Üretici topraktan uzaklaşırken siyasal iktidarın hamleleri ne çiftçinin üretim güçlüğüne derman oluyor ne de halkın karnını doyuruyor. SOL Parti, “Tarım Yol Haritası”yla atılması gereken acil adımları 10 madde halinde sıraladı. SOL Parti yol haritasında sorunun kaynağı olan gıda sisteminin tohumdan sofraya bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurguladı. Parti, bu sürecin mutlaka gıda egemenliği mücadelesiyle birleştirilmesi gerektiğini savunuyor.

Tohum, sofra, gıda bütündür
Fotoğraflar: Depo Photos

Haber Merkezi

AKP iktidarı tarımın acil çözüm bekleyen sorunlarına yanıt üretemiyor. Toplum yoksulluk, açlık, yetersiz ve sağlıksız beslenme tehdidi altında yaşam mücadelesi verirken küçük çiftçiler ise üretimi bırakmaya zorlanıyor. Tanzim satışları, gıdada KDV’nin düşürülmesi, Tarım Kredi Kooperatifi marketlerindeki indirimler gibi geçiştirici adımlar ne çiftçinin üretim güçlüğüne derman oluyor ne de halkın karnını doyuruyor. SOL Parti’nin “Tarım Yol Haritası” da bu çerçevede sorunun çözümünde gıda sistemini tohumdan sofraya bir bütün olarak ele alma gereğinden hareket ediyor. Öncelikle üretim maliyetlerini düşürecek bir dizi acil adım öneriyor ve bunları halkın gıda sistemi olan gıda egemenliği mücadelesi ile buluşturuyor. 10 maddede “Tarım Yol Haritası” şöyle:

1- Üretim maliyetleri düşürülmeli: AKP iktidarının, tarımı sermayenin çıkarlarına uygun politikalarla şekillendirmesiyle girdi üretim ve tedarikinde piyasalara ve dışa bağımlılık arttı; çiftçilerin üretim maliyetleri ve borçları katlandı.

•Mazot, elektrik gibi temel girdilerin üretim ve dağıtımı kamu eliyle yapılmalı; girdi maliyetleri kur farkından etkilenmeyecek biçimde sabitlenmelidir.

•Üreticilere ücretsiz gübre verilmeli, kamu eliyle kompost gübre üretilmelidir.

•Üreticiler toprak, su, tohum gibi üretim araçlarına ücretsiz erişmelidir.

•Geçimlik tarım yapanların elektrik, su ve Ziraat Bankası’na olan tüm borçları silinmelidir.

2- Çiftçiyi tarımda tutacak düzeyde destekleme alımı ve sübvansiyon yapılmalı: 1980’den itibaren IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı istikrar ve yapısal uyum programlarının uygulamaya konulmasıyla tarımdaki sübvansiyon ve desteklemeler işlerliğini yitirdi. Bütçede tarım için ayrılan pay gittikçe azaltıldı. Tarım desteklerinde sertifikalı şirket tohumu kullanılması şart koşulup atalık tohumla üretim yapanlar destekleme dışında bırakılarak tohumda şirketlere mecbur bırakıldılar.

•Çiftçiye dönük tüm fiyat desteklemeleri girdi maliyetlerine endekslenmelidir.

•Taban fiyat uygulaması girdi maliyetleri + kâr + asgari refah payı hesaplamasıyla yapılmalıdır.

•Kamu kurumları şirketler lehine değil, çiftçilerin yararına olacak şekilde destekleme alımı yapmalıdır.

•Gayrisafi milli hasıladaki (GSMH) tarımsal destekleme için ayrılan kaynak oranı artırılarak küçük çiftçiliğin varlığının sürdürülmesi için kullanılmalı.

•Üreticilere verilen teşvik primi sertifikalı tohum dayatmasından kurtarılmalı ve üretimi sürdürecek yeterli seviyelere çekilmeli.

3-İthalat teşvikleri son bulmalı: AKP iktidarı yerel üretimi güçlendirmek yerine ithalatı teşvik edici politikalar benimsedi. İthalatta gümrük vergisi indirimleri gibi uygulamalarla gıdayı serbest piyasa karşısında korumasız bıraktı. İddia edildiği gibi gıda enflasyonu düşmedi, önüne geçilemez şekilde yükseldi. Üreticiler hasat dönemlerinde yapılan ithalatlarla köşeye sıkıştırıldı, üretimden el çektirildi. Dövizdeki yükselişle birlikte ithalat için cebimizden çıkan para gitgide büyüdü.

•İthalat ve ihracatı önceleyen tarım politikası yerine yerel üretim ve tüketime dayalı bir tarım politikası inşa edilmelidir.

•Tüketiciye daha pahalı ürün veren, üreticinin emeğinin karşılığını alamadığı ve yalnızca piyasa aktörlerini güçlendirecek bu türden uygulamalar derhal son bulmalı.

•Küçük çiftçiler lehine olacak şekilde yerel üretim teşvik edilmeli.

•Hayvan ithalatı yapmak yerine yerel besi üreticisi desteklenmeli.

4-Üreticinin pazar erişimi sağlanmalı: Üreticiler aracı ve market zincirlerinin eline bırakıldı. Halkın gıdaya erişimi gitgide zorlaştı. Aracılar ve market zincirleri gıdanın tedarik ve dağıtım sürecinde tekelleşerek üreticilerden düşük fiyatlarla alım yaparken daha çok kâr elde etmek için tüketiciye yüksek fiyatlarla satış yaptı.

•Şirketlere ve market zincirlerine verilen imtiyazlar son bulmalıdır.

•Çiftçinin doğrudan tüketici ile buluşmasını sağlayacak satış kanalları geliştirilmeli, yaygınlaştırılmalı ve tedarik zincirleri kısaltılmalıdır.

•Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri, üreticilerin üretimden pazarlamaya kadar karar sahibi olmasını sağlayacak biçimde demokratikleştirilerek yeniden yapılandırılmalıdır.

tohum-sofra-gida-butundur-1069194-1.

5-Özelleştirilen kamu kuruluşları kamulaştırılmalı: Neoliberal politikalarla devletin üretimden el çekerek bu alanı piyasaya terk etmesi istendi. Böylece Cumhuriyet’in kazanımı ve işçilerin emeğinin ürünü olan kamu kuruluşları ve Tarımsal KİT’ler bir bir işlevsizleştirildi, satıldı, kapatıldı. Gübreden şekerpancarına, tütünden süte tarım ve gıdadaki kalemler tek tek şirketlerin eline bırakıldı.

•Özelleştirilen, işlevsizleştirilen tüm kamu kurumları ekolojik köylü tarımının yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi için çiftçiler lehine ve demokratik bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır.

6-Tarım arazilerinin, müştereklerin gaspı sonlandırılmalı: Toprak, su, mera ve ormanlar gibi müştereklerimizin sermaye birikimi için kullanılması kırdan geçinenlerin sorunlarını derinleştirdi.

•Doğanın metalaşması yoluyla kırın sosyokültürel yapısını dönüştüren; üreticilerin üretimden kopmasına, gençlerin kırı terk etmesine yol açan ve tarımı ekonomik bir faaliyet olarak sürdürülemez hale getiren kırsal kalkınma anlayışı terk edilmelidir.

•Tarım arazilerinin, ormanların, meraların, yaylaların ve suyun, maden, enerji, turizm gibi yatırımlara açılması, özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi; enerji için yapılan bitkisel üretim son bulmalıdır.

7-Örgütlenme zeminleri güçlendirilmeli: Sendikalar, kooperatifler, topluluk destekli tarım, katılımcı sertifikasyon gibi üreticilerin örgütlenme zeminleri, üretim koşullarını dönüştürme hedefiyle gıda egemenliği ilkesini temel almalıdır.

•Çiftçilerin örgütlenmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Üreticiler sendikalarda örgütlenmelidir.

•Mevsimlik tarım işçilerine sosyal güvence ve örgütlenme hakkı sağlanmalıdır. İnsana yaraşır bir yaşam sürmeleri için çalışma ve yaşam koşulları düzeltilmelidir.

•Üretici kooperatiflerinin demokratikleşmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

8-Sözleşmeli üretim sonlandırılmalı: Sözleşmeli üretim modeli çiftçileri tekil üreticiler olarak muhatap alarak şirketler karşısında yalnızlaştırmaktadır. Üreticilerin üretim araçları üzerindeki inisiyatifini gasp ederek mülksüzleştiren sözleşmeli üretim şirketlerin gıda sistemindeki kontrolünü artırmaktadır.

•Gıdanın, çiftçi bilgisi ile yeniden tahsis edilmesine yönelik adımlar atılmalıdır. Ayrıca, var olan bu türden toplumsal mücadele zeminleri, üretici-tüketici dayanışmasında temellenen ağlar gıda egemenliği ilkesi ışığında güçlendirilmelidir.

9-Köy tüzel kişilikleri geri verilmeli: 2012 yılında yapılan Büyükşehir Yasası tek adam rejiminin bir adımıydı. Köylerin tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılmasıyla köylünün karar mekanizmalarına katılımı ve yaşam alanının üzerindeki tasarrufu tamamıyla engellendi.

•Tüm köy ve beldelerin, demokratik işleyişini ve özerkliğini sağlamanın bir ilk adımı olarak gasp edilen köy tüzel kişilikleri ve müşterekleri geri verilmelidir.

•Gençler başta olmak üzere kırsalda ikamet edenlerin yaşam alanlarını terk etmemeleri adına sosyoekonomik ve kültürel politikalar uygulanmalı

10-Gıda egemenliği tesis edilmeli: Gıda ve tarım politikaları, toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde piyasa dışı, nitelikli ve devamlılığı sağlanabilir şekilde agroekolojik üretim ilkeleri etrafında düzenlenmelidir.

•Yerel üretimin güçlendiği, üreticinin emeğinin karşılığını alabildiği, tüketicinin sürekli zamla boğuşmadığı, şirketlerin ve piyasanın değil, halkın kontrol ve denetiminde bir gıda sistemi oluşturulmalıdır.