Bir teknoloji yazarı olarak belki teknolojinin olumsuz yanlarını en çok konu yapanlardan biri olabilirim. Bunun sebebi aslında ‘Tekno Safari’nin başlıkta gördüğünüz konsept ve sloganında gizli

Teknolojinin tutsağı değil efendisi olun

TİMUR AKKURT

Ben teknolojiye esir olmak, onun getirdikleriyle hayatını şekillendirme olayına hiç sıcak bakmıyorum. Evet, işim teknoloji, evet, onunla yatıp onunla kalkıyorum, bu da doğru. Iskalanmaması gereken bir detayı hiç aklımdan çıkartmamaya çalışıyorum. Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı noktalarda ondan destek almalıyız. Bunun sınırlarını iyi çizmeli ve karanlık tarafa düşmeden kalmalıyız. Karanlık taraf lafı kimilerine çok sert gelebilir. Gelmeli de… Teknolojik gelişmelerin yanında haberlerde karşılaştığımız teknoloji mağdurlarını da yakından takip ediyorum.

Aslında çok net bir detayı herkes atlıyor. Biz pek teknolojiye falan düşkün değiliz aslında. Teknoloji ile kullanılan, içine girilen dünyalara düşkünüz. Bunu şöyle açıklayabiliriz.

Gerçek dünyada kalanlar

Gerçek ile sanal arasında dengeyi kurabilenler

Gerçek ile sanal arasında dengeyi tutturamayanlar

Tamamen sanal dünyada kalanlar

İşte, artık yaşadığımız dünya bu şekilde sınıflandırılıyor. Daha önce yazılarımda bahsetmiştim. Biz evrimin ortasında kaldık. Yüksek teknolojinin olduğu dünya, biz içindeyken oluşmaya başladı. Pek çok yan etkisi, neyin ne olup olmadığı yaşanarak öğrenildi, öğrenilmeye devam ediyor. Mevzu daha tam bitmediği için başı kesik tavuk gibi kalmamız normal. Bir kesim ‘bu teknoloji berbat bir şey hiç kullanmıyorum’ derken bazıları da ‘teknoloji olmasa delirirdim herhalde’ gibi açıklamalar yapıyor. İşin aslı ‘denge’de. Şöyle de söyleyebiliriz kalibrasyon ayarlarımız tam oturmadı. Doğru kalibreye gelmemiz biraz zaman alacak. Kimileri bu dengeyi oturttu ve doğru noktada kendini konumlandırdı, kimileri gel gitli ayarları tutturmaya çalışıyor. Kimileri perişan durumda. Nasıl perişan? Gerçekliklerini tamamen yitirmiş, sanal dünyanın içerisinde savrulup gidiyor. En kötü durumda olanlar da onlar. Üstelik sadece kendileri bu sıkıntılı durumu yaşasa iyi! Öncelikle aile ve arkadaş çevreleri durumun vahametini görüyor ve müdahale etmek istiyor. O zaman krizin ağa babası geliyor işte. Bence uyuşturucu, alkol bağımlılığından hiç farkı olmayan bu durum çok acil tedavi edilmeli. Üstelik bu hastalığa yakalananlar kendileri gibi olanlarla mutlu mesut yaşadığını, sizin onları anlamadığınızı söylüyor ya en kötüsü o. Gerçekleri göremiyorlar maalesef. Gerçekten çok aciz durumdalar. Mutlaka görmüşsünüzdür, kafede yan yana oturup tek kelime etmeden, yüzlerine bakmadan saatlerce takılıyorlar. Nadir de olsa aynı şeyleri yaptığımı ben kendimden biliyorum. Arkadaşlarla buluşmaya gidiyoruz denince ‘hmm iyi bari biraz birileriyle görüşsün’ diye seviniyorsunuz. Buluşma fiziksel, tecrübe sanal maalesef.

Son dönemde ilişkilerin bu tür bağımlılıklardan kaynaklı bittiği haberleri dikkatimi çekmeye başladı. İsimleri kullanmadan okuduğum bir haberi sizlerle paylaşayım. Yeni evli bir çift var, adam normal, kadın teknoloji ve onun sanal dünyasına bağımlı. Sürekli bu yüzden tartışıyorlar. Tatilde olayın patlama noktasına çıkmışlar. Akşam dışarı çıkmışlar. Kadın bir anda panik ‘geri dönmemiz lazım’ demiş. Adam hayırdır ne oldu dişe sormuş. Şarjım %30, taşınabilir şarj cihazımı otelde unuttum onu almalıyız der. Adam, ne olacak arayan olursa benden bulur, dönmeyelim der. Kıyamet kopar. Bu adam için bardağı taşıran olay olur ve boşanmaya karar verir.

İş çok ciddi boyutlarda. Eminim sizin de etrafınızda bu tip olaylar oluyordur. İşte şahit olduğunuz bu olaylar o kadar sıklaşmış durumda ki! Örnekleri artırabiliriz, okey hastalığı, poker hastalığı, sosyal medyada acaba ne oluyor ne kaçırıyorum hastalığı vs. Gider bu liste. Bu konunun acilen çözülmesi lazım. Çocuklar en olumsuz etkilenenler. Onlar bu teknolojinin içine doğdular ve eskiyi bilmedikleri için normalin bu olduğunu sanıyorlar. Aksi söylendiğinde de büyük reaksiyonlar vererek kriz geçiriyorlar. Bu işin devlet tarafından dev bir kampanya ile okullardan başlatılması, ebeveynlerin eğitilmesi ile okul öncesi çocukların daha hastalığa yakalanmadan kurtarılması gerekiyor. Kurumlar çalışanlarına uzmanlardan eğitimler aldırmak zorunda. Böylece evde herkes ortak bir dil tutturabilir. Onun ailesi şöyle, herkes böyle gibi olayların önü kesilmezse sizin kendi evinizde uygulamaya çalıştığınız bağımlılık önleyici tedbirler hiçbir yere varmıyor.

Bıdı bıdı fenomenler

İşin bir başka tarafı daha var. Bu işi fırsata çevirenler... Artık tavsiyeyi sosyal medyada takip ettiklerimizden alıyoruz. Kimi yüzeysel araştırıp çöl tadında tatil yapıyor, kimi iyi araştırıp süper tatil yapıyor. Bu bir örnek tabii. Telefon alırken, araba alırken, ev alırken, krem alırken, süt alırken, ekmek alırken bile sosyal medya bizi yönlendiriyor. Burada en büyük handikap şu; eskiden birkaç gazete, televizyon kanalı vardı. Orada gördüğümüz tavsiyeleri, önerileri takip ederdik. Etik değerler daha yüksek olduğu için hileli içerikleri pek görmezdik. Elbet orada da yanlışlar olurdu ama genel anlamda çok daha gerçekçiydi her şey. Sonra benim de içinde olduğum dijital dünya her alanda olduğu gibi bu alanı da domine etti. Sonra herkes fenomen oldu! 'DEV FENOMENLER', 'MAKRO FENOMENLER', 'MİKRO FENOMENLER', 'BIDI BIDI FENOMENLER' şeklinde sayılar hızla arttı.

Dev paraların konuşulduğu bir ekonomisi bile var. Zaten para bu alemi de haddinden fazla bozdu. Ayarsız bir içerik üretimi, kontrolsüz ve etik değerlerden yoksun bakış açıları ve en kötüsü utanmaz, arlanmaz bakış açılarıyla sistemin dibine dinamit kondu. Artık herkes bir şeyler söylüyor ve tam arap saçı bir durum ortaya çıktı. Bedavaya tatilini getiren bin takipçili ‘fenomen’ çok da iyi olmayan hatta epey kötü olan bir pansiyonu, oteli öve öve bitiremiyor. Onu gören taze bir sosyal medya takipçisi oraya tatile gidiyor. Bir yıl para biriktirdiği tatil burnundan geliyor. Yine bu alanda da örnekleri say say bitiremezsin.

Sonuç olarak her şey birbirine girmiş durumda. Ne gerçek ne değil ayırt edemiyoruz. Kim düzgün kim değil anlayamıyoruz. Hayat arkadaşımızı bile sanal dünyadan bulacağız diye saatlerimizi, paralarımızı deliler gibi harcıyoruz. Ben bu yazıda bununla ilgili formül falan veremem sadece sizin dikkatinizi çekebilirim, belki beş dakika üzerinde düşünmenizi sağlayabilirim. Digital Age Dergisi için bu konunun detaylı halini ağustos sayısı için yazacağım. Merak edenler onu da okuyabilirler. Sonra hep birlikte oturur tekrar konuşuruz.

***

Instagram bir sektörü nasıl değiştiriyor

Hepimizin story’lere boğduğu, like saydığı Instagram 2010’da hayatımıza ilk girdiğinde aslında ne kadar da masumdu hatırlıyor musunuz? Fotoğraf kare formatta çekilir, üzerine basit bir filtre eklenir ve paylaşılırdı. Kameralar ve telefonlarla birlikte Instagram da gelişti. Kendi içinde farklı akımlar yarattı, kendi ünlülerini çıkardı. Hatta hayatında eline fotoğraf makinesi almamış kişiler Instagram sayesinde ünlü bile oldu. Tabii ki bu ütopik rüya Facebook’un platformu bünyesine katmasıyla sona erdi. Markalar ve kullanıcılar arasındaki organik bağ yok oldu. Reklam işin içine girdi ve mertlik bozuldu kısacası.

Bir anda büyük bir reklam platformu haline gelen Instagram’da samimi olmanın yerini havalı olmak aldı. En çok gezen, en çok yiyen olmak eskisinden çok daha önemli oldu. Peki, buradan kim kârlı çıktı? Tabii ki işletmeler. İngilizcesiyle 'Instagrammable', Türkçe söylersek 'Instagram’da paylaşılabilir' olmak artık bir işletmenin en önemli önceliği. Bu konuda ülkemizde de güzel örnekler bulmak mümkün. Ama daha da büyük örnekleri ABD’de görmek mümkün.

Özellikle restoranlara hizmet veren iç mimarlık şirketleri, Instagram kullanıcılarının ilgisini çekecek şekilde dekorasyon yapıyor. Hatta işletmenin kurulacağı mekân seçilirken içeri ne kadar doğal ışık aldığı bile hesaplanıyor ki müşteriler daha kolay fotoğraf çeksin. Bunun önemli örneklerinden biri San Francisco’daki Media Noche isimli restoran. Özellikle bu şekilde dekore edilen restorana sadece fotoğraf çekmek için Uzak Doğu ülkelerinden gelenler bile oluyor. İşletmenin sahipleri bu yoğunluğu “Gelenler sipariş vermeden önce en az 10 dakika fotoğraf çekiyor. Hatta tripod getirenler bile oluyor” şeklinde açıklıyor.

Tüm bunlar, Instagram’daki takipçilere daha güzel şeyler göstererek daha fazla like toplayabilmek, daha fazla takipçiye ulaşabilmek için. Müşterilerin paylaşımlarıyla daha da popülerleşen mekânlar daha fazla müşteri kazanıyor. Böylece hem Instagram kullanıcıları hem de mekânlar bu işten kârlı çıkmış oluyor. Kendi çarkını döndüren Instagram ise daha etkili bir pazarlama platformu haline geliyor.

Platformun ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir diğer hareket ise geçen aylarda Starbucks’tan geldi. Unicorn Frappucino adlı rengarenk içecek kısıtlı süre için satışa sunuldu. Saatler içerisinde sosyal medyada ve haber sitelerindeki yerini alan içecek Instagram’da binlerce kişi tarafından paylaşıldı. Sadece Instagram’a fotoğrafını koymak için bu içecekten kaç kişinin satın aldığını siz hayal edin.

Kişileri marka haline getiren, her şeyin pazarlanabildiği, kendi estetik anlayışını yaratan Instagram’ın yarattığı kullanıcı alışkanlıkları; hem marka hem de işletmeleri yeni pazarlama yolları aramaya götürüyor. Bu da dolaylı olarak farklı sektörlerin değişmesine sebep oluyor.

***
Her şey samimiyetsiz değil

Her ne kadar pazarlamayı samimiyetin önüne almış olsa da Instagram’daki her şey bu kadar samimiyetsiz değil. Kullanıcılar arası etkileşim, hâlâ güzel şeylere yol açıyor. Bunlardan biri de Bookstagram adı verilen kitap paylaşım topluluğu. Bu toplulukta kullanıcılar kitaplarının fotoğrafını çekerek yorumlarını, ne kadar sevdiklerini yada eleştirilerini paylaşabiliyor. Instagram’ın estetiğine uygun, etkileyici fotoğraflarla paylaşılan kitaplar, yine kitap severler arasında oldukça popüler bir alt kültür oluşturuyor. Böylece ‘sosyal medya’ adının hakkını vererek ortak yönü olan kişileri bir platformda birleştirerek onlara tecrübelerini paylaşma fırsatı sunuyor. Yapmacıklıktan uzak bu ve benzeri alt kültürler bizim sosyal medyaya olan umudumuzu ayakta tutuyor.

***

Google, Street View’dan sanat çıkardı

Google Street View, bu kez yapay zekânın sanat malzemesi oldu. Google, bu çalışmayı güzellik gibi konseptlerin yapay zekâya öğretilebilirliğini görmek için başlattı. Bu süreçte yapay zekânın profesyonel fotoğrafçıların çalışma sistemlerini taklit etmesi sağlandı. Panorama manzaraları gözden geçiren yapay zekâ bulabildiği en güzel kompozisyonları arıyor. Daha sonra bulduğu bu kareleri profesyonel bir fotoğrafçı gibi düzenliyor. Düzenlemeler arasında kesme, HDR efekt uygulama, dramatik ışık ekleme ve içeriğe duyarlı ışık düzeltmeleri gibi işlemler yer alıyor. Yaklaşık 40 bin panoramadan çıkartılan fotoğraflara https://google.github.io/creatism/ adresinden ulaşılabiliyor.

***

Hepsiburada’dan fotoğrafla ürün bulma özelliği

Hepsiburada, Çekbul özelliğiyle beğenilen ürünlere yeniden ulaşmayı kolaylaştırmayı hedefliyor. Bu özellikle gördüğü bir ürünü satın almak isteyen müşteri, fotoğrafını çekerek arama sözcükleri yazmadan ürüne Hepsiburada platformundan ulaşabiliyor. Hepsiburada’nın yaptığı tüketici anketlerinde; özellikle kadın müşterilerin, sosyal ortamlarda görüp beğendikleri kıyafetleri internette aramak için Hepsiburada Çekbul’u sıklıkla kullandıkları ortaya çıktı. Özellik, gerekli altyapı geliştirmelerinden sonra bu ay itibarıyla Hepsiburada platformundaki tüm kategorilerdeki 10 milyon ürün için kullanılabilir hale geldi.

***

Acil durumda parmak iziyle 155’i arayın

Apple, yeni patentiyle acil durumda kalan kullanıcıların 155’e daha kolay ulaşmasını sağlamayı hedefliyor. Bu patentle telefonu açmadan parmak izi okutularak acil durum hatları aranabiliyor. Birleşik Devletler Patent ve Ticari Marka Bürosu tarafından salı günü duyurulan patentle cihaz kullanıcıya yardım ulaştırılmasını kolaylaştıracak. Bunun için iPhone’un GPS, kamera ve mikrofon gibi donanımları kullanıcının yerinin tespit edilmesine yarayan verileri sağlayacak. Ayrıca kamera ve mikrofon gasp gibi durumlarda delil olabilecek kayıtlar da yapacak. Hakkında Apple tarafından herhangi bir açıklama yapılmayan özelliğin kullanıcılara ne zaman ulaşacağı bilinmiyor.

***

Google Glass geri döndü

Google Glass, özel hayatın gizliliğine dair kaygılar nedeniyle 2015’te satıştan çekilmişti. Alphabet X laboratuvarında geliştirilmeye devam eden akıllı gözlük, Enterprise Edition adıyla profesyoneller için geri döndü. Gözlük, bu 2 yıllık süreçte GE, Boeing, DHL ve AGCO gibi ABD merkezli şirketlerde kullanıldı. Google Glass kullanımı ile DHL’de tedarik zinciri verimliliği yüzde 15 arttı. Ayrıca sağlık sektörü profesyonellerinin evrak işleri yüzde 20 azalırken doktorlar hastalara yüzde 50 daha fazla zaman ayırdı. Enterprise Edition ile Google Glass’ın ergonomisi artırılarak cihaz daha sağlam hale getirildi. Bunun yanında işlemci ve görüntü prizması da yenilendi.