YÖK, insanı türünden ayırmaya gerek yok diyerek veteriner fakültelerini tıp fakülteleriyle birleştirse, veterinere tıp fakültesini yönettirmesi sorun olmazdı. Fakat gelin görün ki öyle değil, aynı üniversitede tıp ve veterinerlik farklı disiplinler olarak eğitimine devam ediyor. Gerçi tıp ile veterinerlik birbirinden ayrı fakülteler biçiminde eğitim vermeye devam etse de YÖK’ün atın önüne et, itin önüne ot koyan hayvanat bahçesi misali uygulamasında tuhaf bir durum görmüyorum. Bilimle kanlı bıçaklı bir ideolojinin bilime saygı gösterip yönetim anlayışını bilimsel yöntemlere dayandırmasını bekleyemezsiniz.

Kaldı ki YÖK bilim kurulu değil; bilimi, bilgiyi politikacılar adına denetleyen bir araç orası. Bu bakımdan ‘veterineri tıp fakültesine dekan yaptılar’ diyerek iktidara ve onun adına işleyen kurumlara hayıflanmanın bir gereği yok. Onlar, kendileri açısından uygun olanı yapıyorlar.

Bence bu olayda sorgulanması gereken şey, bilim ünvanı verilmiş birinin benim uzmanlık alanımla ilgili değil demeden bir inşaat işçisi gibi ‘abi her işi yaparım’ diyerek gidip o kürsüye oturmasıdır. Sorgulamayı biraz daha derinleştirip doktora hocasının (bilim danışmanı) kim olduğunu sorabiliriz. Hatta, bilim ünvanı almanın bilim etiğine sadakatten geçtiğini ve bilim insanı adayında o ışığı görmeden yüksek lisans ve doktora tezini onaylayan; yayınlarını doçentlik, profösörlük için yeterli bulan jüriye kadar inebiliriz. İsterseniz burda duralım, çünkü bir adım ötesinde karşınıza eğitim sistemi çıkacaktır!

Erol Ayaz’a bilim ünvanı verenlerin hiçbiri orduda rütbe almanın, akademide yükselmenin, bürokraside makam mevki sahibi olmanın, çalıntı sınav yanıtlarıyla tembel müridi zeka isteyen okula yerleştirmenin odağı diye terör örgütü ilan edilen Cemaatten olamaz her halde. Çünkü adam bu nedenle istifa ettirilen dekanın yerine atanıyor. Bu işte bir terslik varsa, aynı yöntemleri kullanarak devleti ele geçirmeye çalışan başka bir örgütle karşı karşıyayız demektir!

Veterinerin tıp fakültesine dekan olarak atanmasından çıkarabileceğini iyimser sonuçlar da yok değil. Kimbilir belki de YÖK, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyen, parti binasına Atatürk resmi asan iktidar sahiplerine uyum sağlayıp insanı türünden ayırmayan evrimci düşünceyi kabullenecektir. Bir de baklarsınız YÖK’ten feyz alan Talim Terbiye Darwin’i ders kitaplarına iade etmiş!

Tekzip açıklaması

“…yasama bizde, yargı bizde, yürütme bizde, her şey bizde! Şimdi bizim AK Parti hükümetini denetleme gibi bir şeyimiz olabilir mi?”Bu ifadelerin sahibi Burhan Kuzu ile Galip Ensaioğlu’nu konu alan “Kadim Milletin Kadim Siyaset Kültürünün Adaleti’ başlıklı yazımda ismi geçen TÜRGEV’den tekzip geldi. Yazıya ve tekzip metnine dönmenin gereği yok. Okurdan gelmeyen tekzibin nereden alınırsa alınsın benim açımdan bir anlamı, önemi yok. Fakat şunu bilmenizde yarar var: TÜRGEV’in tekzip talebi, başvurduğu mahkeme tarafından iki kez reddedilmiş. Sonunda kendilerini anlayan bir daire bulunmuş. Ne diyelim, babaları sağolsun!