Sağlıklı bellek demişken; “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” sözünde ifade edildiği gibi bellek mekanizmalarında zamanla unutmaya dair bir işletim olduğu bilinen bir gerçek

Toplumsal bellek

CANAN KAFTANCIOĞLU / @ccanannnn

Genel anlamıyla “yaşadığımız ya da öğrendiğimiz olayları ve bunların diğer olaylarla ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama” şeklinde tanımlayabileceğimiz belleğe dair akademik bir makale olmayacak okuyacağınız satırlar. Öznel bir yazı olmanın yanı sıra, yaşanmışlıklardan nesnel sonuçlara ulaşmak umuduyla yazılan satırlar...Bireysel belleklerimizin bileşkesi sayılabilecek toplumsal belleğimizi sağlıklı bir şekilde oluşturabilme ve aktarabilme çabası... Günümüzde ve geleceğe yönelik yatay ve dikey düzlemde bellek aktarımı gerçekleşirken olayların çözümlenmiş ve doğru bir şekilde belleklerimizde yer etmesini sağlayabilmek... Bu çözümlemeyle birlikte deneyimlerimizle yüzleşip gelecekte yaşanabilecek benzer acı deneyimlerin önüne geçebilme umudu...

Sağlıklı bellek demişken; “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” sözünde ifade edildiği gibi bellek mekanizmalarında zamanla unutmaya dair bir işletim olduğu bilinen bir gerçek. Aksi durumda, olumlu ya da olumsuz yaşadığımız her deneyimin aynı canlılıkta belleklerimizde yer etmesinin insan beynine ve ruh sağlığına vereceği zarar aşikar. Ancak bireysel deneyimlerimizden öte toplumsal belleğimize yönelik kimi olaylara dair hatırlatma ve çözümlemelerin de sağlıklı birey ve toplum oluşmasındaki rolü tartışmasız.

Yaşadığımız topraklarda kimi yaşanmışlıkları unutma ve bir devlet politikası olarak unutturma çabası, toplumun ve devlet aygıtının vazgeçemeyeceği mekanizmalardan. Çünkü olayları çözümlemek, yüzleşmek ve elbette yüzleşmenin bir sonucu olarak gereğini yerine getirmek muktedirin işine gelmeyecektir. İktidarlarını devam ettirebilmenin önemli aygıtlarından biridir belleklerimizi esir almak ve istediği gibi yapılandırmak. Muktedir kendisine karşı olanın fiziksel olarak yok edilmesinin yanında, belleklerden silinmesinin de önemli olduğunun farkındadır. Bu yüzden başta eğitim olmak üzere medyasıyla, yasaklarıyla, oluşturduğu balon gündemleriyle bütün enstrumanlarını kullanır belleklerimizi esir almak için.

toplumsal-bellek-189374-1.

Toplumu aydınlatacak kişileri fiziksel olarak yok etmekle işinin bitmediğini de biliyor derin aygıt. Onların yazdıkları, çizdikleri, müzikleri, dilden dile anlatılan mücadeleleri ve onurlu yaşam hikayeleri de yok edilmeli onlar için. Yazar denilince Sabahattin Ali’lerin, gazeteci denilince Uğur Mumcu’ların, şair denilince Nazım Hikmet’lerin, sanatçı denilince Asım Bezirci’lerin akla geldiği bir toplum düşünelim birkaç saniyeliğine. Bu birkaç saniye bile bizleri heyecanlandırıp muktedire karşı mücadele etmeye değmez mi?

Derin aygıt biliyor ki, Sabahattin Ali’yi katleden mekanizma ortaya çıkarsa Hrant Dink katledilemeyecek ve o kirli çarklar dönemeyecek. Ve yine biliyor ki Sabahattin Ali isminde simgeleştirdiğimiz binlerce aydınımızla aydınlanırsa bu halk, o muktedir ol(a)mayacak. Aydınlarımızın katliamı öyle gösterilmek istendiği gibi sadece aydınlarımıza ya da ailelerine yönelik yapılmış bir eylem değil tam tersi dönüştürülmek istenen topluma yapılmış bir saldırıdır.

Unutturmanın yanında olaylara dair bilinçli çarpıtma da derin aygıtın vazgeçemediklerinden. Resmi dil “ 2 Temmuz Hadisesi” diye aktarırken, Madımak’ın katliam olduğunu söylemek ve unutturmamak sorumluluğu bizlere kalıyor. Roboski’de “çocuklar göz göre göre katledildi” derken bizler, resmi dil “onlar kaçakçıydı” diyebiliyor. Reyhanlı’da insanlar “kirli bir savaş ve siyasetiniz yüzünden öldü” derken bizler; “Reyhanlı’da 53 sünni vatandaşımız şehit oldu” diyor resmi dil. Uğur Mumcu “gerçekleri gördüğü ve yazdığı için katledildi” derken bizler “bir aşk cinayeti olabilir” diyor resmi dil ve yine Ümit Kaftancıoğlu “halkının haklının yanında oldu için öldürüldü” derken bizler “o zaten vatan hainiydi” diyebiliyor resmi dil. “Berkin ekmek almaya giderken öldürüldü” derken bizler “o saatte ne işi vardı sokakta” diyor resmi dil. Sayısız çoğaltılabilir ve alt alta sıralanabilir benzeri örnekler.

Resmi aygıtın olayları ve gerçekleri çarpıtıp kendi senaryosuyla belleklerimizde yer etmesini sağlaması da unutturma ve yok sayma çabası kadar tehlikeli. Halkın bilgilenme ve haber alma kanallarının tıkandığı yaşanmışlıklara dair iktidarın söylemlerinin tek ağızdan yayıldığı günümüzde bellek yapılandırılması zor olmasa gerek. Eğitim siteminden medyaya kadar uzanan geniş yelpaze toplumu belleksizleştirme konusunda üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor.

Bilinçli ve sürekli bir belleksizleştirme yapılırken unutkan bir toplum olduğumuz söylenir yanı sıra. Devlet ya da muktedir aygıtlarıyla belleksizleştirilen bir toplum olduğumuz ifadesi daha gerçekçi. Yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş aileler bir araya gelerek hatırlatma ve yüzleşme amacıyla gerçekleştirdiğimiz “Benim Babam Bir Kahramandı*” etkinliği sonrasında gördük ki hatırlatıldığında kadim Anadolu insanı, kendisi için mücadele verene sahip çıkıyor. Ama bu yapılmadığı zaman tarihin tozlu raflarına gömülmeye mahkum kronolojik olaylara dönüşüyor değerlerimiz ve yaşadığımız toplumsal dönemeçler. Unutturulmaya meyilli bir toplumdan, hatırlatmalarla değerlerine ve gerçeklerine sonuna kadar sahip çıkan bir topluma dönüşme yolunda umutsuz olmadığımızı deneyimlediğimiz bir etkinlikti. Ve sonrasında “gerçekler ortaya çıksın, kim incinirse incinsin” söylemiyle gerçeklerle, sadece gerçeklerle bezeli bir toplumsal hafıza oluşmasına katkı sunmak amacıyla Toplumsal Bellek Platformu çatısı altında buluşulması da bu deneyimin bir sonucudur. Devletin ve resmi kurumlarının yapmadığı, yapmamakla kalmayıp unutturma çabası içinde olduğu olayları hatırlatmak da sizlere, bizlere düşüyor haliyle.

Halimiz böyleyken bizler biliyoruz ki; siyasal, sosyal ve kültürel birçok konuda olayların belleklerimizde doğru bir şekilde yer etmesini sağlamak sağlıklı bir toplumun öncülleri olacaktır. Geleceğe dair mücadelemiz sürerken, geçmişe dair acı gerçeklikleri ortaya çıkarıp sağlıklı bir toplumsal hafıza oluşmasıyla bitmeyecek işimiz. Zor olanı başarmış olsak da asıl iş sonrasında başlayacak. Acı gerçeklerimizle yüzleşebilme ve kendimizi onarabilmenin yollarını arayacağız birlikte. Yüzleşme, bireyi ve toplumu onarıcı mekanizmalar devreye girecek sonrasında. Muktedire inat bunun mücadelesini vereceğiz hep birlikte. Bu toplumu belleksizleştirmeye çalışanları da belleğimizin en nadide yerine oturtacağız tüm gerçekliğiyle. Bunları yapacağız ki gelecek kuşaklara utanç ve acı yerine umut olalım, umut bırakalım.

*Benim Babam Bir Kahramandı: 21 Haziran 2009 yılında yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş 21 ailenin bir araya gelerek Esenkent Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği anma etkinliği

**Toplumsal Bellek Platformu:Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e uzanan yelpazede yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş 29 ailenin bir araya gelmesiyle oluşan toplumsal hafızaya katkı sunmaya çalışan birliktelik