Tiyatro ve ötekiler
Yönetmen Güray Dinçol, “tiyatronun çok fazla söz söylenmemiş, tanınmayan ve özellikle daha alt sınıflar ile ötekiler olarak tanımladığımız kişiler ilgi odağımızda. Bu da oyunlara bakış açımızı politikleştiriyor” diyor.

Serpil ÇAKAR
Antik Yunan tragedyaları, insanlığın en temel meselelerini tartışan köklü eserler olarak yüzyıllardır sahneleniyor. Bu metinleri yorumlamak, sadece geçmişe bir saygı duruşu değil, aynı zamanda onlara çağdaş bir perspektiften bakmamıza olanak sağlıyor.
Fiziksel Tiyatro Araştırmaları ekibi de ‘Haberci’ oyunu aracılığıyla, bilgi aktaran yan karakterler olarak görülen haberci figürünü sahnenin merkezine taşıyor. Gölgedeki karakterlerin gözünden büyük anlatıyı yeniden inşa ederek, günümüze ışık tutuyorlar. Oyunda tanıklık, gerçeğin bir kurmaca olduğu, iktidarların sürekli kendini tekrar eden yapısı ve onun karşısında bireylerin kendi kudretini keşfetme süreci gibi temalar öne çıkıyor. Oyuncular Adem Mülazim, Çağdaş Ekin Şişman ve İbrahim Can Sayan’ın muhteşem performansları ile fiziksel tiyatronun sınırlarını zorlayan ‘Haberci’, beden ve hareket dili ana unsurlardan biri. Oyunun yaratım süreci hakkında Yönetmen Güray Dinçol ve yazar Aslı Ekici ile görüştük. Tragedyaların politik ve felsefi derinliğini bugünün seyircisi için nasıl erişilebilir kıldıklarını konuştuk
Antik Yunan tragedyalarından esinlenerek yeni bir metin oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?
Güray Dinçol: Fiziksel Tiyatro Araştırmaları olarak Antik Yunan tragedyalarından esinlenme fikri, klasik, modern ve antik eserleri özgün bakış açısıyla yorumlama arayışımızdan doğdu. Hareket ve beden odaklı, oyuncuyu ve oyun oynama hâlini merkeze alan performatif anlatı dilimiz, bu eserleri bugünün perspektifiyle yeniden ele almamızı sağladı. Bu noktada Antik Yunan metinlerindeki ‘haberci’ figürü üzerine yoğunlaştık ve ona yüklenen anlamların dışında bir bakış açısıyla ele aldık. Sahne dışındaki olayları aktaran ancak derinlemesine işlenmeyen bu karakterler, oyunun yazgısını belirlemede önemli rol oynuyor. Bu figürleri merkeze alan yeni bir dramaturjik bakış geliştirerek, antik metinlerin felsefi derinliğini koruyup modern anlatım biçimleriyle buluşturuyoruz. Biz ise onları tiyatronun ‘ötekileri’ olarak ele alarak, görünmeyeni görünür kılmaya çalışıyoruz.
Sofokles’in eserlerini ele alırken hem sadık kalmak hem de özgün bir şeyler ortaya koyarken hangi temaları ele aldınız?
Aslı Ekici: Sofokles’in üçlemesi Kral Oidipus, Oidipus Kolonos’ta ve Antigone oyunlarını merkez alarak, Thebai devletinin Kadmos tarafından kuruluşundan Kreon’un krallığının yıkıldığı zamana kadar uzanan döngüye odaklandık. Seçtiğimiz temalar arasında tanıklık, gerçeğin bir kurmaca olduğu, iktidarların bitmez ve sürekli kendini tekrar eden davranış biçimleri karşısında tepkimiz ya da tepkisizliğimiz ve de kendi kudretinin ayırdına varma gibi unsurlar vardı.
Antik tragedyaya aşina olmayan izleyiciyi de oyuna çekmek için hangi yöntemleri benimsediniz?
Güray Dinçol: Antik Yunan metinleri hâlâ aynı politik derinliği ve felsefi tartışma alanını koruyor. O yüzden bugünün seyircisi için ele aldığı konular, tartıştığı meseleler hâlâ önemli. Bugünün seyircisiyle, metnin yazıldığı dönemin kodlarını buluşturduğumuzda, ortaya ilginç bir karşılık çıkıyor. Esas önemli olan, bunu hangi biçimde yaptığımız. Felsefi ve politik derinliği oldukça ağır olan bu metinleri, fiziksel komedi unsurlarıyla, clownes bir bakış açısıyla ve ötekinin dramaturjisinden bakarak ele aldığımızda nasıl bir sonuç çıkacağını araştırdık. Hem seyirciye bir form önerisinde bulunuyor hem de Antik Yunan metinlerine daha önce pek denenmemiş bir formla yaklaşıyoruz. Diğer taraftan, metinlerin özünü ve meselesini kaybetmeden, tragedyaların gücünü tutan ama bugünün seyircisi için daha kolay alımlanabilir, daha anlaşılır ve derinliğini kaybetmeden daha seyredilebilir bir hâle getirmeye gayret ediyoruz.
Aslı Ekici: Açıkçası seyircinin neye aşina olup olmadığını tahmin etmek yerine, kurduğumuz evrenin tutarlı olmasına odaklandık. Anlaşılır bir yapı oluşturmak, seyircinin anlam dünyasına karşılık gelebilecek durumlar yaratmak ve kurduğumuz estetik dünya içinde etkiyi çoğaltmaya çalıştık.
Haberci karakterlerini oyunlarda genelde yalnızca bilgi aktaran yan roller olarak görüyoruz. Onlara bir hikâye kazandırmak ve sahnede ana karakterler hâline getirmek nasıl bir süreçti?
Güray Dinçol: Tiyatronun tiyatrosunu yapmayı önemsiyoruz. Metnin dışına atılmış, görülmeyen, yok sayılan 'ötekilerin' dramaturjisini bedenleştirmek, bizim için oyunun en temel politik söylemini oluşturuyor.Dolayısıyla tiyatronun kenarda köşede kalmış karakterleri, üzerine çok fazla söz söylenmemiş, tanınmayan ve özellikle daha alt sınıflar ile ötekiler olarak tanımladığımız, neredeyse bir karakter özelliği bile yüklenmemiş kişiler bizim ilgimizi çekiyor. Bu da aslında oyunlara bakış açımızı politikleştiriyor.
Aslı Ekici: Bir tarih akışını 'tanıklık' boyutunda ele almak, ilginç ve sonsuz bir alan açıyor. Habercileri ana karakterlerin yerine koymak yerine, onların çevrelerinde olup biten korkunç olaylara verdikleri tepkilerin izini sürmeyi tercih ettik.
Fiziksel performansın bu kadar yoğun olduğu oyunda, oyuncularla çalışma süreciniz nasıldı?
Aslı Ekici: Oyun, ortaklaşa üretim metodu (devised theatre) ile ortaya çıktı. Ben ve Pınar (oyunun yazarları) her provaya katılıp, sürekli yeniden yazım yaptık. Bunun dışında, oyuncularla yaptığımız egzersizler sayesinde metnin büyük bir kısmı şekillendi.
Güray Dinçol: Seçme kriterlerimiz de fiziksel becerileri yüksek, bedeniyle çalışmaya hazır ve bundan hoşlanan oyuncularla çalışmak üzerineydi. Ben de hareket üzerinden çalışan bir rejisörüm, hareketi takip ediyorum.Oyuncunun hareketini, hareket becerilerini ve hareketle oyun kuruculuğunu önemsiyorum.
Tragedyaların büyük temaları -kader, inanç, ahlak gibi- ‘Haberci’de farklı bir açıdan ele alınıyor gibi görünüyor. Oyunun bu temalara yaklaşımı izleyicilerde nasıl bir etki yaratıyor?
Aslı Ekici: Tragedyalara dikey değil, yatay perspektiften bakıyoruz. Kader, inanç ve ahlak gibi toplum için kutsal olan değerleri, bu perspektif ile kesişim noktasında ve burada üreyen ironi üzerinden inceliyoruz.
Güray Dinçol: Tragedyalar, insanlığın temel meselelerini yüzyıllar öncesinden merkezine almış ve tartışmış metinler. Bugün bu metinlere bakış açımız ile yazıldıkları zaman arasında fark var. Belki bu farkı özellikle vurgulayarak, bugünden o metinlere bakarak yeni bir şey söyleyebilir miyiz, bugüne nasıl tınlıyor diye düşündük. Seyircinin tamamen kendi güncelliğiyle bağ kurabileceği, fiziksel komedi öğeleriyle keyif alacağı ve aynı zamanda farklı bir teatral estetikle karşılaşacağı bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz.
∗∗∗
GÖSTERİ TAKVİMİ
13 Şubat 2025- Das Das
15 Şubat 2025 - Alan Kadıköy
22 Şubat 2025 - Sahne Pulcherie25 Şubat 2025 - Tatbikat Sahnesi