Mart başından bu yana olağanüstü günler yaşayan ülkemizde vaka sayısının düşüşe geçmesiyle birlikte “normalleşme” tartışmaları yükselmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, sanırım bu sürece katkı koyabilmek, normalleşme algısını besleyebilmek için, alışageldiğimiz meslek örgütleri tartışmasını bir kez daha gündeme getirdi. İktidar yanlısı köşe yazarları ve maaşlı troller de ülkenin en önemli gündemi buymuş gibi meslek örgütlerini hedef alan yazı ve paylaşımlarla koroya eklendiler.

Kendisi dışındaki hiçbir söze tahammülü olmayan AKP iktidarının toplumsal muhalefeti hedef alan repertuvarı içerisinde TMMOB ve meslek örgütlerinin özel bir yeri var.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla yasama ve yürütme gücünü tümüyle eline geçiren AKP, o dönemden bu yana sistematik olarak TMMOB’yi hedef alıyor. 2009 yılında açıklanan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporuyla hız kazanan bu süreçte kimi zaman yönetmelik değişiklikleriyle, kimi zaman yasal düzenlemelerle, kimi zaman da idari kararlarla TMMOB ve bağlı odalarının yetkileri kısıtlanmak istendi.

Bu istek, 2010 yılındaki Anayasa değişikliğinden sonra TMMOB yasasını tümüyle değiştirme yönünde girişimlere dönüştü. Farklı zamanlarda hazırlanan yasa değişikliği teklifleri, bu dönemlerde yükselttiğimiz itirazlar ve birbiri ardına yapılan seçim nedeniyle rafa kaldırılmak durumunda kaldı.

Hatırlayacaksınız en son 2018 yılında, Türk Tabipleri Birliği’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklaması gerekçe gösterilerek, Meslek örgütlerinin “gayrı millî” olduğunu dile getirildi ve isimlerimizdeki “Türk” ifadesinin çıkartılması istendi. Araya giren seçimler nedeniyle gerçekleştirilemeyen bu istek, şimdi de Ankara Barosu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında yaptığı açıklama bahane edilerek gündeme getirildi. Emin olun, bu olmasaydı da, toplumu kutuplaştıracak başka bir konu üzerinden, ihtiyaç duyulan bahane bir biçimde yaratılırdı.

TMMOB’NİN ÇİZGİSİ

Rant ve çıkar çevrelerinin, gerici odakların TMMOB’ye yönelik husumeti AKP ile başlamadı aslında. Bu husumet, bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının, meslek alanlarına ilişkin politikaların, ülkemiz ve halkımızın çıkarları doğrultusunda şekillenmesi için TMMOB örgütlülüğü altında verdiği mücadeleden rahatsız olan tüm iktidarlarca sürdürülen bir gelenektir.

Kestirmeden söyleyecek olursak, TMMOB’ye duydukları öfkenin temel nedeni, Birliğimizin Anayasa’da tanımlanmış kamusal niteliği ve savunduğu toplumcu mücadele çizgisidir.

Almış olduğumuz bilimsel teknik eğitimin ve mesleki sorumluluklarımızın gereği olarak, yurdumuzu, insani değerleri, kentlerimizi, kırlarımızı, bilim ve sanayi alt yapımızı, doğal ve kültürel varlıklarımızı sahiplenmemiz, emeğin, barışın, özgürlüklerin, çağdaş değerlerin, bilimin ve hakça bölüşümün egemen olduğu bir ülke için çabalamamız onları rahatsız etmektedir.

Esasen, siyasi iktidarların gündelik siyasal menfaatleri için hayata geçirmek istedikleri proje ve uygulamaların bilime, doğaya ve kamusal çıkara uygunluğu konusunda toplum adına denetlemek birliğimizin ve tüm meslek örgütlerinin anayasal sorumluluğudur.

TMMOB, savunduğu politikaları, siyasal iktidara muhalefet olma dürtüsüyle değil, anayasanın verdiği görev gereği, toplumsal olanı koruma sorumluluğuyla oluşturmakta ve hayata geçirmektedir. Anlaşılıyor ki, TMMOB’nin bu inatçı ve kararlı tutumu, ayakkabının içindeki bir taş gibi, attığı her adımda AKP rejimini rahatsız ediyor.

İktidara geldiği günden bu yana neoliberal politikaların en azılı uygulayıcısı olan AKP, toplumsal zenginliğimizi ve ortak değerlerimizi hedef alan politikalara karşı tutum alan tüm kesimleri, baskı ve zor yoluyla sindirmek istiyor. Kendi dünya görüşünü topluma dayatabilmek, ülke varlıklarını tümüyle kontrol altına alabilmek ve siyasal geleceğini garanti altına alabilmek için örgütlü yapıları güçsüzleştirmeyi ve halkı yalnızlaştırmayı amaçlıyor.

Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği yasal değişikliklerle amaçlanan, basit biçimde meslek örgütleri yönetiminde kendi yandaşlarına yer açmak değil, bir bütün olarak kamucu çizgideki meslek örgütlerini etkisizleştirmek ve örgütlü yapıları tasfiye etmektir. Buradan bakıldığında AKP’nin bu saldırısı sadece meslek örgütlerine değil, aslında demokrasiye ve hukuk düzenine yönelen bir saldırıdır.

Son olarak şunu söyleyeyim: Ellerindeki devlet olanaklarıyla TMMOB’nin yasasını değiştirebilirler, hatta TMMOB’nin yönetimlerini bile değiştirebilirler… Ama bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının eşitlikten, özgürlükten, barıştan ve demokrasiden yana mücadele kararlılığının önüne geçemezler. Teoman Abimizin en veciz biçimde dile getirdiği gibi, “yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemleri ile söküp atamazlar.”