Tepeden tırnağa ‘tenisle yıkandı’ bir hafta boyu İstanbul.
Dünyanın en iyi sekiz kadın raketinin İstanbul’a gelerek, sezon sonu şampiyonası için mücadele edeceklerini duyan duymayan binlerce tenissever bilet alma yarışına girmişti.
Bu ülkenin eğitimli insanı kalitenin ve iyinin alasını bilir.
Bu insanlar, organizasyonun ağababasını da yapar.
Bu ülkenin insanı, özgür ve hayat standartı yüksek bir yaşama layıktır.
Son yıllarda bunun örneklerini sıkça gördük.
1993 yılı; Star televizyonu Türkiye’nin ilk ve tek özel kanalı.
Ben de spor servisinde çalışan bir muhabir-sunucu olarak görev yapıyorum.
Birol Nadir bir tenis tutkunu ayrıca İngiltere’de bağlantıları var.
Bize bir projeyle gelerek, Abdi İpekçi’de üç gün süren bir tenis turnuvası önerisi getirdi.
Şov amaçlı bu turnuvada Borg ve Nastase gibi dünya starları vardı.
Ayrıca Behrami uzun bir gösteri yapacaktı.
Günde altı saati geçen naklen yayınlar yaptık.
Tribünlerdeki seyirci sayısı 300-500 kişiyi geçmemişti.
Ted Open’larda da durum değişik değildi.
Kısıtlı bütçeli tablolarla, dünya sıralamasında ilk dörtyüzlerde olan raketler arasında dolaştık durduk.
Tenise emek verenler hep sınırlı kaldı.
Bir türlü zengin sporu olarak kalıp silkinemedik, halka ve okullara giremedik.
Bu nedenle bir şampiyon çıkaramadık.
Lokomotifi olmayan tren yürümez.
Bir Serena, bir Sharapova yetiştirelim bakalım, o tribünler hep dolup taşmıyor mu?
Diğer şampiyonlar ve kuruluşlar can atmıyor mu? Türkiye’de turnuva oynamaya.
Yılarca unutulmayacak bir tenis şöleni yaşadık.
Tenis ile yıkandık bir hafta boyu.
Serena Williams şampiyon oldu.
En önemli şampiyon seyirciydi.
Turnuva boyu ortalıkta gözükmeyen, sadece ödül vermeğe gelen devlet erkanını protesto ederek onlara gereken mesajı verdi.