Karl Marx, bildiğimiz Marx olmadan, Marksizm henüz doğmadan, toprakta ve tarımda komünizm fikri ve eylemi vardı. Avrupa’nın yoksul köylüleri, Ege kıyısındaki tarım işçileri, toprakta gününü ve ömrünü tüketenler, eşitlik, kardeşlik ve bolluk düşü kuruyorlardı. 15. yüzyılın başında Ege’nin çiftçilerine, esnaflarına, balıkçılarına ve hatta Sisam adasındaki Rum papazlarına önderlik eden Bedrettin, “Tanrı dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir; […]

Karl Marx, bildiğimiz Marx olmadan, Marksizm henüz doğmadan, toprakta ve tarımda komünizm fikri ve eylemi vardı. Avrupa’nın yoksul köylüleri, Ege kıyısındaki tarım işçileri, toprakta gününü ve ömrünü tüketenler, eşitlik, kardeşlik ve bolluk düşü kuruyorlardı.

15. yüzyılın başında Ege’nin çiftçilerine, esnaflarına, balıkçılarına ve hatta Sisam adasındaki Rum papazlarına önderlik eden Bedrettin, “Tanrı dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir; birinin servet toplayıp biriktirmesiyle, diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalması ilahi maksada muhaliftir; erzak, giyecekler, hayvanlar, toprak ve bütün toprak mahsulleri umumun müşterek hakkıdır” diyordu.

Eşitlik, adalet ve komünizm fikri, çağlar boyunca anlatılan efsanelerin de değişmez kaynağıdır. Hz. Muhammed, atı Burak ile Mirac’a çıkıp Hakk’tan bal, süt ve elma alır, dönüş yolculuğunda yolu bir dergâha düşer. Kapıyı çalar, “kimsin” derler, “peygamberim” der, “peygamberliğini var ümmetine yap” diyerek almazlar içeri. Ne zamanki Muhammed, “ben de sizin gibi bir fakirim” der, o zaman içeri buyur edilir. İçeride otuz dokuz kişi vardır, Muhammed, “kimsiniz” der, onlar, “kırklarız” derler, “ulunuz kim” der, içerdekiler, “ulumuz yok, hepimiz biriz” diye yanıtlarlar. Selman Pars’tan gelir, elinde bir üzüm tanesi vardır, o üzümü bir kapta ezip kırk kişi kendi aralarında pay ederler ve sonra hep beraber kendi etraflarında dönerler.

Bizim topraklar, tarihten bu yana, tarımda ortakçılık fikrine, toprağı birlikte işleme geleneğine hiç yabancı değildir. 19. yüzyılda Mithat Paşa, ilk tarım kredi kooperatifini bu topraklarda kurdu. Tuna Valiliği sırasında demokratik bir yerel yönetim oluşturan Mithat Paşa, kırsal alanda da güçlü bir kooperatifçilik hareketini başlatmıştı.

Cumhuriyet’in ilanı ile köylüyü yurttaş yapmak için ilk kez 1933’te bir köy tiyatrosunun perdeleri açıldı. 1940’ta çıkan Köy Enstitüsü Kanunu, ilk planda “köye yarayan meslek erbabını yetiştirme”yi amaçlıyor; ziraata elverişli yerlerde köylüleri üretim temelinde örgütlenmeyi hedefliyordu (3803 sayılı kanun, m. 1).

Ve Mahmut Türkmenoğlu’nun çabalarıyla Bademler Köyü’nde 1962’de Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, ardından tiyatro binasının açılışı gerçekleştirildi. 2006’da Köy Senatosu’nu açan Bademler Köyü çiftçileri, sulu tarım, çiçekçilik, zeytinyağı üretimi yapmaktadır. Bu köyde yaşayanların yüzde 47’si “bir yabancı dil” bilmekte, köy nüfusunun yüzde 82’si ise “sosyal güvence”ye sahiptir.

Ancak uluslararası sermayenin özellikle 1970’li yıllardan itibaren estirdiği neoliberal rüzgarlar, tarımın da çökertilmesi sürecini başlattı. ABD ile tarımda ağır antlaşmalar 1950’de Demokrat Parti döneminde imzalanmış; ABD’de “ihtiyaç fazlası olan donyağı, buğday, arpa, mısır, konserve ve soya yağı” Türkiye’ye satılmış, karşılığında ise kendi öz üretimimiz olan zeytinyağının sabun yapımında kullanılması bir kararnameyle yasaklanmış; 12 Kasım 1956 tarihli anlaşma ile Türkiye’nin dışarıya buğday ihraç etmeyeceği garantisi verilmişti.

24 Ocak kararlarını harfiyen sürdüren AKP dönemi ise kırda tam bir çöküşle sonuçlandı. Türkiye köylüsü mahvedildi. Verimli topraklar ve geniş tarım alanları maden şirketlerine peşkeş çekildi. Artık kırda ağırlıkla yaşlı nüfus yaşıyor. Her yerde Tanzim Satış kuyrukları var. Soğan ithal ettiğimiz Mısır, dün Türkiye’ye patates de göndermeye başladı.

Mehmet Fatih Maçoğlu’nun, Ovacık Belediyesi’nin, Ovacık çiftçilerinin ülkenin bir köşesinde başardığı şey, Ege köylülerinin, Bedrettin’in, Mahmut Türkmenoğlu’nun, Bademler Köyü’nün, Köy Enstitüleri’nin bir devamıdır. Hep beraber üretim ve hep beraber örgütlenme modelidir. Ezilmiş, sürülmüş, küçücük bir şehir açısından ise oranın “makus talihi”ne vurulan ilk darbedir.