İşçi sınıfından hiç arkadaşı olmadığını söyleyen Sunak, fonları yoksul kasabalardan alıp zengine yönlendirdiği için de adı ‘Tersine Robin Hood’ kaldı. Truss’un sahip olduğu yeteneklerden birisi de siyasi omurgasızlık. Giysilerinden tavırlarına ve diksiyonuna kadar Margaret Thatcher’i kopyalıyor.

Tersine Robin Hood, özenti Truss’a karşı
Fotoğraf: Boris Johnson (Solda) - Liz Truss - Rishi Sunak (Sağda)

Levent ÖZÇAĞATAY - LONDRA

Muhafazakâr Parti lideri ve başbakan Boris Johnson temmuzda parti liderliğinden istifa edeceğini, ancak halefi seçilene kadar başbakan olarak kalacağını açıkladı ve tatile çıktı. Onu kurtarmak amacıyla bazı bakanların, parti üyelerinin, sağcı basının ve Boris’in baba tarafından hemşerileri olan Çankırı’nın Kalfat köyü sakinlerinin başlattığı kampanyaların bir faydası olmadı ve yeni lideri seçmek için parti kuralları gereği 5 Eylül’e kadar sürecek seçim süreci başlatıldı.

Boris Johnson elbette ki gönül rızası ile istifa etmedi. Üç yıl süren başbakanlık döneminde karşılaştığı kifayetsizlik, yolsuzluk ve yalancılık iddiaları eski defterlerin açılmasına neden olmuş ve sekiz yıllık Londra Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve iki yıllık Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde de kırdığı cevizler de basına yansımıştı.

Bütün bunlara rağmen istifa etmeyeceğini ve hatta üçüncü dönem başbakanlığı planlarına şimdiden başladığını belirtmişti. 2021 Kasım’ından sonra gündeme oturan ve gündemden çıkmayan ‘partygate’ skandalı soruşturmaları esnasında “Beni 10 numaradan (başbakanlık konutu) çıkarmak için bir panzer tugayı göndermeleri gerekecek” dediği biliniyordu. Eski bir bakanı da şu öngörüde bulunmuştu: “Boris 10 Numaradan çıkmamak için tırnaklarıyla kapıya asılacaktır. Kapının tahtalarında tırnak çiziklerini göreceksiniz.”

SORUNLAR OLAĞANÜSTÜ

Her ne kadar başbakanlık konutundan kavgasız gürültüsüz çıkmayı kabul etse de Johnson yeni lider seçilene kadar başbakanlığını sürdürecek. Fakat ortalıklarda pek gözükmüyor. Ülkede ancak savaş dönemlerinde yürürlüğe konacak olağanüstü önlemleri gerektiren sorunlar var: Genel enflasyon, elektrik ve doğal gaz fiyatlarını astronomik rakamlara çıkaran enerji sektöründeki kriz, kuraklığın getirdiği su sorunları, Ukrayna’daki sıcak savaş, covid virüsünün yeni varyantları, Brexit sonrası gerçekleşmeyen ticaret anlaşmaları, Avrupa Birliği ile olan ticaretin sekteye uğraması, Brexit Anlaşması’nın bir parçası olan Kuzey İrlanda protokolünün yaşama geçirilmesindeki güçlükler, Fransa’dan botlarla adaya ulasan sığınmacıların sayısındakisi artış bunlardan bazıları.

Fakat Johnson çözümleri görüşmek için önerilen toplantı çağrılarına kulak asmıyor. Bakanlar ve partili milletvekilleri ise boşalan liderlik koltuğunun doldurulması için kendi aralarında didişmeye devam ediyorlar. Seçtikleri yeni parti lideri başka bir seçime gereksinim olmaksızın başbakanlık koltuğuna da oturacak. Seçim sisteminin tuhaflığı ve adaletsizliği bir kez daha apaçık gözler önüne serildi. Parti Genel Merkezi üyelik verilerini gizli tutuyor ama üye sayısının 160,000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı genel seçimlerde oy kullanabilecek toplam seçmenlerin yaklaşık yüzde 3’üne eşit. Üyelerin yaklaşık 2000’ini yurt dışında yaşıyor. Parti kurallarına göre, bu denizaşırı üyelerin oy kullanmak için vatandaşlığa veya Birleşik Krallık genel seçimlerinde oy kullanma haklarına ihtiyaçları yok. Financial Times gazetesine göre parti üyelerinin yüzde 96’sı beyaz, yüzde 66’sı erkek, yüzde 68’i 50 yaşın üzerinde ve yaklaşık yüzde 80’ i en yüksek ücretli ve eğitimli demografik grubun içinde. Büyük bir çoğunluğun Londra’nın çevresinde ve özellikle güney İngiltere’de yaşadığı tahmin ediliyor.

FARKLARI YOK, AYNILAR

Adayların ilk oylamaya ulaşmak için en az 20 milletvekilinin desteğine ihtiyaçları vardı. Bu sayıya ulaşan adaylar bir sonraki eleme turlarına katılıp birer birer elendiler ve beş tur sonra aday sayısı ikiye düştü. Bu aşamada parti tüzüğüne göre son karar bir üye bir oy esasına göre parti üyelerine bırakılıyor.

Son tura çıkabilen iki aday Rishi Sunak ve Liz Truss, ‘al birini vur ötekine’ dedirtiyor. Ülkeyi dolaşıp yerel muhafazakar birimlerde kendilerini satmaya çalışıyorlar. Genel seçmene değil yalnızca kendi parti üyelerine seslendikleri için de onların duymak istedikleri politik konuları gündeme getiriyorlar ve sorunlara sağcı çözümler öneriyorlar. Özelikle vergi indirimi konusunda altından kalkamayacakları sözler veriyorlar. İkisi de geçmiş dönemlerde aynı hükümetlerde yan yana çalışmış olmalarına rağmen hem birbirlerini hem de Konservatif Parti’nin oluşturduğu eski hükümetleri eleştiriyorlar.

THATCHER’İN KOPYASI TRUSS

Liz Truss sol görüşlü bir aileden geliyor ve politik hayatına Liberal Demokrat Parti’de başladı. Sahip olduğu yeteneklerden birisi omurgasızlık. Kazanan tarafı ve politik görüşü doğru tespit etmeyi amaçlayarak duruma göre politik arenadaki yerini değiştiriyor. Kraliyetin kaldırılması ve devlet başkanının seçimle belirlenmesi gibi konservatif politikalara aykırı görüşlerini Konservatif Parti’ye katıldıktan sonra rafa kaldırdı. Dışişleri Bakanı iken Ukrayna yanında savaşmak için bölgeye gitmek isteyen gönüllüleri teşvik etti ama gidenlerden ikisi Rus birliklerine esir düşüp idamla yargılanınca görüş değiştirdi. Evsizlik sorununu çözmek için büyük kentlerin dışındaki yeşil alanların yapılanmaya açılmasını savunurken o bölgelerde yaşayan parti üyelerinin oylarını kazanmak için şimdi bunu yasaklayacağını belirtti.

Kamu sektörü çalışanları için ulusal ödeme anlaşmalarını bölgesel anlaşmalarla değiştirerek tasarruf yapmayı planlarken Londra ve güney doğu dışındaki hemşireler, öğretmenler ve memurlardan gelen tepki üzerine bu planını da bir gece içinde iptal etti. Çalışan anneler için esnek ya da evden çalışmayı tutkuyla savunurken bununda parti tabanında destekçisi olmadığını tespit edince anında karşı tarafa geçti. 2016 referandumu sırasında Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nde kalmasını desteklemişti. Ancak 2017’de başka bir referandum yapılırsa Brexit’e oy vereceğini söyledi, en keskin Brexit’ci oldu. Bakanı olduğu hükümet Kuzey Denizi’ndeki petrolü ve doğal gazı kontrol eden Shell ve BP gibi firmaların enerji fiyatlarının artması ile elde ettikleri kârlarının vergilendirilmesine karar vermiş olmasına rağmen bunun yatırımı engelleyeceğini iddia ederek yine geri dönüş yaptı. Aynı hükümet kurumlar vergisinin ve sigorta primlerinin artırılmasını uygun gören bir yasa tasarısını onaylamış olmasına rağmen şimdi bunu tersine çevireceğini beyan etti. Giysilerinden tavırlarına ve diksiyonuna kadar Margaret Thatcher’i kopya etmeye başladı. Liderlik seçiminde zaferini kesinleştirmek için de Johnson ile ilgili bütün soruşturmaların önünü tıkayacağını iddia ediyor.

SINIF DÜŞMANI SUNAK

Rakibi Rishi Sunak ise Hint kökenli ve Hindu dinine bağlı. Bankacılık kariyerine uluslararası yatırım ve finansal hizmetler şirketi Goldman Sachs’ta başladı ve Hindistanlı bir milyarderin kızı ile evlenerek politikaya girdi. Kendisi maliye bakanı iken eşinin vergi mevzuatının boşluklarını kullanarak vergiden kaçındığı basına sızdırıldı. Yıllar önce yapılan bir televizyon programında böbürlenerek aristokrat ve üst sınıftan arkadaşları olduğunu ama işçi sınıfından hiç arkadaşı olmadığını anlattığı bir video kaydı sosyal medyaya yansıdı. Basına sızan başka bir video kaydında daha varlıklı kasabaların “hak ettikleri finansmanı” almalarını sağlamak için yıllar önce İsçi Partisi tarafından getirilmiş kamu finansman formüllerini değiştirerek fonları “yoksul kentsel alanlardan” daha varlıklı kasabalara yönlendirmeye başladığını söylediği için de adı ‘Tersine Robin Hood’ kaldı.

İki aday arasındaki bu anlamsız mücadele devam ederken politikacılardan umudu kesen kesimler kendi başlarının çaresine bakıyorlar. Ekim ayında enerji satışlarında üst fiyat sınırının artırılacak olması nedeniyle Temmuz ayında ‘Don’t Pay’ (Ödeme) isimli bir kampanya başlatıldı. Otuz yıl önce yığınları kafa vergisine karşı sokaklara döken ve hem bu vergiyi hem de Margaret Thatcher’i tarihe karıştıran direnişten esinlenen bu hareket üst fiyat sınırı yükseltilirse 1 milyon müşterinin fatura ödemelerini durduracağını beyan etmesini amaçlıyor. Şimdiki sayı yüz on bini geçti bile.