Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Toplum Yararına Çalışma Programı” kapsamında İŞKUR’a kayıtlı 50 bin işsizin kamu yararına...

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Toplum Yararına Çalışma Programı” kapsamında İŞKUR’a kayıtlı 50 bin işsizin kamu yararına işlerde çalıştırılacağını açıkladı. İŞKUR tarafından çalışmaları sürdürülen Toplum Yararına Çalışma Programı 23 ildeki işsizler arasından seçilecek 50 bin işsizin 6 ay süreyle kamu kurumlarının çeşitli ihtiyaçlarını gidermek için çalıştırılmasını öngörüyor. Program, İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinin yanı sıra ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini kapsayacak.

Detayları henüz açıklanmayan program kapsamında çalışacakların ücretlerinin İŞKUR tarafından karşılanması öngörülüyor. Bakan açıklamasında toplum yararına işlere örnek olarak ağaçlandırma çalışmaları  ile Milli Eğitim  gibi örnekler verdi. Bakan Çelik, İşsizlik Fonu’ndaki imkanların zaten işsizler için kullanılması gerektiğini ve bu uygulama kapsamında yerinde değerlendirildiğini de ileri sürdü. (Milliyet, 1 Eylül 2001)

Toplum yararına/kamu yararına çalışma fikri ilk bakışta çok cazip gözüküyor. Devlet, toplum yararına hizmetler için istihdam sağlayacak. Gayet kamucu ve sosyalizan bir fikir gibi duruyor. Hatta işsizliğin çözümünde kamunun öncülük etmesi gerektiği fikrinin zimnen kabulu olarak da okunabilir bu program. Bir tür kamuculuk itirafı olarak da. Hayal gücümüzü biraz genişletsek 1848 Fransız Devrimi sonrası kısa bir süre uygulanan Louis Blanc’ın Ulusal/Sosyal Atölyelerine de benzetebiliriz bu programı. İşsizlere kazma kürek verilerek yol-hendek kazdırılması gibi. Böylece kamusal hizmetler artacak, kamusal istihdam artacak ve işsizlik bir nebze olsun azalacak.

Peki, biraz tuhaflık yok mu? Kadrolu kamu görevlisi yerine taşeron-hizmet satın alma yöntemini tercih edenlerin, son kalan kamu kuruluşlarını özelleştirmek için can atanların, piyasa ekonomisine biat edenlerin toplum/kamu yararına çalışma programından söz etmesi biraz tuhaf gelmiyor mu size?

Toplum Yararına Çalışma Programına biraz daha yakından bakınca aslında İŞKUR kaynakları ile yeni geçici/eğreti işler yaratıldığını ve düzenli/sürekli kadrolarla yürütülmesi gereken kimi toplum yararına işlerin (kamu hizmetlerinin) devlet eliyle geçicileştirilmek istendiğini görüyoruz. Bu yolla bir yandan 50 bin işsize iş sağlanacak öte yandan kimi kamu hizmetleri için kadrolu personel alınmadan bu işler yürütülmüş olacak. Ve tüm bunlar yapılırken devlet elini cebine atmayacak. Bedeli işsizlik sigortası fonundan karşılanacak.

Örneğin Milli Eğitim’de Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında çalıştırılacak işsizler ne yapacak? “Sosyal” devlet okulların temizliğini ve bakımını çoktan velilere yüklemiş durumda. Okullarda maaşını/ücretini devletin ödediği hizmetli neredeyse kalmadı. İşte program kapsamında işsizlerin bir kısmı okullarda hizmetli olarak çalıştırılabilecek. Veya belediyelerin park ve bahçeler biriminde kadrolu işçi çalıştırmak yerine 6 ay süreli İŞKUR’un finanse ettiği işsizler çalışacak.

Program başka pek çok soru işareti de taşıyor. İŞKUR’da kayıtlı 1.5 milyon işsiz var. 50 bin kişi kayıtlı işsizlerin 1/30’u. Hadi bunu geçelim. Seçilecek 50 bin işsiz için kriter ne olacak? Bu seçim ne kadar objektif olacak?  6 ay süreyle çalıştırılan işsizler hangi hukuksal statüye tabi olacak? Ücret düzeyleri ne olacak? İşsizlik Sigortası Fonundan yararlanan işsiz sayısı son derece sınırlı iken fon kaynaklarını bu şekilde kullanmak ne kadar doğru? Neden işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının genişletilmesi yerine bu yola başvuruluyor? Neden toplum yararına çalıştırılacak işsizlere kamu kurumlarının bütçesinden ödeme yapılmıyor? Bu sorular yanıt bekliyor...

Yanıtlar belli aslında. İŞKUR kaynakları bugüne kadar nasıl amaç dışı ve siyasal yarar için kullanıldıysa bundan sonra da benzer uygulamalar devam edecek. Bu haliyle Toplum Yararına Çalışma Programı kamu istihdamını daha da geçicileştirmesi-eğretileştirmesi yanında, İŞKUR kaynaklarının hükümet eliyle kliyentalist kullanımın yeni bir örneği olmaya aday gözüküyor.