Irkçılar, faşistler, dünyanın birçok yerinde, ırkçılıkları ve faşistlikleri gereği, hedef aldıkları insanların çocuklarına, torunlarına da saldırırlar. Kötülükleri geleceğe uzanır, geleceği de yakıp yıkarlar.

Bizimkiler dünyadaki benzerlerinin fersah fersah ilerisinde. Hedef aldıklarının geçmişlerine; annelerine, ninelerine, dedelerine, ölülerine de saldırıyorlar!

Güya değerleri var! Vatan, millet, bölünmez bütünlük, ölüye saygı… Hepsi yalan. Değersizler!

İçişleri dışişleri, bakan, bakmayan bilcümle “yetkili” beyanatlar verdi, bir ölüye mezarında saldıran ve Türkçemizde onları niteleyecek hiçbir sözcük bulamadığım değersizlerin ardından. Üzüldüler… Kınadılar… Gayri insani dediler… Ölüye saygının “inancımızın en temel unsuru” olduğunu vurguladılar.

İki insanın göz göre göre ölümüne hayır demek için bir araya gelen 3-5 insanın tepesinde anında biten coplar, gazlar, TOMA’lar bir ölüye mezarında saldırılmasına bir şey yapamadı. Gözaltılar varmış!

Demeçler, üzüntüler, kınamalar, gözaltılar, “inancımız” hatırlatmaları… Geçmiş olsun! Tiksindirici bir değersizlik sahne aldıktan sonra konuş dur. O nutukları atıp, o demeçleri veren iktidar sahipleri önce Rakel Dink’in tepeden tırnağa insanlık yüklü sözünü hatırlamalı:

Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim…

Bu değersizler de bebekti. Hangi karanlıkta; hangi siyasi, toplumsal, kültürel atmosferde ölüye saygıyı değil ölüye saldırıyı inançlarının ve eylemlerinin temeli yaptılar? Hangi nutukları, hangi demeçleri dinleyerek büyüdüler?

Kınayanlar, üzülenler önce bunu düşünmeli, buna cevap vermeli.

Ve vatanın bölünmez bütünlüğünden söz edip duranlar… Bir ölüye yönelik tiksinti verici saldırıdan daha bölücü bir eylem olmadı bu memlekette.

Biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var. Var, çünkü kökümüz burada. Ama merak etmeyin bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gidip dibine girmek için” demişti Hrant.

Bir ölünün Ankara’da toprağın dibine girmesine izin vermeyenler vatanı çoktan böldüler. Bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan kadim bir halkın çocuklarına “Size bu toprakların altında bir yer yok, gidin” dediler. İyi de nereye? Dersim’e mi? Burada gömülemez ama orada gömülebilir mi?

“Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek, bir ölüyü kendilerinin saydıkları “bura”dan kaçırıp “oraya” gönderen değersizler, bu toprakların bir bölümünün de, altıyla ve üstüyle “onlar”a ait olduğunu kabul etmiş oluyorlar.

Yağma yok ama… Bu tiksindirici değersizlikler karşısında bu toprakların altında da üstünde kucak kucağa, eşit ve özgür yurttaşlar olarak, kardeşçe yaşayacağız. Kötülüğün, kalleşliğin değil, kardeşliğin kazandığı güzel günleri göreceğiz.

Bu ülkenin kahir ekseriyeti, on milyonlar, bu değersizlik karşısında yalnızca tiksinti duydular. Kahroldular. Yüreklerinin derinliğinde bir yer verdiler Aysel Tuğluk’a ve annesine…

Sayın Tuğluk’un acısını paylaşıyor, hepimizin birlikte kardeşçe yaşayacağı, bu toprakların altında annesinin de sonsuza kadar huzur içinde yatmasını diliyorum.