BİSAM’ın araştırması Türkiye’de bir ilk. Kadın işçi sağlığını toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele alan araştırma, ev içi yüklerinden dolayı kadınların daha fazla sağlık sorunu yaşadığını gözler önüne seriyor. Araştırmanın koordinatörü Gülenç, “Bu çalışma ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadın işçilerin sağlığı için önemini görmüş olduk” diyor.

Toplumsal cinsiyet rolleri işçi kadınları hasta ediyor

Emek Servisi

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası, bir ilke imza attı. Sendika, kadınların yoğun çalıştığı bir elektrik-elektronik fabrikasında, toplumsal cinsiyet rollerinin kadın işçilerin sağlığına etkilerini araştırdı. Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) bünyesinde, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Dairesi’nin koordinasyonunda, akademisyenlerin katkısı ile yapılan araştırma, toplumsal cinsiyet rollerinin işçi kadınların sağlığını son derece olumsuz etkilediğini, ev içi yüklerinden dolayı kadınların daha fazla sağlık sorunu yaşadığını ortaya koyuyor.

Araştırmaya, klemens üretimi yapılan bir elektrik fabrikasında montaj hattında çalışan 95 kadın işçiden 78’i katılmış. Yaşları 21 ile 48 arasında değişen kadın işçilerin 49’u evli, 29’u ise bekâr. Kadınların yüzde 52’sinin çocuğu var. Çocuğu olan kadınların yüzde 27’si evli değil. Bu işçiler kendilerini bekâr anne olarak tanımlıyor.

KENDİLERİNE ZAMAN AYIRAMIYORLAR

Araştırmaya katılan kadın işçilerin yüzde 17’si kendisine zaman ayıramadığını söylüyor. Bu konuda evli olan ve olmayan işçiler arasında gözle görülür bir fark var. Evli olmayan her 5 kadın işçiden 4’ü kendilerine haftada 8 saat ve üzeri zaman ayırabildiğini belirtirken, evli olanların sadece yarısı kendisine bu zamanı ayırabiliyor.

Araştırmanın sonuçları, ev içi cinsiyetçi iş bölümünü gözler önüne seriyor. Buna göre, kadın işçilerin tamamı iş günlerinde evde yemek, temizlik, çocuk bakımı, ev toplama, bulaşık, çamaşır, ütü gibi işlerden en az birini yapıyor. Evli olan kadın işçilerin üçte ikisi, evdeki işlerin planlanmasına tek başına karar veriyor.

Kadın işçilerin yarısına yakını ev içi yüklerin paylaşıldığını söylüyor. Evli olanlarda ise bu oran dörtte bire geriliyor.

ÜÇTE İKİSİ KAS-İSKELET SORUNU YAŞIYOR

Araştırmaya katılan kadın işçilerin üçte ikisi kas-iskelet hastalıklarından muzdarip. Bunu nörolojik sorunlar izliyor. Kadın işçilerin yüzde 78’i boyun, yüzde 76’sı bel, yüzde 61,5’i sırt ve yüzde 69’u baş ağrısından yakınıyor. Fazla mesai yapan kadın işçilerde kas-iskelet hastalığı oranı yüzde 38 iken yapmayanlarda yüzde 14.

Toplam çalışma süresi 8 yıl ve üzeri olan kadınlarda kas-iskelet hastalığı yaşayanların oranı yüzde 41 iken, 8 yıldan az çalışmış kadınlarda bu oran yüzde 20.

Araştırmaya göre, altı saatin altında uyku uyuyan kadın işçilerin sağlıkları daha kötü. Çalışılan işin niteliği de ağrıları etkiliyor. Montajda çalışan 56 işçiden 48’inin (yüzde 86) boyun ağrısı şikâyeti var. Öte yandan operatör olarak çalışan ya da diğer işleri yapan 22 işçiden 13’ü (yüzde 54) boyun ağrısı yaşadığını söylüyor.

Araştırmaya göre, ev içindeki cinsiyetçi iş bölümü, kadın sağlığı açısından ciddi tehdit oluşturuyor. Kadın işçiler arasında evli olup işlerin planlanmasında ortak karar alanlar, almayanlara göre; kendine zaman ayıranlar, ayıramayanlara göre; ev içi yükü paylaşılanlar, paylaşılmayanlara göre kendisini daha sağlıklı hissediyor.

Evli olanlarda kas-iskelet sorunlarının oranı yüzde 39 iken evli olmayanlarda bu oran yüzde 14. Evli olanlar içinde parmak ağrısı çekenlerin oranı yüzde 35 iken, evli olmayanlarda bu oran yüzde 10. Buna göre, evli olan işçi kadınların bekârlara göre daha sağlıksız olduğunu söylemek mümkün.

'BU EŞİTSİZLİĞİ GÖRMEZDEN GELEMEYİZ'

toplumsal-cinsiyet-rolleri-isci-kadinlari-hasta-ediyor-821353-1. Araştırmanın koordinatörlüğünü üstlenen Nuran Gülenç, şu değerlendirmeyi yapıyor: "Klasik işçi sağlığı ve iş güvenliği bakışı bildiğimiz üzere işçilerin, özünde merkezine aldığı erkek işçilerin üzerinden, işyerlerindeki koşullarının iyileştirilmesine odaklanıyor. Toplumsal cinsiyet rollerini görmezden geliyor. Bu çalışma ile ilk kez kadın işçi sağlığına toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden baktık. Çünkü kadınlar çalışma hayatının içine girdiklerinde ev içindeki yüklerinden kurtulmuyorlar; bu yükler evli olup olmamaya, ev içi yüklerinin paylaşılıp paylaşılmamasına, çocuk sayısına, ailede yaşayan diğer bireylerin sayısına göre ağırlaşabiliyor. Hem çalışma yaşamının getirmiş olduğu olumsuz koşullar hem kadınlara biçilmiş cinsiyet rollerı kadın işçilerin sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu çalışma ile bunu istatiksel veri olarak üretmeye çalıştık. Ayrıca bu çalışma kadın işçilerin sağlığını konuşurken, politikalar üretirken, bu alana yönelik çalışmalar yürütürken toplumsal cinsiyet rollerinin ihmal edilmemesi gerektiğini ortaya koymuş durumda. Yine bu çalışma ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadın işçilerin sağlığı için önemini de görmüş olduk."