İktidarın kapatma/hapsetme tehdidinin yöneldiği gruplardan biri, söyleminin yayılmasını engellemek istedikleridir. Amacı, aynı söylemi/iradeyi paylaşanlara gözdağı vermektir.

TIR şoförü Malik Yıldız da bu sebeple gözaltına alındı. Söylediklerinin herhangi bir suç kapsamına girmediği yargı mensuplarınca da bilinmesine rağmen, hâkimliğe kadar sevk edildi, hakkında adli kontrol uygulandı.

Her kriz durumunda devletin sekmeden işleyen tek mekanizması olan ‘güvenlik makinesinin’ dikkatinden kaçmayan sözleri neydi?

“Emekli, memur ve zengin değilim. İşçiyim, TIR şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok. Ha senin lafınla açlıktan ölmüşüm, ha virüsten ölmüşüm. Ama beni bu virüs öldürmez, beni senin bu düzenin öldürür.”

Tam da bir işçinin anlatacağı yalınlık ve gerçeklikte açıkladığı ‘düzen’den yanıt da gecikmedi tabii.

Türk Ceza Kanunu’nun maymuncuk gibi her durumda kullanılmaya müsait, muğlak maddelerinden 217. Maddeyle suçlandı: “Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Halbuki Malik Yılmaz, kendisi de evde kalmak istediği için bu videoyu çekmişti. Dün konuştuk, artık ‘evde kalabileceğini’ anlattı:

“Sanırım işten atıldım. Bu sabah işyerimi aradım, akşam gelip gelmeyeceğimi sordum, ‘Biz sizi arayacağız’ deyip kapattılar. 5-6 saat geçti, arayan olmadı. Herhalde aramayacaklar.”

‘Düzen’in patronları, tabii ki hem yönettikleri hem ihtiyaç duydukları güvenlik makinesiyle ters düşmeyerek, Yılmaz’ı işten çıkarmışlardı.

Henüz 29 yaşında, on binlerce lira borcu var, maaşına bile haciz konmuş durumda.

Oysa hayata başladığından beri yakasını bırakmayan ‘maddi imkânsızlıklar’ olmasaydı belki de o da şimdi evinde kalabilen azınlıktan olabilirdi:

“Üniversiteden kalan KYK borcumdan tutun, adıma haciz dosyaları var. Maaşımda bile haciz vardı. Kiramı zor ödeyecek durumdaydım şu an daha kötüsünü yaşıyorum.

Çalışmak için üniversiteyi bırakmıştım. Kırıkhan Meslek Yüksek Okulu’nda Büro Yönetimi okudum, maddi şartlardan yarıda bırakmak zorunda kalmıştım. Eşim maddi sıkıntılarımıza destek olmak için Açık Öğretim’de halkla ilişkiler okuyor. Tüm dersleri AA, yüksek onur belgesi alıyor.

Bugüne kadar aktif olarak siyasetle ilgilenmedim, videoyu paylaşmamdaki amaç isyan etmek değildi. Fakirlerin hatırlanmasını, elimizin kolumuzun bağlı olduğunu dile getirmek istemiştim. Keşke kendimi daha iyi ifade etseydim de insanlar konuyu saptırıp olayı başka yerlere çekmeselerdi böyle…”

O kendini iyi ifade edemediğini düşünüyor ancak onun deyimiyle ‘fakir kısmısı’ anlattığını zaten yaşıyor, toplumun büyük çoğunluğu onunla aynı durumda. Ama ‘evde kal’ diyen devletin polisi, onu gayet ‘tehlikeli’ gördüğünden emniyet müdürlüğüne 15 polis eşliğinde götürüldü.

İktidarın işçiye kendini gösterdiği tek muhataplık alanı güvenlik makinesiyse, işçinin de önünde sonunda karşı karşıya kalacağı şey, bu mekanizmadır. Bunu işçiler de düzenin sahipleri de biliyor. Kendilerini işçilerin temsilcisi addedenler ise aynı düzenin parçası olarak varlıklarını sürdürüyorlar.