Tersyüz olan dış politika

Konuk Yazar: Yunus EMRE -Doç. Dr., TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi

Erdoğan iktidarı dış politikada ardı ardına önemli geri adımlar atıyor. Politika değişiminin görüldüğü alanların başında Doğu Akdeniz yer alıyor. “Mavi Vatan” söylemi rafa kaldırıldı, araştırma gemileri unutuldu. Ama en önemli değişim bazı ülkelerle ikili ilişkiler alanında yaşanıyor. Geçmişte neredeyse düşman ilan edilen Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) ilişkileri normalleştirme adımları hızlandı. İsrail’in sırada olduğu anlaşılıyor. Suriye ve Türkiye istihbarat teşkilatı başkanlarının Bağdat’ta buluşabileceği gündeme getirildi. Ermenistan ile ekonomik ve siyasi ilişkiler kurulması için bir hazırlığın olduğu yönünde haberler Türkiye ve Ermenistan basınında yer aldı. Diğer taraftan Bi-den dönemine geçilmesiyle ABD ile ilişkilerde değişim ortamı hissedilmeye başlandı. Erdoğan, Biden’ın soykırım çıkışına sessiz kaldı, ABD yaptırımları karşısında hiçbir adım atmadı, Afganistan’da ABD’nin çıkarına olabilecek farklı senaryoları gündeme getirdi.

Bunun yanında Ortadoğu’da Türkiye’nin kötüleşen ilişkilerinin temel sebebi, Erdoğan yönetiminin Müslüman Kardeşler’e verdi-ği desteğin Ortadoğu başkentlerinde tepkiyle karşılanmasıydı. Gelinen yeni aşamada bırakın açıktan destek vermeyi İhvan’ın Türkiye’de yürütülen yayın faaliyetleri bile durduruldu. Son birkaç ayda hemen her dış politika dosyasında kapsamlı bir u-dönüşü göze çarpıyor. Öncelikle bu değişimin nedenini ve deği-şimin mantığını doğru anlamak gerekiyor.

ERDOĞAN DÖNEMİ DIŞ POLİTİKASININ MANTIĞI

Aslında geçmişte yürütülen çatışmacı ve askeri gücü öne çıkaran dış politika da bugün yapılan revizyon da aynı mantığa dayanıyor. Bu mantık dış politika konularının iç politika mülahazalarıyla ele alınmasıyla ilgili. Bundan önce dış politikada atılan adımlar, ekonomik krizin ve pandeminin etkisinde seçmen desteği azalan Cumhur İttifakı’nın gerilemesini durdurmayı amaçlıyordu. Milliyetçi bir söylemin ve uluslararası çatışmalara aktif olarak katılmanın -seçmenlerin yaşam koşullarının kötüleştiği bir ortamda- gündelik sorunları unutturabileceği düşünülüyordu. Bu nedenle Türkiye’nin güvenliğinin sınırlarımızda değil Libya çöllerinde ya da Afganistan dağlarında başladığı masallarını bol bol dinledik.

Ayrıca Katar ile kişisel temelde, İhvan ile ise ideolojik temelde kurulan ilişkiler bu güçlerin karşıtlarıyla da düşmanlığı berabe-rinde getirdi. Geleneksel Türk dış politikasından kopuş niteliğindeki bu adımlar kamuoyundan destek bulmadı. Destek sağlayabilmek için rabia işareti eşliğinde abartılı bir söylem devreye sokuldu. Ancak darbeci Sisi’yle aynı yemek masasında oturmayı reddetme, BAE Büyükelçiliği’nin bulunduğu caddeye Medine Mudafii Fahrettin Paşa’nın adını verme gibi çıkışların gerekliliği kamuoyunda o dönemde de sorgulanıyordu.

İşler öyle bir noktaya vardı ki iktidar uzun süre BAE’ni Türkiye’deki darbe girişiminin ardındaki güç olmakla suçladı. Bu yolda TV dizileri çekildi. Soruşturma haberleri basınla paylaşıldı. Ama bir gün kamuoyu, Erdoğan’ın Emirlikler’in üst düzey yetkilileriyle görüştüğünü ve ilişkilerin iyiye gideceği haberlerini öğrendi. Türkiye’de darbe girişimi yapan bir ülkeyle ilişkilerimizi neden iyileştiriyoruz? Eğer darbe girişiminin arkasında bir ülkenin bulunduğuna dair somut kanıtlar yoksa kamuoyunda bu hava neden yaratıldı? Bu sorular yanıt bekliyor.

REVİZYONUN NEDENİ İÇ POLİTİKA

Dış politikada bugün yapılmakta olan revizyonun da mantığı yine iç politikayla ilgili. Yaklaşmakta olan seçimlerde dünyayla daha iyi ilişkilere sahip bir Türkiye imajının önemli olduğu ve bunun ekonomik sahada iyileşmeler yaratabileceği düşünülüyor. Biz muhalefet olarak eskiden eleştirdiğimiz politikalardan bugün vazgeçilmesine itiraz etmiyoruz. Yaptığımız şu: geçmişteki yanlışların Türkiye için oluşturduğu maliyetleri hatırlatıyoruz. Bunun yanında unutmamak gerekir ki geçmişte kişisel iktidar için bu adımları atabilmiş bir yönetimin yarın da böyle bir yola git-mesinin önünde bir engel bulunmuyor. Çatışma da Erdoğan ikti-darda kalsın diye uygulamaya konmuştu bugünkü revizyon da Erdoğan’ın kişisel iktidarını sürdürmek için gündeme alındı.

AKP döneminin yanlış dış politikası Türkiye için ağır maliyetler oluşturdu. En başta yanlış politikalar çok kapsamlı ekonomik sorunlar yarattı. Türkiye birçok doğrudan yabancı yatırımı kaçırdı. Ticaret ve enerji işbirlikleri yapılamadı. Bunun yanında Doğu Akdeniz’de daha önce kurulmuş tarihsel denge Türkiye aleyhine bozuldu. İlişkileri yıllardır sorunlu olmuş ülkeler bile Türkiye’ye karşı birliktelikler oluşturdular. Yunanistan ise bu fırsatı iyi kullanarak Avrupa’nın Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya açılan kapısı haline gelerek kapsamlı işbirliği projelerini uygulamaya koydu. İsrail, BAE, Mısır ve Suriye ile yaşanan kriz ve diyalog eksikliği ortamında Türkiye gitgide yalnızlaştı ve başta Doğu Akdeniz, Ege Sorunu ve Kıbrıs Davası olmak üzere kendi haklı olduğu davalarını savunmakta güçlük çekti. Bu konularda bütün uluslarara-sı platformlarda yalnız kaldı. Yanlış Suriye politikasının sonucu olarak ülkemiz milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapmak du-rumunda kaldı. AB üyeliği hayal olurken, vize serbestliği gibi an-laşmalarla kayıt altına alınan vaatler bile gerçekleşmedi.
Dünyanın bütün ülkelerinde bu kadar yanlışlık ve ağır maliyet önemli bir siyasi sorumluluk konusudur. Bu yanlışlıkları yapanlar ve ülkelerine bu ağır maliyetleri ödetenler siyasi sorumluluk anlayışı gereği özür diler ve görevlerinden çekilirler. Buna karşılık AKP iktidarı hiçbir şey olmamış gibi geçmişteki politikanın doğ-ruluğunu ve bugün yapılan değişikliğin gerekliliğini anlatmaya devam ediyor. BAE ile neden bu kadar sorunlar yaşadığımızın da bugün şeffaflıktan uzak yakınlaşma çabalarının da makul izahı bulunmuyor. Mısır gibi en önemli Arap ülkesine neden yıllardır büyükelçi atanmadığının cevabını kimse bilmiyor. Aynı şekilde ilişkileri düzeltmek uğruna hangi sözlerin verildiği de kamuoyuna açıklanmıyor.

Örnekler çok. Daha da çoğaltmak zor değil. Sorunları yaratan ve biriktirenlerin sorunları çözme kapasitesi bulunmuyor. Türki-ye’nin ekonomi, eğitim, toplumsal barış ve demokrasi gibi dış po-litika sorunlarının çözümü için de erken seçim ve iktidar değişikliği gerekiyor.