Galatasaray’da üçüncü Fatih Terim dönemi başladı.

Galatasaray’da üçüncü Fatih Terim dönemi başladı. En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Terim’le yeni dönemin büyük bir hüsrana yol açacağını  düşünüyorum. Tabii ki bu sadece kuru bir tahmin değil. Anlatayım.

Ben Terim’in yöneticilik tarzını  da, sosyal hayattaki tutumunu da, ideolojisini de baştan beri sevmedim. Bunun için haklı nedenlerim var.

Gündelik yaşamda çok tatlı  bir muhabbeti olduğu söylenir. Bir kez gazetecileri konuk ettiği bir sabah kahvaltısında bulundum, sahiden hoşsohbet bir adam Terim. Tatlı tatlı anlatıyor, şakalar yapıyor, bütün bunları  yaparken o fevkalade yüksek egosuyla size bir tık yukarıdan bakmayı  da ihmal etmiyor.

Muhabbeti çok güzel olabilir ama ben sosyal hayat deyince bir dönem Galatasaraylı futbolcuları toplayıp hapisteki Korkut Eken’i ziyarete götürmesini hatırlıyorum. Ne yazık ki unutmam da mümkün değil.

Olaylı İsviçre maçını  hatırlarsınız. Olaylar sözümona o eşleşmenin ilk ayağında Terim’e yapılan kötü muameleyle başlamıştı. Ben İsviçre’deki ilk maçta oradaydım. Daha önce Radikal’e yazmıştım, orada Terim’e ekstra bir kötü muamele yapılmadı. Kapıda duran kısa boylu güvenlik görevlisi Terim’i tanımadı, hepsi bu... Ama Terim bunu psikolojik bir savaş malzemesi görünce uluslararası bir skandal ortaya çıktı. Bugün ikinci maçta soyunma odası koridorlarında yaşananlar hala bir sır. Ama bildiğimizden çok daha fazlası yaşandı o koridorlarda.

Haydi bütün bunları bırakalım sahanın içine, meselenin teknik kısmına gelelim. Terim’in takım yönetme anlayışı da günümüz için fazlasıyla demode. Çünkü  o bir korku imparatorluğu yaratarak yönetmeyi seviyor. Bunun için de başarıya aç, yarı-profesyonel, Terim’in her emrini yerine getirmeye hazır bir oyuncu kadrosuna ihtiyacı var. Aşırı otoritenin amacına ulaşması için o otoriteye biat edecek bir insan topluluğuna ihtiyaç vardır. Futbolda başarı olduğu sürece lüzumsuz otoritenizin meşruiyeti sorgulanmaz. Lakin ne zaman ki küçük bir başarısızlık ortaya çıkar, kurduğunuz o fazlasıyla sert ve otoriter ilişki ağınız da o dakika çöküverir. İşte Terim’inkisi böyle bir sorun. Artık futbolda, hatta Türk futbolunda bile size körü körüne bağlı kalacak bir kadroyla hareket etme şansınız yok. Bu da Emre’leriniz, Okan’larınız, Hakan’larınız olmayacak anlamına geliyor. Terim Galatasaray’daki ikinci döneminde bu gereksiz otoriter tavrından vazgeçmeye çalıştı ama başaramadı. Ben bu denemede de başarılı olamayacağını düşünüyorum.

Son olarak gelelim futbol algısına. Terim’in takımının UEFA Kupası’nda çok iyi maçlar çıkardığını  inkar etmek çok büyük haksızlık olur. Fakat ben Terim’in futbol anlayışından söz edince son Milli Takım performansını hatırlıyorum. Orada ısrarla yolunda gitmeyen bir şey vardı. Psikolojik motivasyonun (yine Terim’in amiyane tabirle ¨gaz¨ı sayesinde) en üst seviyede olmasına karşın sahadaki futbolda bir eksiklik hissediliyordu. Eksiklik basitti: Hagi.

Terim’in alan daraltan, sahayı  parsel parsel bölüp rakibi o parseller içerisinde boğan futbol algısının işlemesi için bir maestroya ihtiyaç var. Aksi takdirde boğulmuş bir dar alan futboluna, bir türlü açılamayan kilitlenmiş bir oyuna mahkum oluyoruz. Yine günümüz futbolunda maestrolar üzerine kurulu bir yapıya yer yok. Artık daha senfonik, çok sesli bir yapı var. Evet, herkes ister bir Messi’si olsun. (Kaldı ki Messi bir maestro değil, gerektiğinde bir baş keman olmayı da biliyor.) Ama ne yazık ki böyle bir imkan yok. Eh, Hagi de emekli oldu. Geriye bir Arda seçeneği kalıyor. Lakin Arda takımda kalmaya karar verse bile Terim’in istediği türden bir maestro pozisyonunun hakkını verip veremeyeceği şüpheli. Şimdiye kadar lider vasfıyla kurtardığ maç sayısı öyle çok fazla değil. Ayrıca oyunun karakterinin Arda’nın varlığı üzerinden belirlendiği çok fazla maç izlemedik. İyi niyetli bir orkestra şefi Arda. Fakat henüz ¨uzman¨ değil.

Ve son olarak... Herkesin eleştirilebildiği bir dünyada yaşıyoruz artık. Belgeler, bilgiler havada uçuşuyor. Asker eleştirilebiliyor, Amerika eleştiriliyor, İsrail eleştiriliyor, hükümet, muhalefet eleştiriliyor. Eleştirinin Fatih Terim’in pek hazzettiği bir kurum olmadığı herkesin malumu. Benim Terim’in eleştirinin bu kadar doğallaştığı bir Türkiye’de rahat çalışamayacağına dair de bir önyargım var.

İşte tüm bunlar biraraya geldiğinde Terim’le üçüncü dönemin başarılı sonuçlanacağına inanmıyorum. Ha, yanılabilir miyim? Pek tabii ki... O zaman neden yanıldığımı da hep beraber yine bu sayfalarda etraflıca tartışırız.