Tiyatro gerçekliği tüm çıplaklığıyla gösteriyor

YAĞMUR BOZACI

Tiyatro bugün tüm Türkiye’de kendi sözünü en özgürce söyleyen sanat dallarından birisi. İzleyicinin ilgisi ve üretimin çeşitliliği bakımından iyi bir dönem geçiren tiyatro, tiyatro grupları ve bağımsız sahnelerle de güçlü bir damar kazanıyor. Bu özel tiyatrolardan bir tanesi de Baba Sahne. Nisan 2017’de tiyatrocu Şevket Çoruh tarafından kurulan sahne Türkiye’de tapusunda tiyatro yazan tek sahne. Baba Sahne’den Nilgün Kurt ile özel tiyatro olmanın zorlukları üzerine konuştuk.

  • Baba Sahne’yi tanıtabilir misiniz?

Baba Sahne, Şevket Çoruh tarafından kuruldu. Bina müteahhit Mustafa Ekşioğlu tarafından yapıldığında, mekanı tapuya tiyatro olarak kaydettirmiş ve bizim bildiğimiz, tapusunda tiyatro yazan tek sahne. İlk kez 1967 yılında Yıldırım Önal Özel Kadıköy Tiyatrosu adıyla perdelerini açmış. Abdurrahman Palay, Ulvi Uraz, Nezih Tuncay, Ani İpekkaya, Çetin İpekkaya gibi birçok usta sahne almış. Sonraları, bir dönem sinema ve atari salonu olarak kullanılmış.

Şevket Çoruh mekanı 2015 yılında satın aldı ve 2.5 yıl süren zorlu inşaat süreci sonunda, mekanı asıl yapım nedeni olan tiyatroya, ilk röleve çizimlerine uygun olarak tekrar aslına dönüştürdü ve İstanbul’un sosyal ve kültürel hayatına önemli katkısı olan yeni bir sahne kazandırdı. Baba Sahne Savaş Dinçel Salonu 1 Nisan 2017 tarihinde, Şevket Çoruh’un ustası Savaş Dinçel’in 75. Doğum gününde açıldı ve aynı gün Savaş Dinçel Tiyatro Ödülleri’ de sahiplerini buldu.

Baba Sahne 14 Nisan 2017 tarihinde ilk oyunu Günay Karacaoğlu’nun oynadığı “AşkÖlsün” ile ilk kez seyircisiyle buluştu. Günay Karacaoğlu tek kişilik performansıyla en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü. Murat İpek’in yazdığı, müziğini Çiğdem Erken’in yaptığı, Sahne Tasarımını da yapan Barış Dinçel’in yönettiği “AşkÖlsün” halen seyircisiyle buluşmaya devam ediyor.

Baba Sahne’nin ikinci oyunu, Şevket Çoruh ve Murat Akkoyunlu’nun oynadığı “Bir Baba Hamlet” 19 Mayıs 2017 tarihinde prömiyer yaptı. Sebastian Seidel’in yazdığı, Emrah Eren’in yönettiği oyunun müzikleri Can Şengün’e, sahne tasarımı Barış Dinçel’e, ışık tasarımı Yakup Çartık’a ait. Birçok dalda aday gösterilen “Bir Baba Hamlet” Afife Ödülleri dahil 8 ödül sahibi. Prömiyer yaptığından bu yana seyircimizin yoğun ilgisiyle, kapalı gişe oynayan “Bir Baba Hamlet” sahnelenmeye devam ediyor.

Baba Sahne’nin üçüncü oyunu, Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ ve Pınar Coşkun’un oynadığı Kanlı Komedya ’Caligula’ 15 Aralık 2017 tarihinde prömiyer yaptı. Stefan Tsanev’in yazdığı, müziği Can Şengün’e, sahne tasarımı Barış Dinçel’e, ışık tasarımı Yüksel Aymaz’a ait oyunun yönetmeni Ragıp Yavuz. En İyi Oyun dahil beş ayrı dalda ödül alan Kanlı Komedya ‘Caligula’ sahnelenmeye devam ediyor.

1 Aralık 2018 tarihinde prömiyer yapan, Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu’nun baş rolleri paylaştığı “Don Kişot’um Ben” Baba Sahne’nin dördüncü oyunu. Cervantes’in ölümsüz eserini yenilikçi bir yorumla yöneten Emrah Eren. En iyi erkek ve en iyi kadın oyucu ödüllerine sahip Don Kişot’um Ben prömiyer yaptığından bu yana kapalı gişe oynamaya devam ediyor.

Baba Sahne kendi sahnesi dışında İstanbul içi ve dışında da oyunlarını sahnelemeye devam ediyor. 2017-2018 sezonunda farklı il ve sahnelerde toplam 97 turne gerçekleştirdi.

Kendi oyunları dışında konuk grupları da elinden geldiğince ağırlayan Baba Sahne geçen sezon 65.000 seyircisini ağırladı. İyi niyet, özveri ve özen ile yapılan işlerin seyirci tarafından takdir edildiğinin bir göstergesi Baba Sahne. Biz seyircimize değer verdiğimizi göstermeye çalışıyoruz, onlar da bu iyi niyeti görmezden gelmiyorlar ve Baba Sahne’ye sahip çıkıyorlar.

  • Sanatın birçok dalında çok sayıda zorluk yaşanırken Tiyatronun gördüğü yoğun ilgiyi neyle açıklayabiliriz?

Ekran ve sinemadan tanıdığımız popüler isimler, olması gerektiği gibi, düşük gelirine bakmadan oyunculuk yapabilecekleri, daha doyurucu işler için tiyatroya yöneldiler. Elbette bu yoğun ilginin bir sebebi olabilir, ancak asıl neden; Tiyatro en basit tanımı ile ayna tutar hayata, bugünkü hayatımıza başka mecralarda tutulan aynalar daha çok güldüren aynalara benziyor, hepsi gerçeği eğip büküp kendi istedikleri hale sokuyor. Sadece tiyatro gerçek hayatımızı tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor bu yüzden de seyirci başka mecralarda hayat bulamayan gerçeği görmeye geliyor.

  • Buna rağmen tiyatro da birçok zorlukla başa çıkmak durumunda kalıyor. Bir özel tiyatro olarak sizin yaşadığınız zorluklar nelerdir?

Faturalar, KDV, stopaj, vergiler, maaşlar, sigorta, turne masrafları, turnede ne yiyip ne içeceğinize kadar… Bunları düşününce çok da sanat yapıyoruz diyemiyorsun. Sanatçının bütün bunları düşünmeden işine odaklanması gerekiyor. Tiyatro zaten büyük paraların kazanıldığı bir mecra değil, tek geliri gişe geliri. Sahneli ya da sahnesiz tiyatroların kendini ayakta tutabilmesi için tek geliri.

  • Sanatın kamusal yanı sizce ne kadar önemli? (Devlet Tiyatroları [DT], Şehir Tiyatroları’nın [ŞT] varlığı ne kadar önemli?)

Elbette çok önemli, sanat hizmeti veren her kurum bu ülkenin aydınlığı ve kültür sanat hayatı için önemli.

  • ŞT ve DT’de tiyatro bugün hâlâ takip edilebilecek en ucuz sanat dallarından birisi. Ancak özel tiyatrolar olarak bu fiyatlar karşısında nasıl mücadele edebiliyorsunuz?

Edemiyoruz. ŞT ve DT bizim boğuşmak zorunda kaldığımız birçok gider kalemini, devletin pırlantadan almadığı ama tiyatrodan aldığı ağır vergi yükünü düşünmek zorunda değil. Kültür hizmeti olarak sunulan tiyatroda kar amacı güdülmüyor ama bu da adaletsizlik yaratıyor, her yeni prodüksiyonu çıkarmakta zorlanan bağımsız tiyatrolar 60-80 liraya bilet satmak durumunda kalırken, terzisinden demircisine kadar her olanağı elinin altında olan ödenekli tiyatrolar 10 liraya bilet satabiliyor. Bu kesinlikle göz ardı edilemez bir sorun.

  • Özel tiyatrolara devlet desteği ne kadar önemli?

Önemli tabii, ancak bu desteğin nasıl dağıtıldığı daha önemli, başvurular bağımsız oluşturulacak bir sanat konseyi ya da bir kurul tarafından değerlendirmeye alınmalı ve dağıtılmalı.

  • Tiyatro sahnelerinin artışı, koltuk sayısındaki artış tiyatronun gelişimi için asıl faktörlerden midir? Değilse mevcut tiyatro anlayışımızı nasıl ilerletmek mümkündür?

Tabii ki sahnelerin artışı gerekli, oyun sahneleyecek mekanların çoğalması tiyatronun gelişmesi için önemli faktörlerden biri ama çok amaçlı kültür merkezi adı altında yapılan mekanlar gibi değil gerçekten ses-ışık gibi tüm alt yapısıyla tiyatro oyunu oynananabilecek sahnelerin çoğalması gerekir. Sanatsal anlamda tiyatro eğitimi veren okulların eğitim kalitesinin de artması gerekiyor.

  • Basında tiyatro, eleştirisiyle, tanıtımıyla ne denli yer alabiliyor? Yorumunuz nedir?

Eskiden beri azdı halen çok az… aslında böyle bir gelenek de yok bizde, oyunun ertesi günü heyecanla eleştirmen ne yazmış diye bakan ne bir seyirci kitlesi ne de tiyatro camiası var. Gerçek anlamda tiyatro eleştirisi yazanların da sayısı az maalesef… Tanıtımlar ağırlıklı olarak basılı mecradan dijital kanallara kaydı ve tiyatrolar çoğunlukla kendi sosyal medya hesaplarından tanıtımlarını yapıyor hale geldi.

  • Baba Sahne’nin izleyici profili nasıl? Türkiye’deki tiyatro izleyicisinin profili nasıl?

Baba Sahne ya da Türkiye seyircisi diye ayırmak yanlış olur, genel olarak tiyatro seyircisi farkındalığı yüksek, canlı performans izlemeyi seven insanlar. Toplumun her kesiminden de ilgi var, siyasi görüşü, ekonomik yapısı ne olursa olsun.

  • Bu seneki repertuarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Bu sezon iki oyun yapmayı düşünüyoruz, uyarlama üzerinde çalışıyoruz. Kesinleştiğinde duyurusunu yapacağız.

Baba Sahne, bu sezon, oyun yazarlarımızı teşvik ederek, kendine özgü bir yapı ve dil üreten, yaşadığımız çağa tanıklık eden yeni oyunların çoğalması, tiyatro oyunu repertuvarının gelişmesi ve zenginleşmesi adına “Oyun Yazma Yarışması” düzenliyor. Bu yıl ilki düzenlenecek yarışmanın teması, kadına şiddetin her yıl giderek artması nedeniyle “KADIN” olarak belirlendi. Son başvuru tarihi 17 Ocak 2019. İlgilenenler katılım koşulları ve katılım formuna babasahne.com dan ulaşabilirier.