Sanatseverlerin heyecanla beklediği 22. İstanbul Tiyatro Festivali ‘Tiyatro Bir Kez Yaşanır’ diyerek, 17 Kasım’da perdelerini açıyor. Festival’de çeşitli ülkelerden dans ve performansların da yer aldığı 52 gösteri sahnelenecek

Tiyatro bir kez yaşanır

Serpil Çakar

Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden 24 tiyatroyu ağırlamaya hazırlanan İstanbul Tiyatro Festivali, dans ve performansların da öne çıkacağı 52 farklı gösteri ile seyircisiyle buluşacak. Festival 4 Aralık’a kadar sürecek. İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yılki içeriğini festival direktörü Leman Yılmaz ile konuştuk.

Festival’in 22.sini gerçekleştiriyorsunuz ve uzun zamandır bu organizasyonun yöneticisisiniz. Sizin yönetiminizde neler değişti?

En önemli değişiklik 2017 Kasım ayında gerçekleşti. İki yılda bir yapılan festivali artık her yıl ve Kasım ayında gerçekleştiriyoruz. Bu değişiklik, içerikle ilgili daha enerjik ve daha akıcı bir yapıyı da beraberinde getirdi. Artık on beş gün süren bir festival söz konusu. Özellikle büyük bir kentte festival yaptığınızda, etkinlik ile ilgili algıyı ve görünürlüğü canlı tutmak gerekiyor. İki yılda bir düzenlenen bir festivalde bu oldukça zordu.

► Bilinirlik çok mu önemli festivallerde?
Seyirci için “bilinir, tanınır” olmak önemli tabii, seyredeceği oyuna, gösteriye güvenmek ister. Biz risk alarak, bu alışkanlığı kırmaya çalıştık. Onun dışında İstanbul Tiyatro Festivali kendi alanında önemli çalışmalar yapan toplulukları, yönetmenleri, koreografları hep programına almıştır. Biz bu sınırları daha da zorladık. Türkiye’de pek tanınmayan ama işleri ile dünya çapında çok beğenilen yönetmenlerin ve koreografların çalışmalarını da programımıza aldık. Diğer önemli değişiklik, yurtdışından gelip burada izledikleri oyunları kendi festivallerinde, mekanlarında programa alan profesyonellerin katıldığı uluslararası bir platformu yaratmak oldu. Ayrıca oyun/gösteri sonrası söyleşileri ve eğitimleri bir gelenek haline getirdik. Bu da önemli bir eğitim programına dönüştü.


► Bu yıl Belçika/Flaman seçkilerini izleyeceğiz. Konuk ülkeleri belirlerken nasıl bir süreç izliyorsunuz?
Bu işbirlikleri uzun bir süreç, çalışma, emek ve ilişkiler aslında. Örneğin Belçika/Flaman projesi bizim Platform 0090 ile birlikte gerçekleştirdiğimiz çalışmaların bir ürünü. Rusya ile tiyatro alanında ilişkilerimiz bir süredir kopuktu. Golden Mask Festivali ile bir araya gelişimiz de bu çalışmaları hızlandırdı ve bu sayede Hamlet/Collage’ı programa alabildik. Bu yıl farklı festivallerin direktörleri programımıza katılacak. Balkan ülkelerinin içinde olduğu bir çalışma ağımız var. Yeni bir oyun olduğunda birbirimize haber veriyoruz.

►Festivalde, oyunların yanı sıra birbirinden kıymetli söyleşiler ve atölyelerle tiyatro sanatını her platformda ele alıyorsunuz. Bizler için çok heyecanlı bir bekleyiş açıkçası. Bildiğim kadarıyla eskiden bunlar yoktu. Nasıl eklendi ve buradaki IKSV’nin amacı nedir?

Bu program için özellikle çok ayrıntılı ve titiz bir şekilde çalışıyoruz. Örneğin oyun okumaları çok önemli. Oynanmayan, bilinmeyen tiyatro metinlerinin okuma tiyatrosu olarak programda yer almasına dikkat ediyoruz. Söyleşiler ve atölyeler de programın artistik çizgisinde ve tabii aynı zamanda gereksinim duyulan konular da göz önüne alınarak belirleniyor. Eskiden de vardı ama daha azdı. Aslında bu programla festival çatısı altında bir tür “okul” oluşmaya başladı. On beş gün süresince tiyatro-dans-performans’ın konuşulduğu, önemli yönetmenlerle, koreograflarla çalışma fırsatının sağlandığı bir program gerçekleştiriyoruz.


► Oyunların içeriklerine baktığımda varoluşçuluğu sorgulayan oyunlar gözüme çarptı. Aynı zamanda performansın öne çıktığı yapımlar da ön planda. Bu yıl festivalin ele aldığı mesele nedir?
Meselenin özü insan olmak. Her oyun-gösteri-performans kendi içinde bir bütün ve sorguladığı farklı alanlar, konular var. Klasikler zaten ölümsüz ama onunla birlikte sahne alanında da çok hızlı bir değişim dönüşüm söz konusu. Biz de festival olarak gücümüz elverdiğince bu yenilikleri, değişimleri ve sahne üstündeki dönüşümlerini çok yakından takip etmeye, bu alanların özgün yapıtlarını, önemli örneklerini seyircimizle buluşturmaya çalışıyoruz.


► Piccolo Teatro’yu sekiz yıl aradan sonra, Goldoni’nin Komik Tiyatro’sunun yeni yorumuyla izleyeceğiz. 8 yılda neler değişti?

Aslında az önce de sözünü ettiğim gibi değişim ve dönüşüm. Goldoni ve Komik Tiyatro oyununu klasik sahneleme ile de izleyebilirdik. Ama Piccolo ile ilk görüştüğümde bu çalışmanın çok farklı olduğunu ve çok daha çağdaş bir yapımla sahneleyeceklerinden bahsetmişlerdi. Oyun daha proje aşamasındaydı. Sonuçta klasik metinlerde de bugüne ait anlatım yolları, kodlar aranıyor. Bu da olması gereken zaten.


► Yerli oyunlarda son 8 yılda içerik, sahneleme teknikleri, oyunculuk tercihleri bakımından nasıl bir dönüşüm oldu sizce?
Bir kere sahnelenen oyun sayıları çok arttı. Geçen yıl sadece 180’e yakın oyun, prömiyerini yaptı. Bu çok önemli bir rakam. Birçok alternatif mekan, tiyatro salonuna dönüştü. Topluluklar ve sanatçılar dur durak bilmeden çalıştı ve çalışıyor. Bu üretimin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Oyun sayısının artması seyirciyi de beraberinde getirdi. Farklı sahnelemeler, performanslar daha çok sahnelenmeye başlandı.

►Tiyatro ölüyor derken sahneler dolup taşıyor. Bu size nasıl hissettiriyor?

Tiyatro ölmüyor ki, ölmez de. Tiyatronun tarihine baktığınızda da hiç ölmedi. Dönemlere göre değişti, farklılaştı ama hep var oldu. Dolayısıyla tiyatronun bu boyun eğmezliği her şeye rağmen var olması bana da itici bir güç veriyor. En yorgun, umutsuz zamanlarda bile öyle bir güç veriyor ki, her şeye yeniden başlayabilecek bir enerjide buluyorsunuz kendinizi.

***

'Sabırsızlanıyoruz'

tiyatro-bir-kez-yasanir-531132-1.

► Bu yıl öne çıkan oyun ve atölyelerden bahsedebilir misiniz?
Tüm oyunlar çok iyi. Yerli yapımları yine büyük bir heyecanla bekliyoruz. Provalardan haberler geliyor. Sabırsızlanıyoruz. Nederlands Dance Teather 1, Hamlet/Collage Robert Lepage’ın yönettiği gibi oyunlar kolay kolay programlanamıyor. Bu yıl programda da görüleceği üzere dans –performans gösterilerine de önemli bir yer verdik. Böylelikle aslında sadece tiyatro değil sahne sanatlarının birçok disiplinini aynı çatı altında ve dengeli bir şekilde programlamayı gerçekleştirebildik.