21 Eylül’ de okul öncesi ve 1. sınıflar için yüz yüze eğitime başlanacağı, okula başlama kararının velilerin tercihine bırakılacağı açıklandı. "Tercih, seçme şansı" yaşadığımız gerçekliğin bilgisine sahip olmasak inanılmayacak kadar "demokratik" bir söylem...

Velilerin seçme şansının sosyoekonomik durumlarından bağımsız olamayacağı, okulların salgına hazırlıklı olması için gereken adımlar atılmadığı sürece salgın yayılımının devam edeceği somut bir gerçek! Var olan gerçeğe rağmen yapılan açıklamaların ise yaşamımızda bir karşılığı yok.

UNİCEF raporuna göre; dünya genelinde 463 milyon öğrenci, ülkemizde üç öğrenciden biri salgında okulların kapalı kaldığı dönemde uzaktan eğitim sırasında eğitime erişim olanaklarına dahi sahip olamadı.

İSİG Meclisi’nin verilerine göre; 2013’ten 2018 yılının ilk 5 ayına kadar 319 çocuk; 2018 yılında ise 14 yaş ve altı 23 çocuk, 15-17 yaş arası 44 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını kaybetti. 2019’da 67 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Hayatını kaybeden 5 çocuktan 3’ü tarım işçisiydi.

Yaşanılan bu gerçeği tüm çocukların kamusal eğitim hakkından sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı; "Hafta sonu tatilinde ailelerinin yanında tarlada vakit geçiren öğrenciler" ifadesiyle paylaştı. Bu ifade yoksulluğun üzerini görünmez kılmaya çalışan bir örtüydü, son derece bilinçliydi ve ideolojik bir duruşun karşılığıydı. Çocukları tarlalardan çıkarması, "çocuk işçiliği"ni durdurması gereken Milli Eğitim Bakanlığı tarla ziyaretleri, tarlaların önündeki EBA destek araçları ile "çocuk işçiliği"ni meşrulaştırmaya devam etti.

21 Eylül’e sayılı günler kala velilere taahhütname imzalatanlar, "tercih hakkı" açıklamalarıyla yoksul ailelerin seçeneksizliğini, kamusal eğitim hakkının sınıfsal bir mesele olduğu gerçeğini yok sayanlar, salgın yayılımının her geçen gün arttığı günlerde sorumluluğunu yerine getirmeyenler yüz yüze eğitimi başlatacak. Salgında çalışmak zorunda bırakılanlar okullarda gerekli önlemler alınmasa da çocuklarını okula göndermek zorunda kalacak.

Ancak yüz yüze eğitimin başlaması, gerekli önlemlerin alınması için de mücadeleyi yükseltmek tarihsel ve toplumsal sorumluluğumuz...

Yüz yüze eğitimin başlamadığı her gün çocukların eğitimden kopuşu hızlanıyor. Okulların uzun süre kapalı kalması durumunda okul terki, "çocuk işçiliği", "çocuk evlilikler" artıyor, çocuklar köktenci grupların hedefi haline geliyor.

9 Eylül tarihi BM tarafından bu yıl ilk kez "Uluslararası Eğitimi Saldırılardan Koruma Günü" olarak kabul edildi. 2015-2019 yılları arasında 93 ülkede eğitime dönük en az bir saldırı gerçekleşti, 22 binden fazla öğrenci, öğretmen, akademisyen yaralandı veya öldürüldü.

Okul her çocuk için güvence... Her çocuk için kamusal eğitim hakkını mücadele ederek kazanamadığımız her gün ülkemizde de öğrencilerimize ya sermaye için ucuz iş gücü olmak ya da tarikatların, cemaatlerin yaşamlarını kararttığı bir gelecek dayatılıyor.

Uşşaki tarikatı ile bir kez daha hepimizi nefes alamaz noktaya getiren bu karanlığa karşı kamusal eğitim hakkı mücadelesini büyütme sorumluluğumuzun ne kadar yaşamsal olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.