Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreç daha net biçimde gösterdi ki Büyük Teknoloji (Big Tech) şirketlerinin böyle dönemler için geçerli bir standartları yok. Bütün kurallarını yol üstünde belirliyor ve deneme, yanılma yöntemiyle öğreniyorlar. Bunun sonucunda keyfi uygulamalar yapabilir, hizmetlerini sonlandırabilir ya da erişilmez hale getirilebilirler. Hatta bir önceki yazıda Splinternet başlığı altında bahsettiğim gibi internet diye bildiğimiz şey dahi bölünebilir ve dünyanın bir kısmı ulaşılmaz hale gelebilir. Geçen aylarda yaşanan 6 saatlik bir Facebook (Instagram, Whatsapp dahil) çöküşünün yarattığı krizi de hatırlarsak bu alanda tek bir platforma sıkışmış olmanın risklerini daha iyi anlarız. Dolayısıyla bu alandaki tekel ve tröst faaliyetlerinin kontrol altında tutulması oldukça kritik. Kaldı ki bahsettiğimiz Büyük Teknoloji şirketleri, kurulu oldukları ABD’de bile ciddi anti-tröst davaları ve soruşturmalarıyla karşı karşıya kalıyor.


DÜZENLEME DEYİNCE NE ANLIYORUZ?

Ülkemizde nedense bu kuruluşların faaliyetlerinin düzenlenmesi sadece ‘içerik’ üzerindeki kontrol yani sansür uygulama hevesi veya karşıtlığı üzerinden konuşuluyor. Diğer yandan konu, ‘hadi yerli ve milli platformlara koşalım’ diye gevşek gevşek gaza gelecek kadar basit değil. Bu platformların alanlarında bu kadar yaygın ve neredeyse rakipsiz hale gelmesinin bir sebebi var ve ona odaklanmak gerekiyor. O da dışarıya kapalı bir yapı inşa etmeleri ve potansiyel rakipleri satın alarak büyümeleri.

E-POSTA VE WHATSAPP’IN FARKI

E-posta hizmetini düşünelim. İnternetin ilk yıllarında e-posta kullanımı şimdikinden çok daha yaygındı. E-postanın mantığında merkeziyetsizlik vardır. Farklı platformlara, hatta şirketinize ait bir e-posta adresiyle bambaşka adreslere e-posta gönderebilirsiniz. Mesajlaşma hizmetini tek bir platform sağlamaz. Yani platformlar arası bir trafik vardır. Bir mail adresinize ait server çöktüyse bile başka bir mail adresinizle posta göndermeye devam edebilirsiniz. Oysa Whatsapp gibi bir mesajlaşma platformlarında böyle bir lüksünüz yoktur. Platform sadece iç mesajlaşmaya izin verir ve o çökerse yapılacak bir şey yoktur. Yani bir mail adresinden başka bir mail adresine ya da GSM operatöründen başka bir GSM operatörüne SMS gönderir gibi, Whatsapp’tan Signal’e veya Signal’den Telegram’a ileti gönderemezsiniz. Bunun sonucunda geçen yıl Whatsapp’ın sözleşme değişikliğine isyan eden kesimlerin önce çeşitli platformlara dağılıp sonra aradığı kalabalığı bulamayınca mecburen geri dönmesi gibi durumlar oluşur. Dolayısıyla özellikle bu şekilde kapalı çalışan platformların hem çalışma mantığını hem de tekel ve tröst konumlarını sorgulamamız gerekiyor.

PEKİ NE YAPILABİLİR?

Avrupa Birliği parlamenterlerinin üzerinde mutabakata vararak 25 Mart’ta açıkladıkları yeni Dijital Piyasalar Yasası bu konuda önemli düzenlemeler içeriyor. Bu hem Apple’ın iOS, için hem de Google’ın Android işletim sistemleri içindeki bazı uygulamaları düzenliyor. Örneğin AppStore’un sadece kendi üzerinden ödeme yapılmasına izin vermesi ve küçük uygulama üreticilerini büyük komisyonlara maruz bırakması, işletim sistemlerinde varsayılan arama motoru dışında alternatifler sunulmaması gibi sorunları çözmek bu yeni yasanın kapsamında. Hatta bir önceki paragrafta sözünü ettiğim mesajlaşma sorununun çözümü için de bir adım var. Yeni kurallara göre büyük mesajlaşma servislerinin daha küçük rakiplerle birlikte çalışabilir hale gelecek teknolojik düzenlemeler yapmaları gerekecek. Tabii önce, yasanın üye ülkelerin bakanları tarafından da onaylanıp kesinleşmesi gerekiyor.

VERİLER NE OLACAK?

Platformların tröst konumlarının yanı sıra toplanan verinin güvenliği de önemli. Bunun ilgili de AB ve ABD’li teknoloji şirketleri arasında bir uzlaşmazlık vardı. Çünkü AB vatandaşlarının verilerinin Atlantik üzerinden ABD’ye taşınarak orada işlenmesine izin veren önceki yasa bir AB mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bu kriz, Beyaz Saray’ın devreye girerek, taşınan verilerin korunması için önemli bir taahhüt içeren düzenleme yapmasıyla çözülmüş gibi görünüyor.

Tüm gelişmeler açıkça gösteriyor ki Büyük Teknoloji’yi dizginlemek şimdi her zamankinden daha önemli. Çünkü ‘gözetleme kapitalizmi’, kapitalizmin kendisini dahi krize sokacak kadar büyüdü. Bu son kullanıcının ya da kapitalist olmayanların sorunu değil belki ama veriler üzerindeki tahakküm ve iletişim özgürlüğü hepimizin sorunu.