7 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin açıklama yapan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Koramaz, "İş cinayetlerinin önüne geçmek için çalışma yaşamına ve iş güvenliğine ilişkin tüm düzenlemeler gözden geçirilmelidir" dedi

TMMOB: Çalışma yaşamına ve iş güvenliğine ilişkin tüm düzenlemeler gözden geçirilmeli

Sakarya'nın Hendek ilçesinde bulunan havai fişek fabrikasında yaşanan ve 7 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz bir basın açıklaması yaptı.

Koramaz, açıklamasında aynı fabrikada 2009 yılından bu yana gerçekleşen beşinci patlama sonrasında, işletmesini “Avrupa’nın en güvenli havai fişek fabrikası” olarak tanımlayan fabrika sahibi Yaşar Coşkun ifadeye bile çağrılmadığının altını çizdi.

Açıklamada fabrikada yaşanan patlamaya ilişkin raporun, bölgede bulunan TMMOB birimlerinin ve TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulunun incelemelerinin ardından kamuoyu ile paylaşılacağı belirtildi.

Ülkemizde günde ortalama 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyordiyen Koramaz:

"İşyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan, işverenlerin ifadesinin alınması gerekliliği bile hissedilmezken, hemen her olayda, iş güvenliği uzmanları tutuklanıyor. 7 işçinin hayatını kaybettiği Sakarya’daki havai fişek fabrikası işverenin de ifadesine başvurulmamasının yanında, özel ilgiye de tabi tutuldu. Ülkeyi yönetenler tarafından “mağdur kişi” konumuna da sokuldu. Daha cenazeler kaldırılmamışken “korundu”. İşverenin üyesi olduğu işveren örgütü tarafından verilen “moral yemeği” ne ait resimler sosyal medyada paylaşıldı."

Koramaz'ın açıklamaları şu şekilde:

Ülkemizde çalışma yaşamı özellikle, 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile düzenlenmiştir. 2012 yılında kabul edildiği halde bazı maddeleri halen yürürlüğe girmemiş olan 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun kabul edildiği günlerde siyasi iktidar, “iş sağlığı güvenliğinde yeni dönem” olarak duyurmuştu, ancak yeni dönemde işçi ölümleri azalmıyor, artıyor.

Sessiz kaldıkça, iş kazası, ölümler olağanmış gibi ya da iş kazalarını önleme sorumluluğu iş güvenliği uzmanının yetkisindeymiş gibi davrandıkça iş kazaları önlenemez. 6331 sayılı yasanın TBMM’de görüşülmeye başladığı dönemden beri söylediğimiz gibi, “böyle gitmeyeceği”ni anlamak zorundayız. Önlem alma yetkisi olmayan iş güvenliği uzmanlarını iş cinayetlerinden sorumlu tutmak, “çöpü halının altına süpürmek”tir. İş kazaları “kader” değildir, ölümler işin “fıtratı”nda yoktur. Ölümler işyerlerinde meydana geliyor, işverenlere “neden oldu” sorusu bile sorulmuyor. Çalışma yaşamını düzenlemek, iş sağlığı güvenliğini sağlamak yükümlülüğünde olan kamu otoritesi ise sadece süreci izliyor.

Sadece “çok ölümlü” iş cinayetini konuşarak, ölümleri önleyemiyoruz. Ölümlerin tek nedeni, gördüğümüz, söylediğimiz teknik neden değildir. Ölümün nedenini bazen uygun olmayan iskele, bazen yalıtkan olmayan elektrik kablosu, bazen patlayıcı maddelerin depolanmasındaki sıkıntılar, patlayıcı madde imal edilen işyerlerindeki binaların özellikleri olarak görsek de, tüm bunlar bir sonuçtur. Sorun sistemdedir: 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 5510 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeleri yeniden ele almak, insana yaraşır düzenlemeler yapılmak zorundadır.

Yürürlükteki düzenlemelerin işçiye, iş güvenliği uzmanına, işyeri hekimine, ülkeye, işyerlerine bir yararı katkısı yoktur. İşçilerin, sendikaların, Meslek örgütlerinin, TMMOB’nin, TTB’nin katılımı da sağlanarak çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler, insana yaraşır şekilde yeniden düzenlenmelidir. Başka türlü bu acıların önüne geçme şansımız bulunmamaktadır.