Türkiye’nin neden depresyon ve anksiyetinin en hızlı yükseldiği ülkelerden biri olduğu tartışılıyor. Psikolog Zeybek, “Devlet işleyişi, bize adeta ebeveynleri tarafından terk edilmiş çocuklar gibi hissettiriyor” dedi.

Terk edilmiş çocuklar gibiyiz

Nisa KÜÇÜK

Türkiye’nin koronavirüs kaynaklı depresyon ve anksiyete vakalarının artışında Avrupa’da birinci olması, nedenlerine yönelik tartışmaları hızlandırdı. Uzmanlar Türkiye’deki ruhsal rahatsızlıkların sadece pandemi nedeniyle artmadığını, ülkenin içinde bulunduğu olumsuzlukların etkili olduğunu vurguluyor.

GÜVEN DUYGUSUNU DEVLET İNŞA EDER

Salgının öngörülmezliği, beraberinde getirdiği belirsizlikler ve uzun süre boyunca kontrol altına alınamamış olması tüm dünyada insanların duygu durumu üzerinde olumsuz etkilere yol açtı" diyen Psikolog Sevi Gizem Zeybek şunları söyledi: Temel güvenlik algısı zedelendi, varoluşsal kaygılar tetiklendi, liberalizmle gelen kronikleşmiş yalnızlık hallerimiz gün yüzüne çıktı ve karamsarlık ruhsal dünyamızı esir aldı. Ülkemizin içinden geçtiği koşullarda temel gereksinimlerin birçoğu zedelenmiş durumda. Güven duygusunu inşa etmesi gereken temel yapı devlettir. Ne yazık ki karşılaştığımız her sorunda devlet tarafından yalnız bırakıldığımız, kendi kendimize yetmek zorunda kaldığımız, ötekileştirildiğimiz bir senaryoyla yüzleşiyoruz. Adeta ebeveynleri tarafından terk edilmiş çocuklar gibiyiz. Her açıdan çürümüş, terk edilmiş, kendine dahi yetemeyen, çıkarları için her fırsatta halkını istismar eden bir yönetimin güven duygusunu zedelemesi ve toplumun varoluşsal kaygılarını tetiklemesi kaçınılmaz bir sonuç. Bu zedelenme durumunda dün, bugün ve yarın arasında köprü kuramayız. Bu da bizi olumsuz duygularla baş edemeyen ve hayatında olumlu duygulara yer açamayan bir ruhsal duruma sürükler. “

EŞİTLİK YOKSA MUTLU OLAMAYIZ

Psikolog Zeybek, depresyonun gençler ve kadınlar arasında daha yaygın görülmesinin toplumsal eşitsizliklerin ruhsal dünyamız üzerindeki ayak izleri olabiliceğini belirterek şöyle devam etti: Rejimin totaliter yapısı da özerkleşme ve kendimizle barışık bir hayat sürebilme ihtiyaçlarımıza da ket vurur nitelikte. Özetle ülkenin ruhsal durumunu değerlendirirken günümüz politik atmosferinde toplumca kaybettiklerimizin yasını tutmakta olduğumuzu söyleyebiliriz.

KRİZ YÖNETİMİ RUHSAL SAĞLIĞI DA ETKİLİYOR

Psikolog Öznur Yüksel bu konudaki görüşlerini şöyle özetledi: Hastane ve klinik başvurularına baktığımızda bireylerde en çok; genel kaygı hali, ölüm korkusu, panik nöbetleri, uykusuzluk ya da verimsiz uyku, depresif ruh hali görülmekte. Salgın döneminde birçok bireyin maddi kayba uğradığını biliyoruz. Dolayısı ile işsizlik, gelecek kaygısı, ekonomik bunalım, özgürlüklerin kısıtlanması, rutin yaşantının sekteye uğraması, maddi kayıplar anksiyete ve depresyon gibi rahatsızlıkları artırabilir.

terk-edilmis-cocuklar-gibiyiz-939272-1.

KIRILGAN GRUPLAR DAHA FAZLA ETKİLENDİ

Psikiyatri Uzmanı Dr. Arzu Erkan Yüce ise şunları kaydetti: Bizim ülkemizde depresyon ve anksiyete oldukça yaygın. Belirsizliğe tahammülsüzlük, kaygı bozukluklarında görülen yaygın bir durumken, pandeminin ve pandemi yönetimindeki yetersizliklerin getirdiği belirsizlikler, kaygı bozukluğu olmayan kimselerde de haliyle ciddi kaygıya neden oldu. Uygulamaların kimi zaman tutarsız, keyfi ve değişken olması, insanların işlerini kaybetmesi, 65 yaş ve üzeri bireylerin sağlıkları bozulacak koşullarda, geçersiz nedenlerle evde tutulması, kadına ve çocuğa yönelik ihmal ve şiddetin artması, eğitimin sekteye uğraması, yoksulluk, işsizlik gibi birçok nedenden dolayı toplumun büyük kesiminin ruh sağlığı olumsuz etkilendi. Kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar, mülteciler, yaşlılar, engelliler vb. ‘kırılgan grupların’ eskisinden daha da fazla ayrımcılık ve hak ihlaline maruz bırakılmasına ve örselenmesine neden oldu.

Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Doç. Dr. Koray Başar da şunları söyledi: Korunaklı olmamanın önemli dezavantajlara yol açtığını biliyorduk. Salgınla beraber korumayla ilgili alınan tedbirlerin ya da ekonomik düzendeki değişikliklerin önemli etkilerinin olduğunu biliyoruz. Ruhsal olumsuz etkilerden bahsederken belirsizliğin önemli etkilerinden bahsetmemiz gerek. Artışta, güvende hissetmemek önemli bir etken.

***

60 milyon doz antidepresan

CHP’nin eczacı kökenli milletvekili Gamze Taşcıer, depresyon ve anksiyete vakalarındaki artışın tesadüf olmadığını söyledi. Türkiye’de antidepresan ilaç kullanımının da artışta olduğunu kaydeden Taşcıer, “2019’da 49 milyon kutu antidepresan tüketildi. Bu sayının yılsonunda 60 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Pandeminin etkisi şüphesiz var ancak Türkiye’de çok ciddi bir ekonomik kriz var. Yurttaşlarda çok ciddi bir gelecek ve güven kaygısı var. İnsanların geleceğe dair umutları kalmadı" dedi.