Rock müzik sanatçısı Ogün Sanlısoy, yeni albümü “Yaşamaya Devam” ile dinleyici karşısında. Pandeminin hem müzik emekçileri hem de dinleyicilerde yarattığı tahribata değinen Sanlısoy, “Toplu terapiye ve şifaya ihtiyacımız var” diyor.

Toplu terapiye ihtiyacımız var

Işıl ÇALIŞKAN isilcaliskan@birgun.net

Malum Covid-19 pandemisi, yaşamanın anlamını daha da sorgulamamıza yol açtı. Ogün Sanlısoy tam da bu noktada “Yaşamaya Devam” albümündeki şarkılarıyla dinleyiciye umudu aşılıyor. 11 şarkılık albümde Ceylan Ertem düetinin yanı sıra müziği Melih Kibar’a, sözleri Çiğdem Talu’ya ait olan “Hep Böyle Kal”ın yorumu yer alıyor. Sanlısoy, akustik rock soundunun geleneksel Türk sazları ile harmanlandığı albümünü şöyle anlatıyor: “Her şeye rağmen umutları kaybetmeden ve ne olursa olsun hayata devam etmeli, üretmeli ve yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışmalıyız anlayışının müziğe dönüşmüş hali oldu bu albüm.”

Sanlısoy ile yeni albümünü ve müzik serüvenini konuştuk.

► “Yaşamaya Devam”… Tam da salgının yaşamımızı tehdit ettiği günlerde gelen bir motivasyon albümü oldu. Ardındaki hikâyeyi sizden dinlemek isteriz…

Uzun süre işsiz, güçsüz ve moralsiz bir süreç yaşadık, provalar bir yana aylarca görüşemedik bile. Yeni albümü yapmak imkânsız hale gelince yapmayı planladığım akustik albümü öne almaya karar verdim.

Günlerce evde repertuar çalışmaları ve demo kayıtlarıyla uğraştım ve bu projeyi tasarladım. Sonra hazırladığım bu demoları grup arkadaşlarımla paylaştım, onlar da kendi evlerinde bu şarkıları çalışıp üzerine fikirler buldular ve prova yapmaya hazır hale getirdik.

Bu süreçte bir önceki albümümü yayınlayan plak şirketim Sony Müzik ile bir görüşme yaptık, patroniçemiz Özden Hanım sağ olsun projeye inandı ve destekledi böylece iş resmiyet kazandı.

Hızlı bir prova sürecinden sonra şarkılar kayda hazır hale geldi ve Babajim İstanbul stüdyolarında kısa sürede bu albümü kaydettik.

Albüm için son yaptığım “Yaşamaya Devam” adlı şarkı aynı zamanda albümün de ismi oldu. Her şeye rağmen umutları kaybetmeden ve ne olursa olsun hayata devam etmeli, üretmeli ve yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışmalıyız anlayışının müziğe dönüşmüş hali oldu bu albüm.

toplu-terapiye-ihtiyacimiz-var-841674-1.

BAŞTAN SONA GÜZEL AKSIN İSTEDİM

► Albümde var olan 4 şarkınızın akustik versiyonlarını müzikseverlerle buluşturdunuz. Bu neye göre bir seçki oldu?

6 yeni şarkı, 4 eski şarkımın akustik versiyonu diye plan yapmıştım. “Kaybettik Severken” zaten hep vardı aklımda. Diğer 3 şarkıyı yeni şarkılar belirlendikten sonra netleştirdim. Baştan sona güzel aksın istiyordum. Albümü hazırlarken, bu bütünlüğe en uyacağını düşündüğüm şarkılara yer verdim.

► Hep Böyle Kal’ı da yorumladınız… Bu şarkıyı seçerken ve yorumlarken hassasiyetleriniz nelerdi?

80’li yılların başlarında İstanbul Feneryolu’nda oturduğumuz dönemde, yan apartmanımızda sevgili Melih Kibar otururdu. O dönemler kendisini bazen görür ve mahallenin çocukları olarak selamlardık, tabii o da bizi. Müziği Melih Kibar’a, sözleri Çiğdem Talu’ya ait ve Erol Evgin’in sesinden dinlediğimiz “Hep Böyle Kal” o zamanlardan bildiğim bir şarkıydı. Birkaç sene önce bu şarkıyı sahnede çalmak üzere repertuara almayı düşünmüştüm. Hatta bir demosunu da yaptım fakat sonra olmadı bir türlü.

Yıllar sonra çocukluğumun geçtiği mahalleye çok yakın bir yere taşındım ve oradan geçerken “Hep Böyle Kal” şarkısını akustik albüme koyma fikri geldi aklıma. Hem kaybettiğimiz Çiğdem Talu ve Melih Kibar’ı hem çocukluğumu anmış olacaktım. Bu durumu ve talebimi sevgili Zeynep Talu’ya anlattım. Eksik olmasınlar, şarkıyı yorumlamam için gerekli izin ve şartlarla ilgili her türlü kolaylığı sağladılar bana.

toplu-terapiye-ihtiyacimiz-var-841675-1.EN ÜRETKEN OLDUĞUM DÖNEMDEYİM

► Kendinizi müzik kariyerinizin neresinde görüyorsunuz?

Her şey bu kadar durgunken ben aslında en çalıştığım ve üretken olduğum dönemimdeyim diyebilirim. 20 yaşımdan beri müzikle alakalı çalışmalar yapıyorum, Pentagram ile uzun yıllar grup çalışmam oldu, sonrasında solo projeler yaptım. Şimdi hem Pentagram ile hem solo olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.

Fakat hem Pentagram’ın yeni şarkılarının hazırlıkları hem de benim akustik albüm hazırlıklarım eş zamanlı oldu. Pandemi sebebiyle genelde evde olmak zorunluluğu beni sürekli çalışmaya itti ve bundan dolayı da memnunum. Zira bu iki proje ile uğraşmak o sıkıntılı zamanlarda beni kurtardı. Çok yoruldum ama benim için çok değerli işler hayat buldu.

► Peki Pentagram olmasaydı sizin için ne eksik olurdu?

Pentagram Türkiye’nin en önemli rock-metal gruplarından biri. Gençliğimiz birlikte geçti, beraber büyüdük, hala da birlikteyiz. 34 yıldır bıkmadan, usanmadan, asla vazgeçmeden müzik üretmeye devam eden öncü bir grup. Bu sene eski elemanların da dâhil olduğu bir albüm hazırlanıyor. Bırakın beni, Türkiye’deki müzik sektörü için bile çok büyük eksik olurdu Pentagram olmasaydı.

► Müzisyenler yaklaşık bir yıldır en çok gelir elde ettiği canlı müzik sektöründe sahne alamıyor. Bunun yazık ki birçok sonucu oldu. Enstrümanını satanlar, canına son verenler… Tüm bu süreç müzisyenlere ne öğretti?

Maalesef her olayda olduğu gibi salgın döneminde de en çok müzisyenler ve müzik sektörü darbe aldı. Aylardır sahneler kapalı, konser ve canlı müzik olmuyor. Başlarda kapanan ve yasak olan nerdeyse her yer açıldı, normale döndü, her yer tıklım tıklım, insanlar dip dibe duruyor. Ama sosyal mesafe şartları gözetilerek ve her türlü önlem alınarak bile konser veya etkinlik yapılamıyor. Sadece müzisyenler değil bu sektöre bağlı diğer kollarda çalışan herkes, tüm emekçiler işsiz 11 aydır.

Ekonomik sıkıntıdan dolayı enstrüman satan kişi ne üretecek, neyle üretecek, borç içinde olan kişi ne yazacak, derdini düşünürken…

Bu süreçte sanatçı, müzisyen kendisine verilen değeri gördü, yerini anladı. Zaten hassas insanlardı, daha da kırıldı kalpleri… Ama tek tutunulacak dal yine sanat, yine müzik olacak sanırım. Çünkü bu dönemde enstrümanına çalışan, yeni şarkılar yapan, yeni projeler üreten çok kişi olduğunu düşünüyorum. Pandemi şartları bitip normal hayata geçildiğinde ortaya çok değerli eserler çıkacağına inanıyorum. Bu yaşanılan zor günler kayda alınacak ve bugünlerin acısı çıkarılacak.

Diğer yanda dinleyicilerin durumu da konuşulmayan ama önemli bir sorun. Aylardır konser, tiyatro izleyip sosyalleşip deşarj olamayan, sevdiği kişiyi sevdiği mekânda izleyemeyen evine tıkılmış sıkkın bir kitle var. Eminim bu ruhsal açlık bu kişilerin kendi işlerindeki verimin de düşmesine sebep oluyordur. Toplu terapiye ve şifaya ihtiyacımız var.

***

Büyümelerine şahit olduğum dinleyicilerim var

► Ekşi Sözlük’te sizin için “Lise dönemimdeyken meşhur olmuştu. Müziğini ne zaman dinlesem bir dost eli sırtıma dokunur gibi geliyor” yorumu var. 90’ların sonu 2000’lerin başında yaşayanların çoğu şarkılarınızla bir dönem yaşadıklarını hatırlıyor. Bir devrin insanlarında böyle bir duygu uyandırmak sizin için nasıl bir his?

Çok güzel tabii. Solo kariyerime başladığımda, özellikle ikinci ve üçüncü albüm döneminde şarkılarım radyolarda, kliplerim müzik televizyonlarında sıkça yer aldı. Ben de nerede dinleyicimiz varsa, ayırt etmeksizin her şehre konsere gitmeye çalıştım, küçük yer, büyük yer, az kişi ya da kalabalık, kapalı mekânlar ya da büyük festivaller... Yıllarca süren bu macera sırasında seyirci ile aramızda samimi bir ilişki, bir dostluk oluştu. İsmen tanıdığım, neredeyse büyümelerine şahit olduğum dinleyicilerim, arkadaşlarım var. Belki çok fazla değildir takipçilerim ama hepsi gerçek ve gönülden desteklerler, eksik olmasınlar.