Şiir özneldir. Siyaset için bu denli kesin cümleleri kurmak zordur.
Şiir ve öznellik ilişkisindeki doğrusal ilişki, siyaset ve öznellik/nesnellik meselesinde kategorik bir farklılık taşır.
Açıklama cümlelerim biraz dolaşık oldu. O halde  örneğe geçelim: Şair, yazdığı şiirini doğrudan benim için yazsa. Dese ki, “bu şiirde adı Sabri olan, soyadı şu olan, boyu bu olan kişi için yazdım. Onun yeri, yerin dibidir, bunu cümle aleme göstermek için yazıyorum.” Bu denli nokta atışına karşın, yazılan kesin bir öznellik taşır. Çünkü, bir şair tekinin bir insan tekine, kendi tahayyülü, deneyimi, birikimi ve sözcükleri ile yaklaşımıdır ortaya çıkan. Böyle bir şiir beni yerin yedi kat altında gösterse bile dert etmem. Çünkü o şiirle benim aramda doğrudan ya da dolaylı, dikey ya da yatay bir temsiliyet ilişkisi kurulmamıştır. Bu ilişkinin kurulması, bu öznel özne ile, ben öznel öznesi arasında bir aidiyet oluşturmak da yine benim öznel eylemimle oluşur. Diğer kişilerin şiirle benim aramda bir temsiliyet kurmuş olması veya  kurabilecek olması yine sorun değildir.
Sorun değildir, çünkü, şiirin özündeki ve yaratım sürecindeki öznellik, bana“ kıvırma” hakkı, mesafe oluşturma olanağı verir.
Siyasette kıvırmakta ise böyle bir sonuç ortaya çıkmaz. Kıvırmak mesafesizdir.
Basında yer aldı. Bir partinin ve etkili önemli kişisi. Adını yazmayacağım. Başka bir şey benim derdim: Bir takım kişiler, AKP iktidarına ta başından beri düşünsel destek  verdiler. Dahası eylemsel düzlemde de bu destek sürdürüldü.
AKP’ye verilen bu destek, AKP’nin muhaliflerini ve elbette solu ve sosyalistleri arkadan vuran bir bıçaktır. Bu desteği verenlerin solcu görünümlü sağ-liberaller olmaları nedeniyle, arkadan vurma sözü belki yanlıştır denebilir. Ancak, kendilerine “sol” dedikleri için arkadan vurmadan söz ettik.
İktidara verilen destek, düşünsel planda doğurduğu sonuçları bakımından etkiliydi. Kendilerinin temsil ettiği bir sol taban olmasa da, karar sürecindeki kararsız seçmenin algısını etkiliyordu çünkü. Dolayısıyla, verdikleri desteğin, verdikleri destekten çok daha fazla oranda iktidara yararı oldu. Başka bir deyişle, iktidarın anti- demokratik, faşizan uygulamalarına ortak oldular.
Şimdiki zamanda, bu kişilerden bazıları, sanki hiç destek olmamışlar, hiç sorumlu değillermiş gibi dümeni “sosyalist” partiye kırdılar. Sorumluluğun normal bir biçimde  hesabını vermek yerine “Başbakan rota, siyaset değiştirdi… Belki siyasi değil tıbbi nedenler vardır…” gibi gerekçelerle, sorunu kendilerinin dışına postaladılar. Çünkü onlar yanlıştan münezzehtirler! Lütufta bulunmuşlar, sanki memleketin ilk sosyalist partisini kurmuşlar! Başbakan, başta neyse, hâlâ odur. Başta da demokratik bir zihniyeti temsil etmiyordu. Şimdi de öyle. Değişen, doğru siyasetten dönen biri yok.
Şimdi bu değişim söylemi ile kıvırıp, “sosyalist” parti iddiasının bir sosyalist üzerindeki temsiliyeti nedir?
İşte bu soruyla birlikte, şiiri ve şiirin öznelliğini, şiirin temsiliyetinde içerilmiş olarak taşınan temsiliyetsizliği yeğliyorum. Özetle, sahtekarlara karşı, şiirin samimiyetini…

Haftanın dizesi; “Azalan yanlarımdan kalan kanı sürüyorum gecenin alnına”