24 Temmuz 2022, SOL Parti Fatsa’da “Fındıkta sömürüye son” mitingi yapıyor. Miting coşkulu, alın terinin karşılığını bir türlü alamayan fındık üreticileri meydanda, ama yalnız onlar yok. Deresine, toprağına dört elle sarılan; taş ocaklarına, HES’lere direnen binlerce kişi, uluslararası tekellere ve onların yerli ortaklarına geçit vermeyeceklerini haykırmak için miting alanına gelmiş. Taleplerini cesaretle, inatla haykırmış. SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, Terzi Fikri’nin mücadelesine selam göndermiş. Boşuna değil o selam, çünkü Fatsa’nın efsane belediye başkanı Fikri Sönmez 12 Eylül öncesinde fındıkta sömürüye son mitinglerinin mimarlarından biri. Sol fikirlerle halkın buluşmasında köprü vazifesi görmüş bir devrimci.

Aradan bir hafta geçmeden Erdoğan, Ordu’da konuşma yapıyor. “Ülke battı diyenlere kulak asmayın” diyor, muhalefete yükleniyor, ‘şöyle güçlüyüz böyle kuvvetliyiz’ dedikten sonra sözü her nasılsa Terzi Fikri’ye getiriyor: “Terörün belini kırdık. Bu Ordu terörün ne menem şey olduğunu gayet iyi bilir. Bu Ordu Terzi Fikri’yi de iyi bilir. Onların bedelini benim Ordu’m çok ödedi çok.”

Erdoğan’ı dinleyenler muhtemelen şaşkın, fındıkta müjde beklerken lafın nasıl Fikri Sönmez’e geldiğini anlamakta güçlük çekiyor.

***

Halbuki Erdoğan, ‘terör’ ile Fikri Sönmez’i tesadüfen aynı cümlede kullanmıyor. Kendinden bir hafta önce Fatsa’da yankılanan sesi duymuş, o sesten belli ki çok rahatsız olmuş. AKP’nin arka bahçesi diye düşünülen yerde ilmek ilmek örülen fındık mitinginin hem kendisine hem de Saray rejimi olarak sürdürdükleri 12 Eylülcülüğe bir meydan okuma olduğunu düşünmüş. O yüzden “Çorum’a değil Fatsa’ya bakın” diyen Süleyman Demirel’in, “Terzi Fikri diye biri çıkmış, devlet benim diyor, komite kurmuş. Fatsa’yı o komite yönetiyor. Ne yapılıp yapılmayacağının kararını halk veriyor… Devlet otoritesi sıfır” sözlerini sarf eden Kenan Evren’in söylemini takip ediyor.

Aynı Erdoğan, 2010 referandumu öncesinde başbakan olarak kürsüde 12 Eylül rejiminin idam sehpasına gönderdiği gençlerin mektubunu gözü yaşlı bir biçimde okuyordu. Sadece sağcıları değil Erdal Eren’i de zikrediyor, 12 Eylül ile “hesaplaşmak” için referandumda halktan “evet” oyu vermesini istiyordu. Referandumun nihayetinde neye hizmet ettiğini acı bir biçimde deneyimledik. 12 Eylül’ün provasını iki ay önce “nokta operasyonu” ile yaşamış bir coğrafyada, 42 yıl sonra Fikri Sönmez’e yüklenmek kadar mevcut rejimin karakterini iyi anlatan bir örnek bulmak zor.

***

Halkla birlikte yönetme, köylünün emeğine sahip çıkma, yerelin sorununa halkla beraber çözüm bulma ve bunun araçlarını oluşturma başarısı Terzi Fikri’yi bir sembol haline getirdi. Belediye başkanlığı bir yıl bile süremedi ancak temsil ettiği siyaset anlayışı demokratik bir yönetim arayışı için hâlâ en önemli referanslardan biri olmayı sürdürüyor. 42 yıl önce halk kültür şenliğine katılanlar; “çamura son” kampanyasında çalışanlar, onların çocukları o siyasetin ne denli kurucu bir nitelik taşıdığını belleklerinde yaşatıyor. Şimdi 20 yıldır ülkeyi yönetenler, kısa bir sürede böylesine iz bırakmış bir siyaset tarzına saldırarak aslında gidici olduklarını gösteriyorlar.

Bugünün Türkiye’sinde saflar, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi netleşiyor. Bir tarafta toplumun dönüştürücü gücüne güvenenler diğer Türk sağının en gerici unsurları var. O karanlık günlerde faşist çetelerin saldırılarını bugün tekrarlamak isteyenler; ellerinde silahla, kılıçla poz verenler; mafyadan, para militer gruplardan iktidarın devamı için medet umanlar var. Tercüman gazetesinin kalemşorlarının yaptığını bugün yandaş gazetelerde kalem oynatanlar ve kadrolu troller yapıyor. Değişime set çekmeye, halkın taleplerini bastırmaya çalışıyor. Ama nafile. Çünkü meydanlar başka bir sesi, demokratik bir dönüşümü arzuladığını her fırsatta kanıtlıyor.

2023’e doğru giderken, toplumun itici gücünü hisseden muhalefet cesur adımlar attıkça, halkı siyasete davet ettikçe değişim umudu büyüyecek. Terzi Fikrilerin fikirleri ise muktedirleri rahatsız etmeye devam edecek.