Önce kısa bir not.
Manisa Tabip Odası’nın emektarlarından Dr. Bedri Bilge’yi hafta içinde ani bir hastalık yüzünden kaybettik.
O hep gülen yüzü, efendiliği ve soy ismiyle müsemma bilgeliğiyle hatırlayacağım Bedri’yi.
Işıklar içinde uyusun.

•••

Gelelim bugünkü konumuza, BirGün’ün çarşamba günü manşete taşıdığı habere.
Öve öve bitiremiyorlar oysa tel tel dökülüyor!..
Haberi Meltem Yılmaz hazırlamış, fotoğrafları Recep Yılmaz çekmiş.
Okmeydanı Hastanesi polikliniğine gidip hastalara mikrofon uzatmışlar, hastalar da özellikle Merkezi Hekim Randevu Sistemi, MHRS ile ilgili şikayetlerini anlatmışlar.
Aslında basit bir şey yapmışlar ama farkında olmadan müthiş de önemli bir iş çıkarmışlar.
Nasıl mı?..
Onlar muhtemelen sadece gazetecilik mesleklerinin gereğini yerine getirdiklerini sanıyorlar ama en azından son on yıldır nerdeyse hiç yapılmayan bir işi yapmışlar…
Hastaneye gidip hastalara mikrofon uzatmak!..

•••

Abartmıyorum…
Son on yılın gazete, televizyon arşivlerini tarayın, böyle bir haber neredeyse hiç bulamazsınız.
Oysa eskiden tam tersiydi.
O zamanlar hemen bütün gazetelerin, televizyonların sağlık muhabirleri vardı.
Bütün işleri gün boyu sağlıkla ilgili gelişmeleri izleyip haber yapmaktı.
Hatta, daha eskiden, sürekli acil servislerde dolanan muhabirler vardı. Özellikle acillere gelen kavga, dövüş, yaralama gibi adli olayları takip eder, bu arada rast geldikleri diğer ilginç olayları da haber yaparlardı.
O yılların gazete arşivlerini tarayacak olursanız bol miktarda hastane kaynaklı habere rastlardınız.
Sonra bu haberler bıçak gibi kesildi.
Peki, ne oldu da böyle oldu?..
Anlatayım.

•••

Birincisi…
Medyanın son yıllardaki evrim sürecinde, her ne olduysa, sağlık muhabirleri nesli ortadan kayboluverdi.
Eskiden sorsanız size bir çırpıda en az yarım düzine isim sayabilirdim ama şimdilerde Hürriyet’ten Mesude Erşan’la Cumhuriyet’ten Sibel Bahçetepe’den başka gelmiyor aklıma.
Daha önemlisi…
Eskiden hastanelerin cümle kapısında bekleyen iki kapıcıdan başka, öyle şimdilerde olduğu gibi adım başı özel güvenlik filan yoktu…
Hastanenin yataklı servisler dışındaki bölümlerine herkes gibi gazeteciler de rahatlıkla girip istedikleri gibi çalışabiliyorlardı.
Sonra Sağlık Bakanlığı hasta mahremiyetini bahane edip hastaneleri gazetecilere kapattı, elinde mikrofonu, omuzuna kamerası olan gazeteciyi gören özel güvenlikçiler anında başında bitip hastane dışına çıkarmaya başladılar.
Şimdi BirGün’ün haberinde yer alan Okmeydanı’nın o yuvarlak sütunlu, geniş sahanlıklı poliklinik fotoğrafı var ya…
Ben orda yıllarca çalıştım, başhekim yardımcılığı filan da yaptım, onun için çok iyi bilirim…
Bir o, bir de Samatya’nın polikliniğinin merdivenleri SSK’nın en fotojenik poliklinikleriydi.
Hemen her hafta bir haber vesilesiyle gazeteleri süslerlerdi.
Sonrasında da kullanıldığı oldu ama hep o eski fotoğrafları kullanıldı.
Çarşamba günkü fotoğraf en az on yıldır ilk defa çekilen yeni bir fotoğraf!..

•••


Peki BirGün’ün haberini neden bu kadar önemsedin, derseniz…
Onu da anlatayım.
Aslında AKP’nin sağlıkta işlerin iyi gittiği algısını yaratmasını sağlayan en önemli uygulamalarından biri gazetecilere uyguladığı hastanelere girme yasağı.
Yoksa, gazeteciler eskiden olduğu gibi hastanelere rahatça girip mikrofonlarını hastalara kolayca uzatabilseler…
Hiç öyle muhalif filan da olmalarına gerek yok…
Gerçeği sadece ve sadece gerçeği yazsınlar yeter…
Vaziyetin tıpkı BirGün’ün manşetindeki gibi olduğunu herkes görecek…
Öve öve bitiremiyorlar…
Oysa tel tel dökülüyor!..
Üstelik bu daha işin sadece muayene randevusu boyutu.
Hele acil servisler, yoğun bakımlar, tıbbi hatalar, özel hastanelerdeki bıçak paraları rezaletlerine filan el atan gazeteciler olsa…
Bir dokun bin ah işit kâse-i fağfurdan!..
Haberi geçtim, her biri eski pehlivan tefrikaları gibi dizi olur.
İyi ki doğdun BirGün…
On dördüncü yaşın da böyle kıymetli haberlere vesile olsun.