“Her intihar bir trajedi ve bir ölçüde de gizemdir” derler.

Türkiye peş peşe gelen ve aynı yöntemle gerçekleştirilen üç intiharı konuştu epeydir, daha da konuşacak. Olayların yöntem dışında bir diğer ortak özelliği de “aile intiharı” olmalarıydı. Aynı çatı altında yaşayan insanlar, birinin organizasyonuyla ölüme gittiler. O “organizatör” de ölmeseydi katil olarak tutuklanacağından, olaylara “cinayet” diyenler oldu.

İntiharlar dizisinin ilki ardından yazdığım yazının son cümlesi; “O dört kardeşin ölüm nedeni konusunda kesin konuşamasak da; … artan gelir dağılımı adaletsizliği, yoksulluk ve işsizliğin daha çok can alacağını söyleyebiliriz.”, şeklindeydi.

Keşke yanılsam ve eşiyle evladının ardından kendini de öldüren baba son “aile intiharı” örneği olsa.

Keşke!

İntihar kolaylıkla nedenini belirleyemeyeceğimiz son derece karmaşık bir eylem. O nedenle, medyanın intihar haberlerinde yapmaması gereken şeylerden biri, kolay ve sansasyonel açıklamalar peşinde koşmak.

Birleşik Krallık’ta yılda 5-6 bin, ABD’de 45 binden fazla insan intihar ediyor. Türkiye’de son yıllarda intihar sayılarında bir artış gözlenirken, resmi veriler 2018’de intiharla yaşamına son verenlerin sayısının 3 bin 161 olduğunu gösteriyor. Günde 8.6 kişi ve nüfusa oranladığınızda bizden zengin birçok ülkeden düşük bir sayı bu.

Her intihar bir trajedi ve bir ölçüde de gizemdir dedik ya, gazeteciler olarak yapmamız gereken daha net saptanabilen trajediye odaklanmak, insanların merakını tatmin için gizemi deşelemek değil!

Geçen yıl Türkiye’de 426 bin 106 kişi öldü ve bu, günde 1,167 kişi demek. Bu kadar ölümü haber yapmazken, içlerinden 8.6’sı olan intiharı neden haber yapalım? Ve nasıl?

Bu sorulara gazetecilik ilkeleri çerçevesinde verdiğimiz cevap çok net: 1) Zorunlu değilse haber yapma, 2) Acılarına son verdi gibi ifadelerle asla özendirme, 3) Detay verme ve 4) Yol, yöntem öğretme.

İntihar, eğer intihar eden kişi yaşarken de yaptıklarıyla haber olan bir ünlü değilse, ancak ardında tüm toplumu ilgilendiren bir neden olduğunda haberdir.
O neden ise, “gizem” içinde eşelenmeden, çoğunlukla daha net görülen “trajedi” içinde bulunabilir. Gazetecilik, intihardan önce ve sonra, o nedenin/nedenlerin peşini bırakmama işidir.

Birleşik Krallık’ta, misal, 5-6 bin intihardan yüzde 90’ının akıl hastalığına bağlı olduğu, geri kalan yüzde 10’un ise farklı nedenlerle ama “tümüyle bilinçli rasyonel bir seçim” olduğu saptanmış.

“Aile intiharı” yalnızca kendinden değil, toplumdan da umut kesmenin işaretidir. Kendi gitmeye karar vermiştir, ama geride kalanları -kardeşin, eşini, çocuğunu- yaşatacak bir toplumsal düzen göremediğinden onları da birlikte götürür.

Peş peşe gelen intiharlar ardından, iktidar ve medyası olayları ülkenin ekonomik durumuyla ilişkilendirmeyi “komplo” ve “ihanet” olarak niteledi. Olayların yoksullukla/açlıkla ilgisi olmadığı ilan edildi.

Peki, neden? Her bir intihar öyküsü, nedenin İngilizlerin yüzde 10’u içindeki “tümüyle bilinçli rasyonel bir seçim” olduğunu düşündüren verilerle dolu.
İşte o nedenleri ortadan kaldıramazsanız, ne yapsanız intiharların önüne geçemezsiniz! Gazeteci intiharı haber yapmayı değil, nedenlerine dikkat çekmeyi dert edinmeli.

15-24 yaş arası her 3 gençten biri işsiz ve genç nüfusta tarım dışı işsizlik oranımız yüzde 32,8’i bulmuş. Eğer üniversitede iseniz, öğrencilerinizin intihar ya da intihar girişimlerine tanık oluyorsunuz, hiç de azımsanamayacak oranda.

Gençleri ve bir bütün olarak aileleri umutsuzluğun girdabına sürükleyen ekonomik krizi haberleştirmeyenler, intihar haberi yaptığını söylemesin!

Teşekkür: Sevgili Erol Zavar’ın Bolu F Tipi’nden gönderdiği el emeği göz nuru tesbihi aldım. Sağolsun.