Galatasaray geçen sezonun başından beri yaratıcılık problemleri yaşıyor. Bunun en önemli sebeplerinden birisi oyuncuların saha içinde aşırı durgun olması. Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Hamit Altıntop, Ceyhun Gülselam, Yekta Kurtuluş, Galatasaray’ı oldukça statik bir oyun yapısına mahkum ediyor ve temponun düşmesine sebep oluyorlardı. Melo, bu durgunlukta ani sıçramalarıyla fark yaratan tek adamdı. Dün akşam Konya’da Emre Çolak, birkaç ismin Brezilyalı’ya destek olması halinde neler olabileceğini gösterdi. İlginçtir, Emre GalatasaWray’ın dizilişindeki asli bölgesi olan sağ kanatta topla buluştuğu anlarda oldukça etkisizdi ve Sabri ile birliktelikleri rakip için neredeyse hiç problem yaratmadı, ama ne zaman ortaya kat etse veya orada pas trafiğinin bir parçası olmayı denese takıma çok önemli bir katkı yaptı. Attığı golde de yine ceza sahası yayına kadar gelmiş pozisyon kolluyordu. Tabii, Aykut Kocaman’ın takımıw onun boşalttığı alanı ve tek kalmış Sabri’yi kullanmayı denese durum farklı olabilirdi, dolayısıyla 1 maç üzerinden köklü bir değişiklik olacağı yönünde tahmin yapmak yanlış olabilir, ama Emre’nin, Hamza Hamzaoğlu’nun yeni takımı içinde iyi bir alternatif olacağını söyleyebiliriz. 
 
Süper Lig aslında maçların çok düşük tempoda oynandığı bir lig değil. Ancak lig maçlarında çoğu kez tempoyu yükselten takımlar bu yüksek tempoda doğru pas seçimleri ve atak organizasyonları yapamıyor. Bunu yapabilen takımlar ise büyük bir fark yaratıyorlar, Galatasaray dün akşam bu tabloyu sergileyebildi. Mesele bunu istikrarlı olarak yapıp yapamayacakları.  Aykut Kocaman cephesinde ise değişen bir şey olmadığını söylemek mümkün. Kendisinin Fenerbahçe teknik direktörüyken de, rakibin zaaflarının üzerine gitmek yerine, o zaaflara hiç bulaşmadan kaçak dövüşme yöntemine sıkça başvurduğu oluyordu. Dün akşam da, yumuşak karnı Avrupa performanslarıyla ortaya dökülen Galatasaray’ı zorlamayı düşünmek için 3 gol yemesi gerekti.