Son aylarda ilk heyecanını kaybeden Metaverse gündemi, Time dergisinin Metaverse’ü kapak yapmasıyla minik bir uyanış yaşadı. Özellikle kripto çöküşünden sonra, Metaverse’ü kripto ile aynı şey veya olmazsa olmazı sananlar için bir hayal kırıklığı oluşmuştu. Oysa bu daha çok fırsatçı kripto yatırımcılarının yaratmaya çalıştığı bir hava. Web3, kripto ve blokzinciri; Metaverse için önemli birer teknolojik bileşen olsa da Metaverse’ün tamamı veya doğrudan karşılığı değil. Bu nedenledir ki, Metaverse için teknoloji devlerinin yatırım ve dönüşüm süreci aynı hızla devam ediyor. Zaten Time’ın bu konuyu kapağa taşımasında en büyük etkenin de bu olduğunu düşünüyorum. Ortadaki asıl yanılgı, geçen sonbaharda yapılan ve Facebook’un dönüşümünü lanse eden Meta sunumundan sonra, Metaverse’ün bugünden yarına gerçekleşeceğini sanmak. Bu, 1950’lerden 1970’lere uzanan ve ancak 1990’ların başlarından itibaren evlere giren interneti, 1970 yılında hemen kullanacağını sanmak gibi bir yanılgı. Meta sunumunun hemen ardından bu köşede yazmıştım: Bu yanılgıya en çok, ABD gündeminde köşeye sıkışan Zuckerberg’in ‘bakın havada kuş var’ tarzı sunumu neden oldu.


MATTHEW BALL NEDEN ÖNEMLİ?

Öncelikle Time’ın kapağı için bu konuyu kaleme alan Matthew Ball’ın, Mark Zuckerberg sunumundan sonra Metaverse dolmuşuna binenlerden olmadığını söylemeliyim. Bugünlerde ABD’de gündem olan Metaverse kitabının anlaşmasını da Zuckerberg’in 2021 Eylül’ündeki sunumundan önceki Temmuz ayında yapmış. Her ne kadar Metaverse kelimesinin 1992 yılında çıkan Neal Stephenson romanı Snow Crash’e dayandığını söylesek de 2010’lu yıllarda bu konuyu ilk tartışan isimlerden biri Ball. Metaverse kelimesinin yeniden dolaşıma girmesinde 2019 yılında Ball’ın şahsi sitesine yazdığı bir yazının payı var. Şahsen ben de Metaverse kavramına onun bu tarihten itibaren yazdığı yazılar ve o yazılara verilen referanslarla ilgi duymaya başlamıştım. Ball, Time dergisine de Metaverse’i ılımlı bir açıdan değerlendirmiş. Ne çok distopik bir yerden bakanlara ne de Metaverse’i kendi ticari çıkarları için pazarlayanlara prim veriyor. Ball’ın altını çizdiği yerlerden bir noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.

İNTERNETİN İNŞA EDİLME AMACI TİCARET DEĞİLDİ

Bilindiği gibi internetin tarihi soğuk savaş yıllarında ABD’nin iletişim ağlarını merkezsizleştirme çabalarına dayanıyor. Yani internet, Ball’ın da vurguladığı gibi devlet araştırma laboratuvarları, üniversiteler, bağımsız teknoloji uzmanları, yani özetle kâr amacı gütmeyen bazı kollektiflerin onlarca yıllık çabalarıyla inşa edildi. Bu yüzden temelinde herkesin katılımına açık standartlar oluşturmak vardı. Bu açıklık, internetin ticari işler için kullanılmasına da büyük imkân tanıdı. Hatta o kadar fazla imkân tanıdı ki, internet kuruluş ideallerinin aksine merkezileşmeye başladı. Metaverse’in standartları da internetin yeni bir dönemi olarak şu anda inşa ediliyor. Bu inşa süreci, özellikle 1970’ler sonrası internetin inşa sürecine benziyor. Ancak bir fark var. Metaverse’i devletler ya da kâr amacı taşımayan araştırmacılar değil, varlığı kâr etmeye dayalı şirketler inşa ediyor. İşte işin distopyaya dönme riski taşıyan kısmı da bu. Ball bunu “Sonuç olarak, bu sanal dünyaları ve onların sanal atomlarını kontrol eden şirketler, günümüzün dijital ekonomisinde lider olan şirketlerden daha baskın olacaklar.” cümlesiyle ifade ediyor. Yani bizler Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft’ın dijital ekonomi üzerindeki ezici üstünlüğünden söz ederken, Metaverse bundan daha baskın bir şirket hakimiyeti altında inşa ediliyor. Zaten Metaverse’ün geleceği için önemli bileşenlerden biri olan VR gözlük setinin mucitlerinden biri olan Jaron Lainer’ın da uyardığı gibi bu iş, internetin gelecek turundaki veriyi toplamak için bir savaş durumunda.

HAYRANLIK YERİNE BİLİNÇ

Şirketlerin kâr hırsıyla, kullanıcıların veri hakları konusundaki kural tanımazlıkları düşünüldüğünde, tüm standartlarıyla Metaverse’ü şirketlerin inşa edecek olması bence yeterince endişe verici. Time için kapak makalesini kaleme alan Ball, buna rağmen oldukça umutlu. Konuya, bunları ne kadar erken tartışıp bilinçlenirsek o kadar iyi gibi bir perspektiften bakarak yaklaşıyor. Ancak bir şartı var: “Daha iyi bir gelecek inşa etmeyi umuyorsak, onu inşa etmek için yatırım yapanlar kadar agresif olmalıyız.” diyor. İşte konunun benim umudumu kıran tarafı da bu. Sosyal medya devleri hayatımıza girip verilerimizi topladıktan sonra ve dünyanın her yerinde bununla ilgili bedeller ödendikten sonra ancak bir uyanış başladı. Yasal düzenlemeler bile bir 10 yıl geriden geldi. İşte Metaverse’ün de sosyal medyanın ilk yıllarındakine benzer gözü kör bir hayranlıkla beklendiğini hissediyorum. Bunun karşısında da tamamen distopya ya da aldatmaca olarak görüp kayıtsız kalmak var. Oysa bu ikisinin ortasında, sivil inisiyatifler kurarak internetin yeni dönemini tamamen şirketlerin hâkimiyetine bırakmamak için mücadele etme seçeneği olabilir. Henüz bununla ilgili güçlü bir işarete rastlamadım.