Ten Rengi oyunu ile kadın cinayetlerini sahneye taşıyan yönetmen Nevzat Süs ve oyuncu Müge Saut, “Bu bir hesaplaşma. Bu toplumun kültürüyle, bakış açısıyla, erkeğin tutumuyla bir hesaplaşmamız var” diyor.

Ten Rengi’nde hesaplaşma
Ten Rengi oyununun yönetmeni Nevzat Süs ve oyuncusu Müge Saut, BirGün TV'ye konuk oldu.

Sercan MERİÇ

Altkat Sanat Tiyatrosu, Ten Rengi oyunuyla hayattan koparılan kadınları sahneye taşıdı. Oyunda kadın cinayetleri ele alınırken, toplumsal çürüme ve ataerkil düzen de sorgulanıyor. Oyun öldürülen bir psikoloğun anlatımıyla başlıyor. Ten Rengi’nde toplumsal çürüme ve ataerkil zihniyetle de hesaplaşılıyor. Ten Rengi’nin Yönetmeni Nevzat Süs ve tek kişilik performansıyla oyunu sahneleyen Müge Saut ile bir araya geldik.

Süs, Türkiye’de kadın cinayetlerinin oldukça yüksek bir oranda seyrettiğini belirterek, “Bu itici güçtü bizim için. Türkiye toplumunda bu meseleye eğilmek gerektiğini düşünüyordum. Biz oyunlarımızı da belirlerken ülkenin durumuna bakıyoruz. Dünyanın durumuna bakıyoruz. Bunun üzerinden oyunlarımızı şekillendiriyoruz. Katledilmiş kadınların dramatik hikâyeleri var. Başka bir çığlığı öne çıkartmak istedik. Öldürülmüş kadınların çığlığını dile getirmek istedik” dedi.

GERÇEK HİKÂYELER

Saut ise oyun metninde yer alan “Ülkemde kadın olmak cam kırıklarında yürümek gibidir” repliğini hatırlatarak, oyunda kullanılan tabut ile ilgili şunları söyledi: “Provalara biz tabut olmadan başlamıştık. Tabut geldikten sonra dehşet başka bir şeye evrildi. Tiyatroda bir malzemeniz varsa önce onu tanımak zorundasınız. O da benim bir oyun arkadaşım. Toprağın altında olma hissinin verdiği duygu çok zordu. Bu oyunda çok oynar gibi olmamalıydı. Çünkü gerçek bir şey anlatıyorsunuz ve tüm yaşanan hikâyeler yaşanmış hikâyeler. Provada bir gün kesmek zorunda kaldık. O duyguyu önce tanımanız ve sizin o eşiği kavramanız gerekiyor. Provaları o yüzden hani kolay geçirmedik. Kapalı bir yerdesiniz ve toprağın altında olma hali… O eşikleri doğru bir yerden yakalamaya çalışmakla geçti provalar. Kolay olmadı.”

HER YERDE İZLENMELİ

Kadın cinayetleri ile ilgili son dönemlerde farklı tiyatro gruplarının da oyun sahnelemesinin çok değerli olduğunu kaydeden Süs, “Eğer bu ülkede yaşıyorsanız ve sanatla uğraşıyorsanız bu ülkenin sorununu sahneye taşımayacaksak neyi taşıyacağız? Çok doğru bir şey yapıyor arkadaşlar da... Bunu her yerde duyurmalıyız. Her yerde izlenmeli bu tip oyunlar. Daha çok erkekler izlese keşke… Ama Türkiye’de seyirci profili daha çok kadınlar üzerinden ilerliyor. Bu bir hesaplaşma. Bu toplumun kültürüyle, bakış açısıyla, erkeğin tutumuyla bir hesaplaşmamız var. Bu çok köklü bir sorun aslında. Ataerkil zihniyet toplumun her yerine nüfuz etmiş durumda. Oyunda da geçiyor: “Küçücük bir kıskançlık bile beni ortadan kaldırmaya yeter ve artar” deniyor. Gerçekten de böyle… Biz cinayetten söz ediyoruz ama kadına yönelik başka bir şiddet daha var. Psikolojik şiddet, aile içi şiddet… Bunların birçoğu gün yüzüne çıkmıyor. Kadınlar susmak zorunda kalıyorlar. Herkes bu mücadelenin bir yerinden tutmalı. Bu kahrolası toplumda erkeğin şiddetle biçimlenen aklını değiştirmek istiyorum” diye konuştu.

Saut, oyundan çıkan insanlarla gerçekleştirdiği sohbetleri anlatarak, “Daha çok kadınlarla konuştum. ‘Birkaç günü içimdeki öfkeyle sürdürdüm’ demişlerdi. Gerçekten o öfkemizi bastırmak zorunda kalıyoruz. Birçok kadının bu konuda canı yanıyor ama derhal çözüm üretilmesi gerekiyor buna dair. Maalesef hep bir suskunluk hali var. Bir şey söylüyor olmak önemli. Umarım bu söylemler tüm topluma sirayet eder, daha da çoğalır” açıklamasını yaptı. Süs ise şu açıklamayı yaptı: “Bir seyirci ‘Kendi hayatımdan izler buldum’ dedi mesela… Ailenin içerisinde bir kız çocuğu olmak, bir kadın olmak, o baskıyı görmesi... ‘Bunlar benim yaşadığım şeylerdi’ dedi. Bir erkek arkadaş da erkek çocuk büyütüyor. ‘Her şeyi sorguladım, yeni bir bakış açısı edindim. Ben de çocuk büyütüyorum. Acaba ben de oğluma böyle mi davranıyorum?’ demeye başladı. Zaten tiyatronun da amacı bu değil mi? İnsan yaşamanı değiştirip, dönüştürmek değil mi? Bu tip geri dönüşler bizi çok mutlu ediyor” dedi.

AYAĞA KALKACAĞIZ

Altkat Sanat olarak 10’uncu yıllarını kutladıklarını da anlatan Saut, sanata yönelik baskı ve yasaklarla ilgili de, “O kadar çok binaların içine hapsedildik ki, kamusal alanları elimizden aldılar. Kendini ifade etmek dramayla başlar. Kişinin kendini tanımasıyla başlar hayat. Bunları tiyatroda, müzik alanında yasaklarla hayatımızdan çektiler. Bunu da canınız yana yana her gün yaşıyorsunuz. Bir şekilde umutla ayağa kalkacağımıza inanıyorum. Bir yerinde duruyoruz işte. Biz de Altkat Sanat Tiyatrosu olarak sözümüzü söylüyoruz. Umarım her yerde çoğalır bu tarz alanlar” ifadelerini kullandı.

ten-rengi-nde-hesaplasma-1117849-1.