Fenerbahçe stadına bir helikopter inerken, inanılmaz bir tezahürat da başlamıştı.

Çünkü içinde Fatih Terim vardı.

Son maçı için sahadaki yerine geçmesiyle vedası bir olmuştu.
Bu benim hayatımda unutamadığım bir andır...
Ben Galatasaraylı değildim ama futbol meraklısıydım.
...Ve futbolu bırakan Terim, spor malzemeleri satarak hayatını devam ettirmeye çalışmıştı.
Sanırım bir ihracatta büyük zarar ederek bu işi bırakmak zorunda kaldı.

O zaman için yapabileceği iş olarak gözüken; antrenörlüğe dönme kararı aldı.
Çünkü hayat Altan Kıraathanesi'nde geçmeyecek kadar önemliydi.
Hayatın acımasızlığını ve para sıkıntısının ne olduğunu bu süreç içinde çok iyi anlayarak; yaşamı başka bir bakış açışı içinde tutmaya çalıştı.
Birileri emeğine saygı duymalıydı...
Birileri ona sahip çıkmalıydı...
Yaşama ancak o zaman tutunabilirdi.
Bu zor zanaattır.
Futbolun siyasi argümanlarını bularak bu süreci kendi lehine çevirmeyi başardı başarmasına da asıl önemlisi Piontek'i bulmasıydı.
Çünkü ne olmaması gerektiğini Piontek’ten öğrendi.
Zaten olması gerekenler ona verilmişti.
Süreç onu UEFA şampiyonluğuna kadar götürdü.
Geldiği nokta ile olunması gereken arasındaki parite sürekli açılarak Terim de bir cari açık oluşmasına neden oldu.
Fiorentina, Milan bu açığın tetikleyicisi oldu.
Hele hele ikinci Galatasaray olayı onun olamadığını ve bir başkanın bitişinin başlangıcını oluşturdu.
İmparator liyakatini çok rahat alarak Meclis'te ANAP Grubuna konuşmasıyla bir ilki oluşturdu… Ama ne adına onu hâlâ anlayamadım?..
... Ve Ulusal Takım ile beraber üstat liyakatini aldı, aldı almasın da Avrupa bu zaman diliminde ne yazık ki kapanmıştı..
Sonuç: Tekrar bir Galatasaray süreci ile devam ediyor.
Kazanç çok büyük; Altan Kıraathanesi'ndeki beklentilerden daha iyi!

Hüseyin Özcan ise bir şark insanı?..
Yaşamını idealler üzerine kuran ve hiç bir siyasi argümanı kullanmayan hatta kullanmamaya özen gösteren bir antrenör.
Amacı ulusal futbola ve futbolculara olması gerekeni öğretmeye çalışmaktan başka bir şey değil.
Arkasındaki tek güç eşi ve çocuğundan başka bir şey olamamıştır.
Tek isteği doğru bir ortamda çalışma, doğru bildiklerini yapmaktır.
Ama nafile...
İlişkiler;
Aslında olmaması gereken fakat bu ülkede olması zorunlu ilişkiler…

Bir telefon kadar yakın ama bir isim kadar uzak ilişkiler.
Adana Demirspor'daki yaptıkları inanılmaz çıkış; onu şimdi olması gereken için çok iyi bir referans olacaktı da, ta ki Terim'in Adana Demirspor'u aramasına dek...
Terim Adana Demir'e onlarca gol atma histerisi yaşamıştı!
2010 yılında Hüseyin Özcan'ın başarılı yönetimine rağmen Fatih Terim Kulübü arayarak Soner Tolungaç’ı önermesi ile Ahmet Ceylan'ın menajer olması sonun başlangıcı olmuştu.
2010 yılındaki tüm altyapıdan yetişen futbolcuların satılması ve 53 tane yeni oyuncunun alınması bu değişikliğin temel noktasını oluşturmuştur.
Asıl önemlisi; Hüseyin Özcan'ın işsiz kalmasına neden olmasıdır.
Tıpkı kendisinin işsiz kalıp Altan Kıraathanesi'nde oturması gibi...

O telefon belki Terim için çok önemi olmayabilirdi fakat arkasındaki gerçeği bilmemesine neden olmuştur.

Emek en yüce değerdir…

Tıpkı Terim’in kazandığı başarıların arkasındaki işleyiş gibi…

Hüseyin Özcan’ın o telefon sonrası görevinden ayrılması mesleki değerler açısından ciddi şekilde tartışılması gereken bir olaydır.