Ne varsa yüklenmiş getirmiş ufaklık; ‘’Ne buldum kitaplıkta?!’’ diye gösteriyor. Yeşil kuşaklı kapağından tanıyorum: ‘’Ayaktopu Terimleri Sözlüğü” “Yani şimdi futbola ayaktopu demek, biraz şey olmuyor mu, yani şey...” “Ney?! Foot ne?” “İngilizcesi mi? Ayak” “Ball ne?” “Top...” “Birleştir ayakla topu” “Ayaktopu!” “Türk Dil Kurumu Yayınları. Yıl 1974. Öyle mi?” “Bakayım...” Kitabı açıyor. “Evet...” “Önsözünde ne diyor, oku biraz...” “Türkçeyi çağdaş sanat, bilim ve tekniğin, kısacası çağdaş uygarlığın bütün gereklerini karşılayacak bir dil durumuna getirmek...” “Yetti. Şimdi gelelim ayak işlerine. Soracaklarımın Türkçelerini bul. Birkaçı... Avantaj?” “Üstünlük”, ”Atak?” “Akın”, “Şampiyon?” “Birinci”, “Taktik?” “Oyun biçimi”, “Defans?” “Savunma”, “Korner?” Köşe”... “Anlatıcı ‘korner’ diyor çıkan topa. Oysa ‘köşe atışı’ demesi gerekiyor ve ben bunlara artık dayanamıyorum...” “Onun için de televizyonun sesini öyle bir kısıyorsun ki, ben bir şey duyamıyorum...” “Diğerleri ne?” “Sporla ilgili daha neler varmış neler sende...” “Vardır...” “Bu Sepettopu Terimleri Sözlüğü; basketboldu değil mi?” “Adı üstünde değil mi sence de. Yukarıda bir sepet var ve topu onun içine atıyorsun...” “Çifteker neydi?” “Bisiklet. Off yoruldum ufaklık...” “Atletizm, Cimnastik, Güreş, Uçantop-Alantopu-Masa Topu Terimleri Sözlüğü...” “Tamam! Son soru... Bak bakalım ne yazıyor ‘maç’ karşılığı?” “Almancası ‘Treffen, spiel’; İngilizcesi ‘match’...” “Türkçesini soruyorum çocuğum, çıldırtma...” “’Karşılaşma’ diyor. Bu güzel yaa, aslında bildiğimiz sözcük...” “Yaa, sevdin demek...” “İyi de neden karşılaşma varken maç falan diyoruz; diğerleri de öyle?...” Ben ayaktopu olgusunu irdelemek istemiyorum bugün. Daha önce de konuşmuştuk hem...” “Oyuncular, takımlar neler kazanıyor, büyük paralar, değil mi?” diye soruyor. “Ayaktopunda ‘paralar’ demek yeterli değil...” diyorum. “Aklım kaldı,” diyor, ”İspanya maçına, ay özür dilerim, karşılaşmasına ne diyorsun? Kazanamadık. İmparator falan fos çıktı...”

Dün Erk Acarer güzel bir yazı yazmış. Özetleyeyim: ‘’İmparatorun aylık olarak eline geçen para 291 bin avroya denk düşüyor. Türk parası karşılığı 958 bin 354 TL. Fatih Terim’in büyüklüğü burada! Kendisi bir başına, fabrikada asgari ücretle çalışan 737 işçi ediyor... Dünyanın en zengin liderlerinden birine ‘Dünya Lideri’ne de böylesi haşmetli, atarlı giderli, bir teknik adam yakışır. Böyle lidere böyle teknik patron! Siyasetin tepesi yeşil sahayı da belirliyor! Terimo, bir başına fabrikada 737 işçi gücünde. O işçi ise, Terimo’yla yatıp Terimo’yla kalkıyor. Türkiye gol atınca kendinden geçiyor... Asgari ücretli işçi, 1300 TL’ye hoop… Milli heyecanın kralını yaşıyor...