Egemen bir güce yaslanarak “güç” elde ettiği çok belli olan Muharrem Sarıkaya‘nın bir basın emekçisine savurduğu tokat tepki topladı. Tokat atmak faşist bir eylemdir, tartışmasız. Her tokat atan faşist değildir ama attığı tokat faşisttir. Faşistlere, sağcılara özgü bir içerik taşır.

Tokat faşist bir eylemdir

Mehmet ERDEM

Toplumsal iş bölümünde egemen bir güce yaslanarak “güç” elde ettiği çok belli olan Muharrem Sarıkaya adlı zatın kendisine yardım etmeye çalışan bir basın emekçisine savurduğu tokat tabii ki tepki topladı. Her şeyden önce adı geçenin kendisini savunmaya bile fırsat bulamayan muhatabına karşı attığı o tokat en basitinden saldırının en aşağılık, kuşkusuz en korkakça biçimidir. Cesur insanların yöntemi olmadığını söylemeye bile gerek yok.

Şimdi tokat atmak faşist bir eylemdir diyeceğim, meseleye amma da ideolojik baktığımdan söz edilecek. Tabii ki “her meseleye” ideolojik bakarım da, bu sefer ille öyle bakmak istediğimden değil. Bu lanet saldırı türü gerçekten faşistlere, sağcılara özgü bir içerik taşır. O nedenle böyle diyorum. Faşist bir eylemdir, tartışmasız. Birbirini tokatlayan herkes ya da Muharrem Sarıkaya faşisttir dediğim yok elbette, tokatı atan faşist değildir ama attığı tokat faşisttir. Sağcıların, faşistlerin çok sık başvurduğu bir eylem türüdür.

Tokat (Slap) sözcüğü İngilizcede 14’üncü yüzyılda kullanıma girmiş derler. Tarihte ilk kim kime tokat attı bilmek zor ama dinler tarihi açısından bakıldığında her şeyin ilkini yaptığı varsayılan Adem olmalı tokata ilk başvuran. Muhtemelen de Havva’ya vurmuştur tabii.

TOKATIN TERAPİSİ BİLE YAPILIYORDU

Şimdi faşist dedim ama şunları da hatırlayalım; yöntem olarak benimsemesem de yok cezalandırmak, yok uyarmak, birinin üzerinde otorite kurmak gibi gerekçelerle kullanıldığı da oluyor haliyle. Hatta bir ara Tokat Terapisi diye bir şey vardı, kişiyi sakinleştirmek için uygulanmıştır. Tabii yine kadınları küçültür biçimde “çoğunlukla kadınlar” üzerinde. Bu terapinin uğursuz bir erkek yaklaşımı olduğu ortada. Bu tedavi biçimi alternatif bir tıbbi teknik. Bilimsel adı da “payda lajin”. Hem kendinizi tokatlıyor ya da tokatlatıyorsunuz ya da kırbaçlıyorsunuz bedeninizin belli yerlerini. Bu bir şiddet tabii. Şiao adlı Taocu bir keşişin fikri bu.

Faşistliği şu; Dreyfus Olayı’nı bilmeyenimiz yoktur. Fransa’da 1894 yılında Yahudi Yüzbaşı Alfred Dreyfus haksız yere casuslukla suçlanarak yargılanmıştı. İşin içine Yahudi düşmanlığı, ırkçılık gibi büyük insan kusurları da girmişti. Büyük Emile Zola, “Suçluyorum” broşürünü yayımlayarak davada Dreyfus safında yer almıştı, başka aydınlarla birlikte. Dreyfus’un suçsuzluğu anlaşılmıştı sonradan. İşte o sıralar Action Française adlı bir aşırı sağcı hareket çıktı ortaya. Charles Maurras adlı rezil birinin liderliğinde. Bu adam ile yandaşları 1789 Fransız Devrimi’nin insanlık yararına getirdiği ne kadar ilke varsa karşısındaydı. Devrim, bilindiği gibi Yahudilere de oy hakkı tanımıştı. Adamı delirten de bu aslında. Çağlar geçse de ırkçı kafa değişmez, şimdi olduğu gibi o zaman da Yahudiler başta olmak üzere (ama çoğunlukla onlar) yabancılar Fransa’yı zehirleyen unsurlardı. Bu hareketin bir de Camelots du roi olarak bilinen gençlik kolu vardı. Serseri faşistlerdi bunlar. İşte bu serserilerin gerçekleştirdiği bir tokat eylemi vardır ki, tarihe kazılmıştır. 1910’da Fransa Cumhuriyeti’nin en önemli figürlerinden Aristide Briand'ı tokatladı bu hareketin mensuplarından biri.

YÜZYILLAR ÖNCE DE BUGÜN DE VARDI

Yıllar geçti aradan; bu ırkçı çete bu kez, 1936’da Fransa’nın ilk sosyalist başbakanı Yahudi asıllı Léon Blum'u tokatladı. Daha sonra öldürmeye de çalıştılar hatta. İki örnekten yola çıkıp tokat faşisttir dediğim düşünülebilir ama, yok, öyle değil. Hani şu geçen yıl Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a yapılan bir tokatlı saldırı vardı ya. Hah işte, o saldırıyı yapan adamı merak edip, hakkında yazılanlara bakmıştım. Damien Tarel adlı bir sağcıymış meğer saldırgan. Olay sonrası polisler evini bastığında kılıçlar, antika ateşli silahlar buldular. Bir de ortaçağ hayranı olduğu anlaşıldı adamın. Kralcıymış da üstelik. Evinde bulunan kitaplardan biri de Hitler uğursuzunun kitabı “Mein Kampf”tı.

Yani adamın tokatlı eyleminin arka planında Camelots du roi izi var. O döneme ait olana bitene de meraklıymış madem, bir eylem türü olarak tokatlamayı seçmesi doğal. Bu yüzden diyorum tokat atmak faşist bir eylemdir diye. Hayır, yani neden rastlantı olsun ki bu. “Canım adam katil olmak istememiştir belki” denirse, tamam doğru olabilir de, yumurta atmak, boya fırlatmak gibi eylemler de var. Onlar da kimseyi katil yapmaz. Tarel, kendisinden önceki uğursuz öncülerini eylem tarzını benimsemiş belli ki.

Geçenlerde televizyonda rastladım. Aklımda kalmadı ama memleketin bir ilinde Osmanlı tokadı kursu açmış biri. Gençlere Osmanlı tokadı nasıl atılır, onu öğretiyor. Yaşatılması gereken bir gelenekmiş bu. Malum Osmanlı askerlerinin elin her iki yanıyla attıkları, muhatabını sersemleten tokat tarzıdır bu. Yani olacak şey değil yahu.

FAŞİSTİ VARSA KARŞITI DA VARDIR

Toparlayayım; tabii ki tokattan tokata fark var. Birini düelloya çağırmak için, genellikle eldivenle vurulurdu ama hafif bir tokat atıldığı da olurdu muhtemel rakibin yüzüne. Tuhaf bir çağrı yöntemi olsa da bu anlaşılabilir. Önce aşağılayan, sonra da rakibini düelloya mecbur kılan bir yöntem bu.

İmdi şu; faşisti varsa, karşıtı da vardır elbette. Olmaz olur mu? Nice soylu tokatlar vardır ki gurur duyuyor insan. Hayır, şiddet amaçlı değildir bu tokatlar. Haksızlığa isyandır her şeyden önce. Topraklarını işgal eden İsrail askerine küçücük eliyle tokat atan Ahed Tamimi’ninki öyledir örneğin. (Şimdi artık çok güzel bir genç kız oldu Ahed). Kendisini taciz eden ülkesinin diktatörü faşist Trojillo’nun yüzüne tokadı basan Mirabal kardeşlerden, Minevra’nınki öyledir. İkisinin de mübarek, güzel, soylu ellerine sağlık.

Emekçi tokatlamak ama, çok çok aşağılık bir şey. O zabıtayı bayıltana kadar tokatlayan zabıta müdürünü de hatırlayın. Muharrem de o zabıta müdürü de Ahed ile Minevra’nın yer aldığı aynı tarihe geçtiler. Tarihe bundan daha ağır bir tokat da atılmazdı yani.