6 Şubat tarihinde, ülkemizin güneyinde, 9 saat arayla gerçekleşen iki deprem, spor camiasında özellikle de voleybol camiasında derin izler bıraktı. Kaybettiğimiz insanların mirasına her anlamda sahip çıkarken el ele ayağa kalkmaya da başlayacağız.

Tekrar adımlayacağız ve yükseleceğiz
Gazimağusa Türk Maarif Koleji Voleybol Takımı’ndan birçok sporcu depremde yaşamını yitirdi.

Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nin 16 gencecik sporcusu ile beraber, voleybol camiasının içinde sporcu, teknik görevli, menajer, yönetici olarak görev yapan tam 54 sporcuyu depremde kaybettik. Bu isimler bizim için, vefat raporlarını ifade ederken kullandığımız rakamlar olarak değil, bu spora emek veren, gencinden yaşlısına içindeki voleybol ateşini hep canlı tutan insanlar olarak kalacaklar ve umarım hepsinin anısına saygı duyarak, aranacak hakları varsa arayacağız. Hep dile getirilen “normale dönme”, hayatımızda, depremden önce var olan odak noktalarımıza dönerken, bu insanları aramızda ayıran düzen ve kişileri sorgulamamıza, onların takipçisi olmamıza ve hatta hesap sormamıza engel olmamalı. Hepimizde derin izler bırakan bu olay artık bizim hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak ve biz gelecekte bu tür olayların tekrar yaşanmaması için siyasal, sosyal ve kültürel ortamda bize sunulan imkanlar dahilinde gerekli sorgulamaları yapmak zorundayız. Ancak bu yolla bu insanların anısına saygı duyduğumuzu gösterebiliriz, depremden sonraki kısa dönemde gelip-geçici tepkiler verip ardından olanları hayatımızın öncelikler listesinde en son sıralarına atarak değil.

Bu olaylar aynı zamanda, spor üzerinden, insanlar arasında meydana gelen çekişmelerin, kavgaların da ne kadar anlamsız olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Doğal afetler, yarattıkları sonuçlar açısından genel olarak acı verici oluyor, bununla beraber geride kalanların ders alabilmesi için de çok uygun bir ortam yaratıyor. İnsanların doğa karşısında ne kadar savunmasız, evrendeki yerlerinin, Carl Sagan’ın o enfes monologunda belirttiği gibi, küçük bir mavi noktadaki milyarlarca küçük basit yaşam formundan birisi olduğunu bize hatırlatıyor. Deprem sonrasında spor camiasında, birbirleriyle bitmek tükenmek bilmeyen ve hiçbir getirisi olmayan, sığ çekişmelere giren kulüpler aynı amaç için birleştiler, kulüpler için düşman ilan edilen bazı sporcular ile barış ortamı sağlandı. Acı olan bunun için depreme ihtiyaç duymuş olmamızdı. Umarım bundan sonra ders alarak, ülkemizde, insanlarla iletişimimizde daha yapıcı, daha saygılı, daha fazla empati yapan, başkalarının haklarını gözeten bireyler haline geliriz.

Hatay Voleybol’un Mücadeleci Kızları

Hem yakından takip ettiğim hem de voleybolseverler olarak enkaz altından çıkarılabilmeleri için, mücadele ettiğimiz oyuncular olduğu için Rasus Kimya Hatay Voleybol Gençlik ve Spor Kulübü’nün yaşadığı kayıplara ayrıca değinmek istiyorum. Depremin henüz 1. gününden itibaren, takım oyuncuları Gözde Öztürk, Dilek Mucuk, Ahsen Baş ve İrem Kurtoğlu’nun enkaz altında olduğu haberleri sosyal medyaya düşmeye başladı. A takım başantrenörü Mehmet Bekmez, sosyal medya aracılığı ile yardım ekiplerini enkaz altındaki sporcularına yardım etmeleri için olay yerine çağırdı, defalarca. Herhangi bir yardım ekibinin enkazda çalışmayı başlaması için tam 4 gün beklemek zorunda kaldık. Enkaz çalışmaları başladığında belki çok geçti, belki çok geç olmasa bile tam anlamıyla ciddi bir çalışma yapılamadı. 2023 yılında, 1 haftayı geçgin süreyle enkaz altında kalmış ve muhtemelen, yaşam tarzları sebebiyle dayanıklılıkları daha fazla olan kızlarımızı oradan çıkaramadık. Kimin, hangi oranda, yetkilerini kullanmaya çalışarak yardım ekiplerini harekete geçirmeye çalıştığını bilmiyoruz, bu konuda kesin bilgiler olmadan bir şeyler hakkında fikir sahibi olmak da zor, fakat değişmeyecek bir gerçek var. Bu, ülke tarihinde kime ne derse desin ve hangi mazeret üretilirse üretilsin bir utanç ve skandal olarak kalacak. Hatay Voleybol kulübü, yukarıda saydığımız A takım oyuncuları dışında yıldız takım kaptanı Elçin Çınar, küçükler liginde oynayan Ece Yürek ile altyapı oyuncuları Ceren Topal ve Elif Melek’i kaybetti. Kulübe ve bu oyuncularla uzun süredir beraber olan, depremde ayrıca yakın akrabalarını kaybeden ve farkındalık yaratmaya çalışan başantrenör Mehmet Bekmez’e başsağlığı dilerken, tekrarlıyoruz, ihmallerin, yolsuzlukların ve haksızlıkların unutulmasına izin vermeyeceğiz ve bu konuda kulübe her türlü destek için hazırız.

Toparlanma Süreci ve Korkaklar

Spor dünyasındaki toparlanma süreci, sadece yapısal anlamda olmayacak elbette. Bu toparlanmaya kulüplerle beraber, sporseverler de katılacak hatta onların itici güç olması bekleniyor. Kabul etsek de etmesek de spor, kitleleri belli bir amaç altında toplamak ve yönlendirmek için en fazla kullanılan araçlardan bir tanesi. Bu anlamda spor müsabakalarına tekrar başlamak, mevcut durumu ve doğal afetlerin geride bıraktığı insanları yadsımak anlamına gelmiyor. Spor sevinçte olduğu gibi üzüntüde birleşmenin ve tek, net bir ses çıkarmanın bir aracı olarak da kullanılabiliyor. Ülkemizde voleybolseverlerin arasında 20’li yaşların başında veya altında bir dolu insan var ve tekrar salonlara döndüğümüzde verilecek tepkiler, gösterilecek tavırlar, bu kitlenin belki de, ülke meselelerine net tavır göstermek için ellerine geçen ilk göstergelerinden birisi olabilir. Bu, eleştiri amacıyla kullanıldığı gibi, bir övgü aracı olarak da kullanılabilir. Örneğin Kuzeyboru’nun Brezilyalı oyuncusu Ana Beatriz Correa ve ülkemizde uzun süre forma giymiş, Güney Koreli Kim Yeon-Koung, depremzedeler için büyük kapsamlı yardım kampanyaları düzenlediler ve hem ihtiyaç hem de maddi kaynak açısından çok ciddi katkılarda bulundular. Bu insanlar, ülkemizden yolu geçmiş ve geçen kahramanlar ve “isimsiz” değiller, isimlerini haykırmalı, onları onore etmeli ve asla unutmamalıyız.

Tabii, bu dönemde aksiyon almaya, o ya da bu şekilde cesaret edemeyen kurumlar da vardı ve bunların başında Avrupa Voleybol Konfederasyonu CEV’den bahsetmemiz gerekiyor. CEV, depremden sadece 2 gün sonra, bizzat depremde tanıdıklarını ve yakınlarını kaybeden oyuncuların forma giydiği Eczacıbaşı’nı, Polonya deplasmanında Chemik Police karşısına çıkardı. Elbette, CEV turnuvalarının takvimleri önceden belirleniyor ve voleybol dünyanın takım sporları arasında en sıkışık takvimi olanı. Bununla beraber o kadar olağanüstü bir durumdu ki, kurumdan beklenen, 3 kulübün yetkililerini toplayıp bir orta yol bulmasıydı. Ancak hiç istiflerini bozmadılar, son 2 haftalık dönemde tam anlamıyla kaçak güreştiler. Öyle ki, herkes tarafından izlenebilecek Fenerbahçe – Lodz mücadelesinde, bu konuyla ilgili eleştiri yapılabilecek sohbet platformunu dahi insanlara açmaktan çekindiler. Belki, kendi güvenli alanlarından çıkmadılar, fakat çok fazla tepki topladılar ve en azından kendi adıma konuşuyorum, iyi bir takipçilerini kaybettiler.

Yeni normale çok alıştık

Başta tekrarladığımız gibi, son yıllarda “yeni normal” kelimesine çok alıştık. Hayatımızı ve düşünce yapımızı birkaç kez yenilememiz gerekti. Önümüzdeki dönemde bunu tekrar yapacağız, elbette depremde birçok şeyi kaybetmiş insanların hayatı bundan sonra “depremden önce” ve “depremden sonra” olarak bir daha değişmeyecek biçimde ayrılacak. Bizim yapmamız gereken, onları, onların kabul ettiği ölçüde tekrar yaşamın “normal” döngüsüne kabul etmek. Umarız onlara biraz yardımcı oluruz. Bu anlamda, haftalık yazılarımıza da gelecek haftadan itibaren döneceğiz. Herkese sabır ve metanet diliyorum.