Bir kadına şort giydiği için tekme atılması şaşırtıcı değildir. Bu saldırı sırasında, otobüste bulunanların, sessiz kalıp, izleyici olması da şaşırtıcı değildir. Saldırganın savunusunu din üzerinden yapması ve bunun İslam hukukuna göre yorumlanıp, salıverilmesi de yadırganmamalı. Tepkiler sonrası yeniden gözaltına alınması, tutuklanması da doğal. Bu olan bitenin ardından bildik çevrelerin saldırgana sahip çıkması da memleketimizin günlük yaşamının parçasıdır. Hepsi ideolojik göstergedir ve AKP’nin şifrelerini çözmek için anlamlı ipucudur.

AKP muhafazakâr görünümlü, tastamam dinsel yönetim isteyen, kapitalizme uyumlu, yeryüzünün en yararcı partisidir! Devleti dinsel kurallarla yönetmeyi hedeflerken, döneme göre, farklı ortaklar edinir kendine. Ortaklardan elde edeceği çıkarlara göre, hızla kılık değiştirir. Dün söylediğinden bugün vazgeçmek, ertesi gün yine, bir gün önce söylediğine dönmek, AKP’nin sıradan davranış biçimidir. RTE; sabah Diyarbakır’da Kürt halkına yapılan zulümden söz edip, öğle sonrası “Kürt yoktur” der ve buna kimse şaşmaz. İsrail’in en büyük düşman ve dost olarak aynı anda anılması başarı sayılır. Ermenilerle açılım yapacağım deyip; bir yandan “Af edersiniz Ermeni” diye aşağılanmalarına gülünüp, geçilir. Örnek çok…

Toplumsal yapımıza, demokratik laik, hukukun üstünlüğüne dayanma gayretinde olan anayasamıza çok zamandır tekme atılıyordu zaten. AKP’nin ilk ortağı liberaller, artık boş çuvala dönmüş eski cumhuriyete öfkeyle savuruyordu tekmelerini. Ardından cemaatle birlikte hukuk tekmelenmeye başlandı. Sahte belgelerle davalar açıldı, yalancı mahkemelerde yargılamalar yapıldı ve iyice içi boşaldı devlet yapısının. Kürt siyasal hareketine sahte ortaklık teklif edildi. Bu kez “Barış” sözcüğü mundar edildi ve hepsi sırasıyla tarihin çöplüğüne atıldı AKP tarafından. Hep birlikte tekmeledikleri, canı kalmamış cumhuriyet çöktü sonunda.

Tüm bunlar olsun diye; ülkenin ilerici, aydınlanmacı birikimine uzun zamandır tekme atarak yağ süren TSK, zaten baş tekmeciydi. Ne zaman ki, ona savrulmaya başlandı tekme, o vakit anladı acısını. Devran değişip, şimdi yeni ortağıyla tekmeci rolüne geri döndü. Döndü de, artık ne cumhuriyet kaldı, ne laiklik, ne hukuk, ne de tasada ve mutlulukta bir arada olacak bir halk! Kendini tekmeleyip durmakta TSK… Gövdesini cemaat kanserine kaptırmış haberi yok… Gencecik çocukların kanıyla yıkanıyor acılı Anadolu toprağı!

Halkın tarihten gelen bilinci, o görkemli insanlık ailesine ait olmanın iradesiyle ayağa kalkmasını umutla bekliyorum

Dink cinayeti nasıl da turnusol görevi üstlendi. Katil ve polis aynı yerden çıktı! Aklımıza, ahlakımıza, insanlığımıza savurdular tekmeyi. Vicdanlarımıza aldığımız darbeyle kıvranırken, sanıkların kahkahalar atarak çektirdikleri kahramanlık fotoğrafları düştü önümüze. Sonunda Soma’da cisimleşiverdi tekme. Madende can veren babalarına, kardeşlerine ağlarken insanlar, ekmekleri çalınmış, ocaklarına ateş düşmüşken; sırtını iktidar denen zehirli güce yaslamış bir devlet görevlisi savurdu tekmeyi yurttaşa, milyonlar önünde! Ayağı incindi diye bir de rapor aldı memleketimin hekimlerinden... İşte bu tekme, en ağır olanıydı…

Altı yüz haftadır evladının kemikleri için toplanan anaların yaralı yüreklerindedir tekme. Ali İsmail’in, Berkin’in, Ahmet Atakan’ın, Abdocan’ın ve tüm Gezi çocuklarının toprağa düşmesiyle umuda atılmıştır tekme! En sonunda bir otobüste, herkesin gözü önünde, genç bir kadına, sadece giysisinden ötürü atılmıştır o tekme! Tekmeler tamamen ideolojik… Nasıl “Kabataş Yalanı” bilerek ve isteyerek atılmış bir tekmeyse halka, yalanı meşru kılmak için ve sahte düşman yaratmak için uydurulmuş; bu kez, devleti yönetenlerin suskunluğudur tekme!

Tekmelerden sarsılmış, bilincini yitirmek üzere, neredeyse soluk alamaz bir halde halk! Boksörün abandone olduğu bir an vardır ya hani, ya düşüp yenilecektir, ya da mucize olacak, ayağa kalkarak diriliş gerçekleştirecektir… Keskin yol ayrımındayız…

Halkın tarihten gelen bilinci, o görkemli insanlık ailesine ait olmanın iradesiyle ayağa kalkmasını umutla bekliyorum… Pir Sultan’ın toprağında bilgeliğin kazanacağına inanıyorum. Uzak sandığımız bazen yanı başımızdadır ve son tekmeyi savurmak için üstümüze yönelen o bacağı, o makûs talihi, karayazgıyı kırmak elimizdedir!