19 yaşında bir genç kadın, ailesinin namusunu kurtarmak isteyen 16 yaşındaki erkek kardeşi tarafından, geride bıraktığımız hafta, pazartesi gecesi, bıçaklanarak öldürüldü. İsveç, 1999’dan beri, adları “töre cinayeti” diye kayda geçen üçüncü kaybını vermiş oldu. Göz göre göre ölüme terk edilen bu genç kadının ardından, İsveç hükümeti, apar topar aile içi şiddet mağdurlarını koruyabilmek için 20 milyon kronluk bir bütçe ayırdığını ve çalışmalara başladığını duyurduğu.

Iraklı göçmen bir ailenin mensubu olan töre kurbanı genç kadın, İsveç doğumlu. Ailesi tarafından 14 yaşındayken Irak’a götürülüyor ve orada kendisinden 10 yaş büyük bir akrabasıyla rızası dışında evlendiriliyor. Ailesi onu Irak’ta bırakıp İsveç’e geri dönüyor. Töre kurbanı, beş yıl sonra bir yolunu bulup Irak’tan ve zorla evlendirildiği adamdan kaçmayı başarıyor. Geçen sene İsveç’e geri giriyor. İçlerinde sözde “töre” uzmanları çalıştıran ve 19 yaşındaki gencecik bir hayatı koruyamayan İsveç kamu kurumlarının, hatalar zinciri de böylece başlıyor. Genç kadın, ailesinin de ikamet ettiği Malmö’nün Landkrona belediyesine yerleştiriliyor. Burada ‘acil aile’ diye tabir edilen bir bakıcı ailenin yanına veriliyor. Genç kadın, ilk olarak yaşadığı buhrandan kurtulmak için Tekrar Düşün Organizasyonu’yla irtibata geçiyor. Bu organizasyonu aracılığıyla psikolojik destek görmeye başlıyor. Yarım kalan eğitimine devam etmek ve hayatına yeni bir yön vermek için çabalıyor.

Kendini biraz toparlayınca bakıcı ailenin yanından ayrılıp tek başına kalacağı bir eve çıkıyor. İsveç’teki yeni hedefini belirliyor, kuaför olmak istiyor. Daha hayallerine dokunamadan aile baskısı ve ölüm tehditleri başlıyor. Iraklı aile, kızlarının evliliğini bitirmesini ve İsveç’e geri dönmüş olmasını namuslarına sürülmüş bir leke olarak değerlendiriyor. Genç kadının, tehdit edildiğini öğrenen Tekrar Düşün Organizasyonu’ndaki terapisti, kadını korumakla yükümlü olan belediyeyle ilişkiye geçip güvenlik önlemi alınmasını istiyor. Bir risk analizi yapılıyor ve durumun o kadar da ciddi olmadığı kanısına varılıyor. 19 yaşındaki bir hayat, bu iş bilmezlikle ölüme terk ediliyor.

Cinayetten sonra basına konuşan terapist Micheal Högberg, genç kadının, özellikle son haftalarda öldürülmekten çok korktuğunu ve yastığının altına bıçak koyarak uyuduğunu aktardı. Hafta ortasında, öldürülen kurbanın, 39 yaşandaki annesi de cinayete teşvik etmekten tutuklandı. Soruşturma sürdüğü için isimler, birebir adresler gibi pek çok ayrıntı basına aktarılmıyor. Ama olayda kamu kurumlarının ihmali olduğu kesin. Biraz da bunun paniğini yaşayan İsveç hükümeti, “töre”yi anlamak ve önlemek için kolları sıvadı. Stockholm’ün adı efsaneleşmiş eski kadın polis şefi Carin Götblad, “ulusal toparlayıcı” titriyle, aile içi şiddette maruz kalan kadınları korumak için görev başı yaptırıldı. Yeni görevi için basına bir değerlendirme yapması istenen Götland, “Polis daha cesur olmalı ilk adım problemi konuşmak ve sorunu tanımlamak ama cevabı bulduk diye hissetmemek gerekir. Konuşmak yetmez, eyleme geçmeliyiz” dedi.

26 yaşındaki Fadime Şahindal, yine 19 yaşındaki Pela Atroshi, İsveç’te töre ve namus cinayetleri tarafından söndürülen diğer iki genç hayat. Onların isimleri, adlarına kurulan fonlar ve dağıtılan burslarla yaşatılmaya çalışılıyor. Irak kökenli bir aileden gelen genç kız için de bir fon oluşturulup burs dağıtılacağı kadının ad bile açıklanmamışken duyuruldu. Bu liste hızla artabilir. Yapılması gereken ne pahasına olursa olsun tehdit alanları korumak. Bütçelerin zenginliği yetmez, yürek de gerekiyor. Namusunu temizlemeye kalkan cahiller kadar bir cahil cesareti.