Geçtiğimiz günlerde Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım ile gündeme geldi: Erzurum Valisi Okay Memiş

Konu; skandal bir fotoğraf. Hatırlayalım, hatta hiç unutmayalım. Bir dükkanda oturuyorlar. Erkam Yıldırım kaykılmış, elinde tespih. Yanında İl Jandarma Müdürü. Karşısında vali! Devletin valisi Okay Memiş!

Resmi sıfatı olmayan Erkam Yıldırım’a devlet protokolü eşlik ediyor. Dünyanın neresinde olursa olsun skandaldır ve haberdir. Önceki gün Palandöken’de bir otelde düzenlenen programda “sahne alıyor” Vali Memiş. Basında çıkan haberlerden dolayı çok incinmiş. Almış mikrofonu eline, parmak sallıyor, ayar veriyor. Diyor ki:

"Buna mukabil bir şeyi dertleşme babında sizlerle paylaşmak istiyorum. Kaç gündür televizyonlarda izliyorsunuz. Bir fotoğraf karesi yüzünden bendenizi özellikle linç eden kampanya yürütülüyor. Bu kadar adaletsizlik olur mu? Tek bir fotoğraf, saniyelik fotoğraf karesinden. Şaşkınlık içerisindeyim. 30 yıllık meslek hayatımda böyle bir şey ile karşılaşmadım. Bu nedir ya, bu nasıl bir seviyesizliktir? Bir şey de söyleyemiyoruz. Ne söylesek başka yere çekilecek ama bu yaptıklarımızı ve hizmetlerimizi sizlere özellikle anlattım. Nasıl adaletli insanlarsınız, bu nasıl adalet ve gazetecilik, nasıl bir siyaset anlayışı? Devlet adamlığını biz sizden mi öğreneceğiz? 30 yıllık meslek hayatımızı bir esnaf ziyaretindeki kareyle yok mu edeceğiz? Biz vatandaşın, fakirin fukaranın emrindeyiz, güç odaklarının emrinde değiliz, hiçbir zaman da olmadık. Yani insanın sabrını zorluyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Saniyelik bir kare ile günlerdir üstümüze geliyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl adalet anlayışı."

***

Bak, bak, bak... Ne pişkinlik, ne rahatlık değil mi? “Saniyelik fotoğraf karesinden” olur muymuş böyle şeyler? Ne yapılsaydı Sayın Vali? Üç sezon dizi mi çekilecek sizin vasıfsız, sıfatsız kişilerle esnaf ziyaretlerinizi anlatmak için. “Devlet adamlığını sizden mi öğreneceğiz” demişsiniz. Evet, demek ki bilmiyorsunuz, demek ki bizden öğreneceksiniz. “30 yıllık meslek hayatımızı bir esnaf ziyaretindeki kareyle yok mu edeceğiz” demişsiniz. Keşke etmeseydiniz! Kariyerinize bundan sonra ne olur bilmem ama artık ömrünüzün sonuna kadar, ne zaman internette adınız aratılsa bu fotoğraf çıkakacak. Değer miydi Sayın Vali? “Biz fakir fukaranın emrindeyiz, güç odaklarının emrinde değiliz” demişsiniz. Yanınızda oturan kişinin Singapur, Venezuella gezilerinden, oralardaki faaliyetleriyle ilgili iddialardan haberiniz var mı Sayın Vali? Şimdi de sizin sözlerinizle ben sorayım: “Bu nedir ya, bu nasıl seviyesizliktir!”

Sadece Vali Memiş değil, bu valilerde oluyor böyle hal ve tavırlar. Kimi zaman bakıyorsun bakanda, başbakanda olmuyor böyle bir yukarıdan yukarıdan konuşmalar ama bunlarda oluyor. Vali denince hep gözümün önüne böyle bir Ali kıran, baş kesen geliyor.

***

Halbuki hepsi öyle mi? Hayır.

Recep Yazıcıoğlu (1948 - 2003); Eski Tokat, Aydın, Erzincan ve Denizli valisi. Kişiliği, görev yaptığı bölgelerde halka olan yakınlığı, fikirleri ve görüşleri nedeniyle kamuoyunda Süper Vali olarak anılmıştır.

Süper Vali Recep Yazıcıoğlu katıldığı bir televizyon programında şunları söylüyor: “Kültür olarak siyah-beyaz bir yaklaşım içindeyiz. Siyah-beyaz, dost-düşman. İç düşmanlar-dış düşmanlar... Yahu ne oluyor kardeşim ya? Nasıl olur? Bir vatandaş nasıl ‘düşman’ olur? Düşman olduğuna kim karar verecek be kardeşim? ‘Dost-düşman’ askerî terminolojidir. Sivil hayatta ‘dost-düşman’ terminolojisi kullanılır mı ya! Bu askerî terminolojidir. Ondan sonra zenciler-beyazlar... ‘Falan okulu bitirenler vatan hainidir’, ‘feşmekân okulu bitirenler vatanseverdir’... Memleket hain dolu. O zaman hainler çıkıyor piyasaya. Bir zamanlar zenciler vardı, solcular biliyorsunuz bir zamanlar zenci idi. Şimdi zenci, irticacılar oldu. Yani her zaman bir zenci buluyoruz biz. Demek ki zencilere şiddetle ihtiyacımız var. Yani berikiler-ötekiler. Şimdi bütün bunlar bizim seçkinci anlayışın, dayatmacı anlayışın, tekelci anlayışın, toplum mühendisliğinin yanlış kavramları, vurguları... Kamplaşmalar, kemikleşmeler... Kafamız kalıplarla dolu, dogmalarla dolu. Herkesin kendi doğrusu var. Herkes kendine tapıyor. Farklılıkları zenginlik kabul etmiyoruz. Ve devlet, sistem; ideoloji üretiyor. İdeoloji üreten sistemler demokratik sistemler değil, faşist sistemlerdir. Devletin görevi ideoloji üretmek değildir. İdeoloji, kişilerin, grupların, sivil toplumun tercihidir. Devlet hakemdir, devlet teknik devlettir. Devlet hizmet üretir.”

İşte böyle diyor merhum Süper Vali Recep Yazıcıoğlu!

Alın bunu, bastırın bir kağıda duvarınıza asın Sayın Memiş. Az kalan görev günlerinizde belki siz de küçük de olsa bir iz bırakayı becerirsiniz. Ayşe Kulin, Süper Vali’nin kitabını yazdı mesela, açın okuyun; adı ‘Köprü.’ Sonra dizisi, filmi çekildi, izleyin okumaya üşenirseniz. Siz belli ki hiç bir zaman Süper Vali gibi anılmayacaksınız ama size önerim bu kafadan kurtulun. Yoksa sonunuz tespih reklamında figürasyon.