Toplu taşıma camından kareler
Fotoğraf sanatçısı Gülay Doğan’ın ‘Teğet Geçtim’ sergisi 15 Şubat’a kadar Fotografevi’nde sanatseverleri ağırlıyor. Doğan’ın 13 yıllık çalışmalarından oluşan sergi, İstanbul’u kayıt altına alarak tarihe not düşüyor.

Tuğçe ÇELİK
Fotoğraf sanatçısı Gülay Doğan, ‘Teğet Geçtim’ başlıklı sergisiyle sanatseverleri fotoğraflar aracılığıyla kent üzerine düşünmeye davet ediyor. İstanbul Beyoğlu’ndaki Fotografevi’nde açılan sergi, Doğan’ın otobüs, metrobüs, tramvay gibi toplu taşımada çektiği fotoğraflardan oluşuyor. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nden Öğretim Üyesi Dr. Doğan’ın çektiği kareler İstanbul’un dönüşümünü de kayıt altına alıyor.
"Bedenin hareketini kısıtlayan, bakışı sabitleyen ama manzaranın sürekli değişiminden kör edici de bir deneyim, bir süre sonra görmez hale geldiğim bir süreç” diyerek hareket eden bir vasıta içerisinden fotoğraf çekme pratiğini özetleyen Doğan, “Toplu taşımada her gün yaşadığımız, metropol insanının zihinsel durumunu yansıtıyor bu deneyim. Fotoğraf bu noktada zamanı ve mekânı mühürleyen bir aygıt olarak olanak yaratıyor” dedi.

EMEKÇİNİN ÜRETENİN KENTİ NASIL BİR YER
Doğan, sergiyi oluşturma fikrinin nasıl geliştiğini şöyle anlattı: “Evden çıktıktan saatler sonra bir noktaya fotoğraf çekmek üzere varmanın nedenleri üzerine düşünmeye başladım. İstanbul’da yaşayan, çalışan emekçilerin, üreticilerin kenti nasıl bir yerdi ve fotoğraflar bu gerçekliğe dokunabiliyor muydu? Aynı güzergâhlarda gidip gelirken kentin yüzeyinde akıp giden fiziksel değişimlerin, oradaki yaşam tarzı ve sosyo-ekonomik koşullarla bağlantılı değişip dönüştüğünü fark ettim. Objektifimi bu geçip giden ara mekâna çevirdim. Fotoğrafların bir kısmında bu geçiş hissini güçlendirmesi için hareket izlenimi oluşturmak, pencerenin varlığını hissettirmek istedim. Net ya da flu, fotoğraflarda içerisinden çektiğim araç nedeniyle hep belirli bir mesafe vardı, bu da manzara fragmanları oluşmasını sağlayan en büyük etmendi.”
POLİTİK SÖYLEM ŞEHRİN HER YANINA SİNMİŞ
Çalışmalarında insan ve kent uyumsuzluğunun ön plana çıkmasıyla ilgili de Doğan “Kent, içinde yaşadığımız fiziksel bir mekân değil, bizi bize anlatan, yaşayan bir coğrafya. Yüzeyine işlenen her şey, gördüklerimiz, görmeyip es geçtiklerimiz toplumsal, ekonomik, politik birçok söylemi barındırıyor. İnşa edilen zadece yapılar değil aynı zamanda yaşam tarzları, statüler, ayrıcalıklar. Birçok insanın mekan aracılığıyla yabancılaşmaya sürüklendiği, kentle bağının koptuğunu düşünüyorum” diyor.
∗∗∗
GÜVENSİZLİK ARTTIKÇA DUVARLAR YÜKSELİYOR
13 yıl boyunca İstanbul’u fotoğraflayan ve kentin değişimine tanıklık eden Doğan, “Kent bir yönüyle hipergerçek, dekoratif bir tasarım olma yolunda dönüşüyor. Öte taraftaysa kent yoksulları için kültürel kimliklerle yeni adacıklar, bölünmeler meydana geliyor” dedi. Doğan şunları kaydetti: “Güvensizlik hissi daha fazla güvenlik önlemiyle duvarları hem fiziksel hem de zihinsel anlamda yükseltiyor. Duvarlar size oradaki yaşam hakkında çok şey söylüyor. Bu yüzden duvar yazılarını önemsiyorum, görünmez olanların sesini duyurmak istedikleri tuvaller olarak işlevleniyor. Duvarlar silinip yeniden boyanabilir ya da yıkılabilir fakat fotoğraflar tarihe düşülen notlar olarak hızın ve unutkanlığın karşısında hala en dirençli anlatı biçimi olarak önemli.”