Geçtiğimiz günlerde, Gazi Üniversitesi Senatosu, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar’ı ‘toplu konut alanındaki

Geçtiğimiz günlerde, Gazi Üniversitesi Senatosu, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar’ı ‘toplu konut alanındaki birikimi, kamu arazileri ve kaynaklarını verimli biçimde değerlendirilip halka açmasındaki çabaları; alt gelir gruplarına yönelik konut üretimi konusundaki katkıları, gecekondu önleme, kentsel gelişim ve yenileme çalışmalarından dolayı’ fahri doktora unvanı ile ödüllendirdi.
Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinin dikkate değer bir bölümünün bu kararı paylaşmadığını biliyorum. Ne yazık ki, bu tür unvanların dağıtımı giderek siyasileşiyor ve rektörlüklerin ‘güçlü kesimlerle” ilişkilerinde kullandıkları kaynaklardan biri haline gelmiş bulunuyor. Bu nedenle de, bu unvanlar sembolik değerini giderek yitiriyor.
Nasıl yitirmesin ki? Gazi Üniversitesi Senatosu’nun bu unvanı verirken gerekçe olarak gösterdiği her konuda, somut örnekler içeren çok sayıda karşı gerekçe göstermek mümkün. Ama en vahim olanı Bayraktar’ın ‘alt gelir gruplarına yönelik konut üretimine yapmış olduğu katkı’ gerekçesi. TOKi’nin girmiş olduğu her alanda çok sayıda yoksul ailenin mağdur hale getirildiğini biliyoruz. Bayraktar’ın bu kesimlere yönelik değerlendirmeleri de biliniyor.
Bu unvanın verilmesinden sonra, kentlerdeki olumsuzluklarla mücadele etmek üzere kurulan ve büyük bölümünü genç aydınların oluşturduğu Toplumun Şehircilik Hareketi İMECE Erdoğan Bayraktar’a doktora derecesi verilmesi konusunun üzerine gitti ve Bayraktarın kendi demeç ve değerlendirmelerinden yola çıkarak, doktora tezininin olası halini çıkarttı. Aşağıda bu metni bulacaksınız (tırnak içinde gösterilen bölümler Erdoğan Bayraktar’ın kendisine aittir).

Erdoğan Bayraktar’ın
Yayınlanmamış Doktora Tezi
Başlık: TOKİ Yoluyla Tasfiye ve
Yolunu Bulma
GİRİŞ:
Amaç: Kent topraklarının, üzerinde kentli halk için hangi ihtiyacın (barınma, eğitim, sağlık, kültür, sosyal ilişkiler, eğlence, çalışma, yeşil alan vb) görüldüğü önemsenmeksizin, tasfiye edilerek yeni rant alanları yaratılmasının yollarını araştırmak.
Kapsam: Her yer.
Yöntem: Her yol mubahtır.
1. TEORİK ÇERÇEVE
1.1. Gecekondu Olgusu
“Terörün, uyuşturucunun, devlete çarpık bakmanın, eğitimsizliğin, psikolojik olumsuzlukların ve sağlık problemlerinin temelinin gecekondu bölgeleri ve çarpık alanlar oldukları bilinmektedir. Göçü yasaklayamayız ama parası pulu olmayan insanların, İstanbul’da yoğunlaşmasının engellenmesi için birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini, bunun da İstanbul’un güvenlik sorununu halletmek suretiyle yasal olmayan yolları hedefleyen insanların İstanbul’da barınmasını engelleyerek, kentsel dönüşümü yapabiliriz.”
1.2. Kentsel Dönüşümün Gerekçesi
“Gecekondu, kaçak yapılaşma ve salaş yapı bölgeleri ciddi şekilde vatandaşın moralini bozuyor. Çocuğunun oturma odası yok, sabahtan kalkıyor mutfağı yok, su akmıyor, banyo bulunmuyor. Bunlardan Türkiye’nin kurtulması lazım. Çağdaşlık böyle olur.”
“Gecekondu dönüşümü ile kaçak ve çarpık kentsel alanların iyileştirilmesi, ayrıca eşzamanlı olarak yeni ve planlı kentsel arsa üretimini sağlamak suretiyle kent merkezlerinde bulunan değerli arsaların, kentin prestijini artıracak özel proje alanları olarak geliştirilmesini sağlayabilecek”
1.3. Kentsel Dönüşümün Finansmanı
“İnanın, bak samimi söylüyorum; belki burada söylemem doğru değil ama, inanın bize Allah gönderiyor parayı.”
“Öncelikle Türkiye'nin ve İstanbul'un cazibesini çok iyi anlatmak gerekiyor. Durmadan anlatmalıyız. Yatırımcılara çok rahat bir güven ortamı temin etmemiz gerekiyor. Yatırımcıların son derece güvenli bir ortam olduğuna inanması lazım. Para ceylandan da ürkek bir varlıktır.”
2. UYGULAMA
2.1. Meşrulaştırma
•Suçlama: “Esrar ve kadın ticareti gibi kirli işlerle uğraşanlar ile terör grupları, masum insanları kullanarak, gecekondularda dönüşüme engel olmaya çalışıyor.”
•Doğal afetlerle korkutma: “Birinci derece sorumlu kuruluşlar kimse hemen işe başlamalı. Bu işin ajitasyonu olmaz. Olacaksa ben de ceketimi yakarım. Deprem mühendisleri hocalarımız konuşuyor ama sadece sözde kalıyor. Bakın nasıl eczacılar yürüyor, avukatlar yürüyor. Deprem mühendisleri, jeoloji mühendisleri de yürümeli, sokağa dökülmeli.”
2.2. Yanıltma
•Pembe Yalanlar (“Hayata başka pencereden bakacaksınız”; “Halkı incitmeden dönüştüreceğiz”; “vatandaşların tüm kentsel servislerle donatılmış, başka alanlarda yaşanılabilir, sağlıklı çevrelerde konut sahibi olmasını sağlanmış olacaktır”.)
•Boyalı Binalar (İçi iki senede dökülse de, üst kattakinin lağımı alttakinin başına damlasa da, yeni boyalı, dışarıdan allı pullu resimleri kentlerin panolarında, gazete sütunlarında ve yandaş medyada sergilemek…)
•Başbakanlı, belediye başkanlı, artık elde ne başkanı varsa, açılışlar yapmak
•Kura Şovları
2. 3. Tasfiye
•Rantı yüksek gecekondu alanlarında yaşayanların tasfiyesi
•Kamuya ait arazilerin satışı
•Kentsel hizmetlerin özelleştirilmesi, okulların-hastane arazilerinin satışı
2. 4. Vurdumduymazlık
•“Tüm Türkiye’de yaptığımız inşaatların zevksiz bir görüntüsü olduğu söyleniyor. Bu doğrudur, yüzde 60 doğrudur.”
•“İşadamlığından geliyorum, paraya ihtiyacım yok, şu an ayda 40-50 bin lira dolayında kira gelirim var ama zammı nefsim istiyor.” Paraları da zaten Allah gönderiyor.
2. 5. Düzenli Konut ve Gecekondu Alanları, Tarihi Kent Merkezleri Uygulama Örnekleri
•Uygulama yapılmış örnekler (Sulukule, Ayazma-Tepeüstü, Başıbüyük… vb.)
•Başlangıç aşamasında olan örnekler (Tozkoparan, Gülsuyu-Gülensu, Derbent… Saymakla bitmez…)
•Uygulama Ortakları: İlçe Belediyeleri ve Büyükşehir Belediyeleri.
•Uygulama Yöntemi: Baskı, şiddet, mutlak planlama otoritesi olma
SONUÇ
Yağmalanan kentler; uyduruk konutlar; tasfiye edilen kamu; kandırılan, hakarete uğrayan, alay edilen, mağdur edilen halk…
Jüri: Giderek muhafazakârlaşan, çevresinde olan biten bir yana kendi üniversitesindeki haksızlıklara, yanlışlıklara, yandaşlıklara bile sessiz kalan üniversiteler.
Gözlemciler: Bayraktar’a açılış konuşması yaptıran oda yöneticileri.
Değerlendirme: Aday, Erdoğan Bayraktar, TOKİ başlıklı teziyle rant süreçlerine yaptığı kuramsal ve pratik katkılar nedeniyle Doktor unvanını almaya yeterli görülmüştür.
Ne diyelim; arsa devletten, para allahtan, nefsi istemiş; doktora da üniversiteden!