Teşekkürler Monacospor

Galatasaray, yine oldukça sıkıntılı geçeceği sinyallerinin alındığı Gaziantep deplasmanında, uzun süredir özlem duyduğu Onyekuru’nun sahaya çıkışı ile 2-1 kazandı ve taraftarlarını umutlandırdı.

Malatyaspor maçının nerede ise tamamında oynanan oyun hiç beğenilmemesine rağmen, Galatasaray, Gaziantep deplasmanında devamını çekmeye karar vermiş gibiydi. Bir Sumudica takımından, Sa Pinto takımına dönüşmenin ilk sinyallerini vermeye başlayan Gaziantep bu noktada oyunu olabildiğince kendi yarı sahasının ortasında kabul etmeye karar vermişti ki, aslında bu riskli plan dahi, Babel’in savunma arkası koşularını çok geç gören takım arkadaşları sebebiyle işe yarar göründü.

Tabelaya bakan Babel’in 3 kez ofsayta düşmesi sebebiyle onu eleştirebilir, ama Hollandalı’nın koşuları doğru, ona atılan paslar yanlıştı. Sarı-kırmızılılar üretkenlik adına nerede ise başka hiçbir varlık gösteremeyince, ev sahibi topa 4’te 1 oranında sahip olduğu maçta dahi ilk yarıyı net bir skorla önde kapatma şansı elde etti. Kendi kullandığı duran topların nerede ise tümünde kalesinde kontratak gören bir takım bulmak herhalde zordur. Buna rağmen Terim’in takımının kısa pasla duran topları kullanma tercihini anlamak mümkün değil. Hava toplarındaki etkinliği, transferindeki önemli sebeplerden birisi olduğu Mostafa Mohamed geldiğinde bu alışkanlıklar değişmezse, Mısırlı, kendisine top gelmeyen Mario Jardel gibi topa doğru dürüst dokunamadan maçları bitirebilir. Galatasaray takımındaki uyum sorunu o kadar netti ki, takım Babel gibi gezici bir forvetle oynamasına ve o birçok pozisyonda ceza sahası dışında deplase olmaya çalışmasına rağmen top bu anlarda ceza sahasına gönderildi ve o anlarda ceza sahasında hiçbir sarı kırmızılı futbolcu yoktu.

İkinci yarıda Onyekuru’nun ve Kerem’in oyuna girişi, aralarındaki uyum ve değişen oyun planının etkisinden hemen herkes bahsedecektir, fakat Nijeryalı’nın bize gösterdiği başka bir şey var. Orta zekalı bütün futbol yazarlarının kolay olmadığını ileri sürdüğü, ekonomisi şişkin, büyük camiaların şampiyonluğu için her sene anlamsız sidik yarışlarına girdiği Süper Lig böyle bir lig işte. Fransa Ligi’nde Avrupa Ligi mücadelesi yapan Monaco’da kadro dışı kalmış (kararın doğruluğu ayrı bir tartışma konusu), aylardır futbol oynamayan bir oyuncu sahaya çıkıp 45 dakikada tüm bir maçı teslim alabiliyor, maçın çehresini değiştirebiliyor. Çünkü bu ligin “bug”ı olan hızlı, savunma arkasına seri koşu yapabilen ve boş alanlara hareketlenmeyi seven çevik oyuncular takımınızda olduğunda, sezona puan hanenize 40 yazarak başlıyorsunuz. Zira bu oyuncular savunma oyuncularını arkalarında boşluk bırakmama gayesiyle kendi ceza sahasına mahkum ediyor ve Etebo gibi ortalama bir orta saha oyuncusu dahi elini kolunu sallayarak, baskı görmeden mesafe kat edebiliyor. Galatasaray, erken öne geçtiği ve rakibin riske almaya çalıştığı her maçta onu kullanacaktır. Tabii bu onları zirvenin daimi ortağı yapacak mı, göreceğiz.