Tespih böceklerinden tespihler yapmak

Külhanbeyi edasıyla, elindeki tespihi avucunun içinde şaklattıkça, tespih taneleri gibi hizaya giriyor, ipe diziliyoruz. Varlığın kendi üzerine kapandığı dönemlerden geçiyoruz. Tespih böcekleri: Ürktüklerinde, tehlike anında tostoparlak hale gelerek kabuklarının içine kapanan varlıklar. İktidar, tespih böceklerini ürkütmek için sarayında tasarladığı dehşet gösterilerini sahneye koymakta gecikmiyor. Kimimiz için bu gösteriler keyif verici olabilir. Korunaklı bir yerden, kabuklarının içinde, ekranda akan dehşetengiz görüntülerin keyfini çıkaranlar da olacaktır elbet; tıpkı Romantiklerin yaptığı gibi. 18. yy’da Edmund Burke, doğanın sınırsız gücü karşısında tehlikede hissetseler de güvenli bir yerden bu güce tanıklık etmenin keyfini çıkaranların duygularını anlatmak için “keyifli dehşet” deyimini kullanmıştı. Bir estetik kategori olarak “yüce” deneyimi 17. yy’da Salvador Rosa’nın yaptığı yabanıl, ürkütücü ve eril doğa manzaralarıyla estetik repertuvarlarımıza girmiş oldu.

Sınırsız güç kullanımı
İktidarın estetiği, kendi konumunu pekiştirmek ve kalıcı kılmak için eril doğa manzaralarının taklidine dayanıyor.  İhtişam gösterilerinin yanı başında sınırsız güç kullanımı.  Bizden daha büyük, bizi aşan “yüce” bir gücün sergilediği dehşetin keyfini çıkarıyoruz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, bu keyifli dehşet duygusunun çok eskilere dayandığını da kanıtlıyor. Başkalarının acılarına kayıtsız kalmanın yanı sıra bu acılardan tuhaf şekilde keyif almak. İktidar, kent meydanlarında düzenlediği halka açık infaz törenleriyle dehşeti seyirlik hale getirmiştir. Batı’nın Ortaçağı’nda da infazlar halka açık şekilde icra ediliyordu ve insanlar,  içeriği belli olan bir eğlence programına katılır gibi katılıyorlardı bu dehşet gösterilerine. Yapılan duyurularda infazda hangi aletlerin kullanılacağı, infaz edilenin bedeninin kaç parçaya bölüneceği en ince ayrıntısına kadar belirtiliyordu. İktidar, bugün de tüm zamanların güç ve yücelik gösterisi olan bu türden dehşet gösterileri sahneleyerek doğal bir kuvvet olarak kendini meşrulaştırıyor. Günümüzde coğrafik bir mekân olarak Ortadoğu, tarihsel bir dönem olan Ortaçağların yeniden sahnelendiği bir sahneye dönüşmüştür. Ülkemiz ortadoğulaşırken, tıkıldığımız kabuklarımızdan dehşetin keyfini çıkarmamızı istiyor bizden iktidar.

Kendilerine dokunmayan sınırsız gücü, korunaklı kabukları içinde seyreden sindirilmiş tespih böceklerinden tespihler yapıyor iktidar. Elindeki ipliğe, bu böcekleri tek tek dizerek, hizaya sokulmuş varlıklardan oluşan tespihler. İstediği gibi elinde çevireceği, parmaklarının arasında dolaştıracağı tespihler. Yasama, yürütme ve yargılama, imame işlevi görüyor ve imamesinden tuttuğu gibi, bir külhanbeyi edasıyla şaklatıyor tespihini.

Kendinizi asın siz!
‘Sanatçının Bir Siyaset Düşünürü Olarak Portresi’ (Dost) adlı kitabında Quentin Skinner, sanatçı  Ambrogio Lorenzetti’nin 14. yy’da yaptığı freskoları çözümlerken, kentlilerin nasıl ipe dizildiğinden söz ediyor. İtalya’nın Siena kentini yöneten tüccar oligarşisinin yönetim binasının duvarlarına iyi ve kötü yönetimi gösteren freskolar yapmıştı sanatçı. İyi yönetimi gösteren freskoda bir dişi figür kucağında, üzerinde CONCORDIA (uyum) yazan devasa bir marangoz rendesi tutmaktadır. Pürüz çıkaran bedenlerin rendelenmesi de yetmiyor; rendelenmiş, birbirinin benzeri bedenlerin tespih taneleri gibi ipe dizilmeleri de gerekecek. Dişi figürün elinde tuttuğu ve uyumu simgeleyen bir iple kentliler birbirlerine bağlanmış. Marangoz rendesiyle pürüzleri giderilmiş ve tespih taneleri gibi ipe dizilmiş tespih böcekleri. Deleuze, ‘Anlamın Mantığı’nda (Norgunk), ipin kurtuluş olmadığını bilen Sokrates-öncesi filozofun sözlerini aktarıyordu ve şimdi aynı sözcükleri bizi ipe dizmeye çalışanlara haykırmanın zamanı:  “Bu ip yardımıyla bizi kurtarmak mı istiyorsunuz? Biz de sizden ısrarla şunu diliyoruz: O iple kendinizi asın siz!”