Meclise sunulan 'Hayvanları Koruma Kanunu' teklifinin eksikliğine yönelik eleştiriler sürüyor. Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyeleri avukat Doğu ve Yağcı’ya göre teklif, hayvan haklarını korumada oldukça yetersiz.

Teklif, can dostları korumada yetersiz: Yasanın önceliği hayvan hakkı olmalı

Dilara ŞİMŞEK

Hayvan hakları savunucuları yaklaşık 15 senedir hayvanları koruyan bir yasanın uygulanması için mücadele ediyor. Yıllarca sürüncemede bırakılan hayvan haklarıyla ilgili yasa teklifi geçen hafta meclise sunuldu ancak bekleneni karşılamadı. Eleştirilerin odağında olan teklif y aşam savunucuları ve kitle örgütleri teklifi hayvan haklarını korumaktan uzak buldu. Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyeleri Avukat Didem Doğu ve Avukat Burcu Yağcı ile hayvan haklarını ve meclise sunulan teklifi konuştuk.

Hayvanların anayasal düzlemde ne gibi hakları var?

Ülkemizde hayvanlara anayasal düzlemde doğrudan ve açıkça tanınan bir haktan bahsetmek mümkün değil. Ancak, Türkiye’nin de çekincesiz olarak kabul ettiği Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde hayvanların doğuştan sahip olduğu haklar güvence altına alındı. Bu hakların ülkemizdeki yasal düzenlemelerde de olabilecek en geniş kapsamıyla yer aldığını görmeyi biz de umuyoruz ve bunun için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Uzun yıllardır hayvan hakları yasasının değişmesi için mücadele ediliyor, yeni bir teklif geldi ama yetersiz ve göstermelik bulundu. Siz yeni teklifi nasıl değerlendirirsiniz?

Yeni çıkacak yasanın oluşum sürecindeki komisyon toplantılarına merkezimiz ve pek çok STK, alanında uzman tıp doktorları ve veteriner hekimler katılım sağladı. Biz de, TBMM’de gerçekleşen bu toplantılara Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi’ni temsilen katılma imkânı bulduk. Ancak mevcut yasa teklifinin beklenti ve görüşlerimize paralel olmadığını, eksik yönlerinin olduğunu görüyoruz. Bizim özellikle ısrarcı olduğumuz hususlardan biri hayvan tanımının yapılmasıydı. Yasa görüşmelerinde de bunun üzerinde durduk. Bizim önerdiğimiz hayvan tanımı “Duygu, algı, his ve bilince sahip olan insana yakın canlı varlıklar”şeklinde. Mevcut yasada bu ifadenin ve hayvan tanımının olması gerektiğine özellikle inanıyoruz. Çünkü ancak o zaman gerçek bir hayvan hakları yasasından söz edilebilir ve hayvan haklarını koruma altına alan bir yasa başta bu kabul ve bakış açısıyla oluşturulmalı.

Teklifte yer alan eksik gördüğünüz maddeler nelerdir?

Söz konusu yasa teklifi bazı olumlu gelişmeler barındırmakla birlikte ne yazık ki caydırıcılıktan uzak, eksik ve yetersizdir. Bunu mevcut teklifteki maddeler üzerinden açıklamak gerekirse:

>>Yasa teklifinde; ‘ev hayvanı ve kontrollü hayvanları bulundurma ve sahiplenme şartları ile bu hayvanların çevreye vereceği zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirler Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir’ denilmekte. Buradan yola çıkılarak, evlerdeki hayvan sayısına yönelik kısıtlamalar getirilebileceği açık. Zira, hayvanların çevreye vereceği rahatsızlıkla ilgili, halihazırda özel ve genel kanun bazında çok sayıda düzenleme mevcut. Ev hayvanı sayısına kısıtlama getirilecek olursa, bunun anayasadaki temel haklara aykırı olacağını ve anayasa ile çelişen bir yönetmeliğin uygulanmasının mümkün olmadığını da belirterek bu maddenin de sakıncalı sonuçlar doğurabileceğinin altını çizmek isteriz.

teklif-can-dostlari-korumada-yetersiz-yasanin-onceligi-hayvan-hakki-olmali-895699-1.
Avukat Didem Doğu - Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi

>>Yasa teklifinde,petshoplarda kedi ve köpek satışının yasaklanacağı söylenmekte. Öncelikle burada yalnızca kedi ve köpeklerin bu kapsamda tutulmuş olması diğer hayvanların satışı yönünden ise bir sınırlama getirilmediğini görüyoruz. Bu düzenleme ile aslında sadece, kedi ve köpeklerin vitrindeki teşhiri ortadan kalkacak. Bu düzenleme, sorun olarak görülen popülasyonun kontrolüne hiçbir çözüm getirmemekte. Uluslararası mevzuatta ve sokak hayvanı popülasyonunun kontrolüne ilişkin yapılan çalışmalarda, öncelikle hayvan ticareti ve üretimin durdurulması gerektiği belirtilmekte.Üretim çiftliği ve merdiven altı tabir edilen yerlerde hayvan üretimi ve internet üzerinden satışları engelleyen bir düzenleme olmaması, yasanın bu konuda da etkisiz ve işlevsiz olacağını göstermekte.

>>Komisyon görüşmeleri esnasında söylendiği ve araştırma sonuçlarının da gösterdiği üzere Türkiye'deki sahipsiz sokak hayvanı popülasyonun sebebi ifade edildiği gibi ‘sahiplenildikten sonra sokağa bırakılan hayvanlar’ olmayıp asıl neden bin 397 belediyeden sadece 30-40 tanesinde kısırlaştırma yapılması ve kontrolsüz ve sağlıksız üretimdir. Yasa teklifinde sahipli hayvanlara yönelik kayıt tutulacak olması da yine olumlu olmakla birlikte bu soruna çözüm getirmemekte. Bizim buna yönelik önerimiz insan nüfusu değil hayvan nüfusu esas alınarak kısırlaştırma merkezlerinin kurularak işler hale getirilmesi.

TEHLİKELİ HAYVAN YOKTUR TEHLİKELİ SAHİP VARDIR

>>Yasa teklifinde yasaklı veya tehlike arz eden köpek denilmek suretiyle cins hayvanlara karşı mevcut olan önyargı varlığını korumakta. Teklifte, ‘tehlike arz eden hayvanları’ barındırmanın ve beslemenin de yasaklanmış olması pek çok hayvanın büyük mağduriyetine yol açacak. Bu düzenleme; konunun uzmanı veteriner veya davranış bilimcilerin yasa görüşmeleri esnasında dile getirmiş oldukları önerilerinin aksine bir düzenlemedir. Tehlikeli ırk, tehlikeli hayvan yoktur. Tehlikeli sahip vardır. Söz konusu yasayla düzenlenmesi gereken; suç teşkil eden fiilin gerçekleşmesi halinde hayvanı silah olarak kullanan sahibin sorumlu tutulması.

>>Yasaklı ırk diye tabir edilen köpekler, halihazırda barınaklarda çok kötü şartlar altında yaşamını sürdürmeye çalışmakta ve bu hususta hiçbir düzenleme söz konusu teklifte yer almamakta. Barınaklar, yasada da tanımlandığı şekliyle geçici bakımevleri olup hayvanların ömür boyu daracık kafeslerde yaşamını sürdüreceği yerler değildir. Dolayısıyla, ayrımcılığa ve yasanın kendi içinde çelişmesine yol açacağından, bu noktada önerimiz yasaklı ırk diye tabir edilen köpeklerin mevcutta barınakta olanlarının gereken önlemleri almak (ağızlık tasma vs. şartı ile) kaydıyla sahiplerine teslimi, sahipsiz olanların da sahiplendirilmesine mutlak suretle olanak tanınmasıdır. Ayrıca, 5199 Sayılı Kanun’da yasaklı ırklar sayılmış iken, yeni düzenlemedeki Bakanlıkça belirlenecek ‘tehlike arz eden hayvanlar’ ibaresiyle insiyatifin Bakanlığa bırakılmış olmasıyla, bu ırklara yenilerinin ve dahi melezlerinin eklenerek kapsamını genişletmenin önü açılmakta.

teklif-can-dostlari-korumada-yetersiz-yasanin-onceligi-hayvan-hakki-olmali-895701-1.
Avukat Burcu Yağcı - Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi



HAYVANAT BAHÇELERİNİN ADI DEĞİŞTİ

>>5199 Sayılı Kanun’un, tüm yaşam hakkı savunucularının hemfikir olduğu, en önemli ve can alıcı maddelerinden olan 6. maddeye dokunulmadığı kamuoyuna ısrarla açıklandı. 6. madde, mevcut kanundaki en önemli maddelerden biridir ve elbette varlığının korunması yine bu yasa yönünden sevindirici. Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarının ‘hayvanat bahçeleri’ ve ‘doğal yaşam parkı kurabileceği’ ibaresi eklenen yasa maddesiyle, hayvanların asıl yaşam alanı olan doğup büyüdüğü, beslendiği ve yaşadığı alanlardan uzaklaştırılarak, yaşamlarını sürdüremeyeceği, ıssız ve ücra alanlara atılmalarına zemin oluşmakta.

>>Hayvanların yaşadığı doğal alanlardan koparılarak esaret altında tutulduğu ve sergilendiği aslında birer hapishane olan ‘hayvanat bahçelerinin’, hayvan hakkı ihlali olduğu ve kapatılması gerektiği konusunda tüm hak savunucuları ve bilim insanları hemfikir olup bu husus defalarca kez dile getirilmiştir. Ancak yasa teklifinde ‘hayvanat bahçelerinin’ kapatılmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamakta, hatta ‘doğal yaşam parkları’ kurulabileceği ibaresiyle kapsamı genişletilerek yenilerinin de önü açılmaktadır.

>>Yine, 5199 Sayılı yasanın 28. maddesinde hayvanlara karşı işlenen suçlara ilişkin idari para cezalarının geçen 17 yıla kıyasla yeterince artırılmadığı ve cezaların işlenen fiiller ile orantılı olmadığı kanaatindeyiz.

>>Yine hassasiyetle belirtmek istediğimiz bir husus da ‘hayvanla cinsel ilişki’ ibaresinin de halihazırda korunmuş olduğu görülmekle, cinsel ilişki tarafların rızasına dayandığından söz konusu eylemin ‘cinsel saldırı’ya da ‘cinsel istismar’olarak ifade edilmesi gerekmekte.

ŞİDDETE HAPİS CEZASI YOK

>> Düzenlemede hayvana yönelik bazı suçlar, kabahat olmaktan çıkarılarak suç olarak tanımlanmış ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bunu olumlu bir gelişme olarak kabul etmek mümkün ancak yetersiz. Öyle ki ceza alt sınırı 2 yıl 1 ay olarak belirlenmediği sürece hayvana yönelik suçlarda hapis cezasının geldiğini söylemek gerçekçi değildir. Zira, 2 yıl 1 aydan az olan hapis cezalarının paraya çevrilip erteleneceği veya hükmün açıklanmasının geri bırakılacağı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıkça belirtilmektedir. Bu çerçevede de alt sınırı 3 ay ve 6 aydan başlayan hapis cezalarının uygulamada hayvana yönelik şiddeti önlemede yetersiz kalacağı açık. Ayrıca hayvan dövüşlerinden folklorik ve geleneksel diye tabir edilen boğa veya deve güreşlerinin ceza kapsamı dışında bırakılması kabul edilebilir değil. Öngörülen cezalar ise, son derece eksik ve yetersiz. Şöyle ki: kasten öldürme fiili için 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası öngörülmüşse de gerek uygulamadaki takdiri indirimler gerekse infaz yasasındaki düzenlemelerle bu fiili işleyen kişi/kişiler hapis ile cezalandırılamayacak. Ayrıca düzenlemede suçun işlenişinde nitelikli hal ve tekerrür halleri de gerektiği gibi düzenlenmemiştir. Komisyon toplantılarında ve yasa tasarısına ilişkin önerilerimizde belirttiğimiz üzere olması gereken; hayvanlara yönelik öldürme eyleminin canavarca his ve saik ile işlenmesi, birden fazla hayvana karşı işlenmesi, zehir kullanmak sureti ile işlenmesi hallerinde öngörülen cezaların iki katı oranında artırılması gerekmektedir. Ayrıca canavarca his ve saikle öldürme suçunda, failin mutlak suretle psikiyatrik yönden hasta olup olmadığı tespit edilerek gereken tedavi ve rehabilitasyonun uygulanması da toplum sağlığı açısından da zaruridir. Yine, düzenlemede hayvan öldürme fiilinin sadece kasıtlı hali düzenlenmiş olup bunun da bir eksiklik olduğu düşüncesindeyiz.

>>Çok önemli bir diğer nokta, suçüstü hali olsun olmasın hayvanlara karşı işlenen suçlarda savcılık resen soruşturma açabilmesi. Bakanlığa başvuru şeklinde bir şart öngörülmesi Anayasa’ya ve temel ceza normlarına aykırıdır. Türkiye’nin her yerinde hemen her gün olan ihlallere bakanlık personelinin yetişebilmesi mümkün değil. STK’lar ve meslek odaları da kuruluş amaçları ve görev alanları gereği hak ehliyetine sahiptir, dolayısıyla bizzat ihbar ve/veya şikayetçi olmalarının önüne engel koyulması kabul edilemez.

>> Yasada en büyük eksikliklerden biri, yerel yönetimlere görev ve yetki verilmiş olmakla birlikte belediyeler görevini yerine getirmediğinde veya bizzat hayvan hakkı ihlali yaptığında ilgili kişi ve kurumlara yönelik herhangi bir yaptırım öngörülmemiş olmasıdır.Hukukçular olarak en zorlandığımız alanlardan biri, bu gibi durumlarda örneğin çok sayıda hayvanın kasten ölümüne sebep olduğu dosyadaki delillerle kanıtlı olduğu halde, sorumlusu olan belediye yetkilileri hakkında soruşturma izni verilmeyerek yargı yolunun tıkanması. Uygulamadaki bu sıkıntıyı, komisyon görüşmelerinde de ısrarla vurgulamamıza karşın bu hususta bir düzenleme yapılmamıştır. Olması gereken, belediyelerin etkin şekilde denetlenmesinin ve yargılanmasının önünün açılarak daha şeffaf, gönüllülerle eşgüdümlü çalışmaları ve görevlerini yasaya uygun şekilde yapmalarının sağlanması için caydırıcı yaptırımlar getirilmesidir.
>>Yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte yunus parklarının, kara ve su sirklerinin kurulması yasaklanacaktır. Bu kısmı olumlu olmakla birlikte, yasada öngörülen şekilde mevcutların, içerisindeki hayvanların yaşamı sona erene kadar açık kalacağı ve yeni hayvanlar alınmayacağı belirtilmektedir.Uygulamada sıkıntıya yol açacak ve takibi çok mümkün olmayacağından, ölenlerin yerine sürekli yenilerinin alınmasının önüne geçilememe ihtimali mevcuttur. Buradaki beklentimiz ve olması gereken, mevcutta bulunan hayvanlardan, rehabilite edilerek doğal ortamına bırakılabilecek olanların bırakılması, diğerlerinin de yaşadığı alanların rehabilitasyon merkezine dönüştürüp, olabilecek en kısa sürede kapatılması yönündedir.

HAYVAN DENEYLERİ YASAKLANMALI

>>Yasa isminin, komisyon toplantısında tüm hak savunucularının hemfikir olduğu üzere, hayvanların doğuştan yani varolmakla sahip oldukları hakların tanınarak, “Hayvan Hakları Yasası” olması gerektiği kanaatindeyiz.

>>Yeni yasa teklifinde, avcılık ve av turizmine ilişkin hiçbir düzenleme yer almaması büyük bir eksikliktir. Avcılık sebebiyle ülkemizde yaşayan pek çok türün nesli tükenme noktasındadır. Bunun için acilen önlem alınması, gerek neslin devamı gerekseekolojikdengenin korunması bakımından ivedidir.Av turizmine gelince, hayvanları ve yaban hayatını koruma yükümlülüğü, Bakanlık nezdinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğündedir. Ancak aynı birim tarafından yaban hayvanları için ihale açılarak, yabancılara avlama izni verilmesi de bir tezattır. Bu konunun da bizzat takipçisi olarak, ihalelerin iptali için idari davalar açmakta, yürütmeyi durdurma ve iptal kararları almaktayız. Ancak, yasa teklifine bakıldığında, mevcut yargı kararlarına rağmen bununla ilgili bir yasaklama getirilmediğini görmekteyiz.

>>Hayvanların acı, ağrı ve işkence ile ölümüne yol açan deneysel müdahalelerin, Hayvanları Koruma Kanununda yer alması hayvan hakları ile asla bağdaşmamaktadır. Hak savunucuları olarak, deneylerinin tamamıyla yasaklanması gerektiğini düşünmekteyiz. Avrupa Birliği ülkelerinde çoğu türler alternatif metodların üzerinde deney yapmak tamamen yasaklanmış diğer türlerde ise yok denecek kadar azaltılarak, uygulamada daha etkili ve güvenli olduğu bilinen alternatif metodlara geçilmiştir.

Hayvanların haklarını koruyan gerçek bir yasa neden bu kadar tepkiye ve toplum baskısına rağmen yürürlüğe konulmuyor?

Bu noktada bakış açısının etkili olduğu kanaatindeyiz. Zira katıldığımız toplantılarda komisyon tarafından mevcut yasanın oluşumunda taraflar arasında denge kurulmaya çalışıldığı, toplumun farklı kesimlerinin görüş ve taleplerinin dikkate alınarak bu yasanın oluşturulduğu söylenmiştir. Bizim merkez olarak kanaatimiz, hayvan haklarını koruma amacı taşıyan bir yasanın en başta tıpkı bizler gibi canlı ve hisli varlıklar olan hayvanları temel alarak oluşturulması gerektiği yönündedir. Burada önemli olan, olması gereken, hayvanların başta doğuştan var olan haklarıdır. Kısacası bir hayvan hakları yasasının öncelikli referans noktası “hayvan hakkı” olduğu takdirde ancak gerçek anlamda beklentilerin karşılanması mümkün olabilecektir.

Diğer ülkelerde hayvan hakları nasıl korunuyor? Örnek almamız gereken bir ülke var mı?

Bazı ülkelerin mevzuat ve uygulamalarında örnek alınacak yönler olduğunu söylemek mümkün. Örneğin; İngiltere ve İsviçre’de hayvan haklarına yönelik kanunlarda hayvanların “hisli varlık”larolarak tanımlanmış olması olumludur. Avusturya’da da insana eş varlıklar olarak görülmekteler. Yine bu ülkelerde hayvana yönelik suçlara hapis cezasına ek olarak para cezası da öngörülmektedir. Yine, Lizbon Antlaşmasıyla birlikte Avrupa Birliği'nde hayvanlar eşya statüsünden çıkıp "sezileri olan" varlıklar olarak tanımlanmış ve çeşitli ülkelerde hayvana şiddet “suç” olarak tanımlanarak cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Örneğin Hollanda'da 2011’de kabul edilen kanun ile hayvanlara karşı işlenen suçlarda üç yıla kadar hapis ve para cezası yaptırımı mevcuttur. Almanya'da da geçerli bir nedeni olmadığı sürece bir canlıyı öldüren veya canlıya acı çektiren kişiler yüksek miktarda para cezası ya da üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır. Fransa Medeni Kanunu’na göre de hayvanlar bilinç sahibi ve sezileri olan canlılar olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra Fransa’da evcil bir hayvana herhangi bir istismarda bulunan kişilere iki yıl hapis ile ayrıca para cezası verilmektedir. Hayvanı sokağa terk etme cezası da oldukça ağır ve kötü muameleyle aynı kategoride değerlendirilmekte olup Fransa’da hayvanını sokağa terk eden kişiyede yine para ve hapis cezası yaptırımı uygulanmaktadır.

Son olarak belirtmek isteriz ki; mevcut yasa bahsetmeye çalıştığımız yönler sebebiyle yasa çalışma sürecinde belirttiğimiz önemli hususların birçoğu yönünden eksiktir. Hayvan hakları, ancak burada bahsetmeye çalıştığımız kapsamda ele alındığında dünyaya örnek olacak bir yasadan bahsetmek mümkün olacaktır.

***

Düzenlemeyle zulüm son bulmayacak

AKP’nin Hayvan Koruma Kanun Teklifi, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında da gündeme geldi. Düzenlemenin beklentileri karşılamaktan ve zulmü önlemekten uzak olduğu değerlendirmesi yapıldı. Teklifin son derece yüzeysel değişikliklerle sınırlı kaldığını kaydeden CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, MYK’ye sunduğu raporda şu ifadelere yer verdi:

“Kanundaki ‘süs hayvanı’ ibaresinin çıkarılması üzerinden hayvanların mal statüsünden çıkarıldığı iddia edilmekte. Oysa ki süs hayvanı ibaresinin kanun metninden çıkarılması tek anlamıyla hayvanın ‘mal’ statüsünden çıkarılması anlamına gelmemekte. Örneğin, deney hayvanlığı, av turizmi, hayvan dövüşçülüğü gibi uygulamaları yürürlükten kaldıran bir teklif söz konusu değil. Deve güreşi, boğa güreşi gibi yarışmalar devam ettirilmek isteniyor.
Kanun teklifi ile canlı hayvan ticareti sadece kedi ve köpekler yönünden düzenlenmiş. Hayvanların satışının durdurulması, hayvan bakım evlerine teslime edilmesi gibi bir düzenleme yapılarak, derhal uygulanabilirliği sağlanabilirdi.”