Edirne dünyanın en verimli topraklarına sahipti, rekor sayıda büyükbaş sahibiydi ve süt üretiminde Türkiye birincisiydi. Şu an ise durum tam tersi. BirGün ekibi olarak, Edirne kent merkezi, ilçeleri ve köylerini gezdik, yurttaşın sorunlarını dinledik. Bir sorduk, bin ah işittik…

Trakya'da halkın sorunları çığ gibi: Bir bölge adeta talan edilmiş

MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz

Edirne, bundan 15 yıl öncesine kadar buğday, ayçiçeği, mısır ve pirinç ekiminde dünyanın en verimli topraklarına sahipti, hayvancılık ve süt üretiminde Türkiye birincisiydi. AKP iktidara geldiği ilk günden beri Türkiye’yi tarım ürünlerinin yanı sıra, son olarak kırmızı ette de dışa bağımlı hale getirmiş durumda. Tam da bu yanlış politikalar nedeniyle geçmişte geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan Edirne halkı, bugün borçlanarak, toprağını kaybederek, kendi çiftliğini bırakıp fabrikalarda çalışarak ya da kendi toprağında işçi olarak, hayatta kalmanın mücadelesini veriyor.

AKP döneminde, Edirne ve köylerinde küçük ve orta ölçekli üretici, sistemden çıkarılarak, büyük ölçekli tesislerde çalıştırılmaya başlanmış. Kendi toprağından ve hayvanından devlet eliyle koparılan üretici, büyük ölçekli tesislerde adeta kölelik düzeni içerisinde, hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu politikaların yarattığı yıkımı rakamlar da net bir şekilde ortaya koyuyor: Bundan 15 yıl öncesine kadar Türkiye’de en fazla süt üretimi sağlayan köy olan Akardere’de, 15 yıl önce günlük 7 ton olan süt üretimi, bugün 2500 litreye düşmüş durumda. 2500 baş hayvan sayısı, bugün bin baş hayvana düşmüş. Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığınızda, Türkiye’nin en büyük endüstriyel hayvan fabrikası da burada…

Bölgenin her ne kadar en yakıcı sorunları tarım ve hayvancılık alanında olsa da, bu kadarla sınırlı değil. Edirne halkı, tarlasını satan köylünün kente göç etmesi dolayısıyla, kiraların yüzde 70’e varan oranlarda arttığına dikkat çekiyor. Öte yandan kentsel dönüşüm hazırlıklarının, Türkiye’nin hemen her yerinde olduğu gibi rantsal dönüşüme zemin hazırlaması da Edirne’nin sakinlerini kaygılandıran gelişmelerden.

Kentte gündemde olan bir başka tartışma konusu da “bütünşehir” meselesi. Edirne halkı, belediyelerin meseleyi sadece “kim hangi koltukta oturacak” çerçevesinde değerlendirdiğini, oysa bütünşehir projelerinin köyleri tamamen yok edecek altyapıyı barındırdığını söylüyor.

Diğer yandan özellikle kent merkezinde, AKP’nin gerici atakları da Edirneliler’in gözünden kaçmıyor.

Biz de BirGün Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce ve CHP Milletvekili Orhan Sarıbal ile birlikte Edirne kent merkezi, ilçeleri ve köylerini gezdik, yurttaşın sorunlarını dinledik.

Edirne’nin en köklü çiftçi ailelerinden biri olan Akgün Ailesi’nden Erdal Akgün, “Yakın zamana kadar en büyük sorunumuz gelirimizin giderimizi karşılayamamasıydı ama artık çok daha ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız: toprağımızı kaybediyoruz” diyor. Büyük firmaların çiftçinin yıllardır süregelen borçlarından ve miras kanunundaki boşluklardan faydalanarak, topraklarını satın aldığına dikkat çeken Akgün, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“400 bin bedeli olan toprağa iki katını vererek bizi rekabet edemez hale getiriyorlar. Dahası, bu firmanın elemanları adliyede nöbet tutuyor ve bu uçsuz bucaksız toprak edinme girişimlerine dur diyen kimse yok. Bugün gelinen noktada bu firma sadece Edirne’de 236 bin dönüm toprak almış durumda.”

Akgün’e göre Türkiye, Osmanlı’da olduğu gibi, tarım kesiminin açlıktan kırıldığı günlere geri dönüyor: “Neden toprak işleyenin olmuyor? Edirne insanı isyan halinde ama ağzını açmaya da korkuyor çünkü sürekli baskı altında tutuluyor. Hiçbir iktidar döneminde yaşamadığımız sefaleti, aşağılanmayı, sindirilmeyi yaşıyoruz. Kendi topraklarımızda yaşamaya korkuyoruz. Eskiden en azından derdimizi anlatacak birileri vardı, artık o da yok, devletten kimseye ulaşamıyoruz. Karşımıza sürekli büyük sermayeleri dikiyorlar ve devlet bizimle muhatap olmuyor. O sermaye grupları da bizlere istedikleri gibi davranıyor.”
Akgün, şöyle devam ediyor:

“Bir de AKP, 3- 5 hayvanla hayvancılık yapılmaz anlayışına, 50- 100 dönem arazisi olan çiftçi desteklenmez anlayışına; yani bizi bitiren anlayışa acilen son vermeli. Kömür, makası dağıtarak bizi üretimden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.”

***

HALKIN YAŞAM TARZINA DA MÜDAHALE

EDİRNE halkı laik duyarlılığı ile tanınıyor. Bu nedenle sokakta taban bulamayan kimi radikal dinci yapıların, bazı dernekler aracılığıyla yurttaşla temasa geçtiği belirtiliyor. Bunun yanında bu grupların, yer yer agresif eylemlere de imza attığını kaydeden yurttaşlar, cüppeli sarıklı kimi kişilerin içkili mekanlara giderek uyarılarda bulunduğuna dikkat çekiyor. Yurttaşlar, “geçmişte Edirne’de bu tip olayları görmek mümkün değildi. Ancak şimdi burada bu tarz örgütlenmeler söz konusu” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet’in simgesi olan kız okulu, halk eğitim merkezi gibi binaların bugün sıbyan mektepleri olarak işlev gördüğünü de vurgulayan yurttaşlar, FETÖ’ye ait kurumlara el koyan AKP’nin yeni tarikatları kurumsallaştırdığını aktardı.

***

“Bütün zamanımız çalışmakla geçiyor”

trakya-da-halkin-sorunlari-cig-gibi-bir-bolge-adeta-talan-edilmis-393492-1.
Edirne’nin köylerine doğru çıktığımız yolculuğa devam ediyoruz. Köylerde hayvancılıkta çoğunlukla kadınlar çalışıyor. Nurgül Yiğitoğlu da bu kadınlardan biri. Pırıl pırıl yüzünün, gülen gözlerinin gerisinde, içinde bulunduğu ekonomik şartlar nedeniyle çocuklarının geleceği için endişe duyan bir anne var.

Nurgül Yiğitoğlu, hem kendi küçük ahırında, hem de bir çiftlikte çalışıyor. Biz yanına gittiğimizde, çalıştığı çiftliğe geç kalmamak için acele ediyordu. 1995’ten beri hayvancılıkla uğraşan Yiğitoğlu, tıpkı diğerleri gibi, kazandığı paranın ancak yem ve veteriner ücretlerine yettiğini söylüyor. “Kızım üniversitede okuyor, oğlum da lisede. Bu koşullarda geleceğe umutla bakamıyoruz. Şimdi çıkmışlar et ithalatı yapıyorlar. Böyle bir çözüm olur mu?” sorusunu yönelten Yiğitoğlu, “bu gidişle ne olacak bilmiyorum, bütün zamanımız çalışmakla geçiyor, yine de kazancımız yetmiyor” diye konuşuyor.

***

BirGün, halkın sorunlarını yerinde dinliyor

trakya-da-halkin-sorunlari-cig-gibi-bir-bolge-adeta-talan-edilmis-393491-1.

Günün sonunda, gazetemiz yayın kurulu üyesi Barış İnce ve CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Edirnelilerle buluşarak, sorunlarını dinledi.

İnce, BirGün gazetesinin, halkın sorunlarını yerinde dinlemek için yeni bir süreç başlattığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“BirGün olarak, sadece muhabirlerin değil, yöneticilerin de içinde bulunduğu, halkın gerçek sorunlarını yerinde dinleyebileceğimiz bir projeyi hayata geçiriyoruz. Bu projenin ilk ayağı olarak Edirne’yi seçmemizin nedeni, Türkiye için çok kritik bir gelişme olan et ithalatı meselesi. Bundan sonra gazetemizde gerçek sorunları bulmaya devam edeceksiniz.”
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da, Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta içinde bulunduğu karanlık tabloyu rakamlarla anlattı. Sarıbal, panelde şöyle konuştu:

“Toprak gaspı, mülksüzleştirme, köyleri boşaltma, emeği hiçe sayma ve sonucunda bir köle toplumu yaratma, Türkiye’de tarım ve hayvancılıkta izlenen politika budur. Ülkemizin 1980 yılında nüfusu 45 milyondu ve 84 milyon baş hayvan vardı. Bugün ise 80 milyon nüfusa karşılık 56 milyon baş var, kaldı ki bu rakam bile şişirilmiş bir rakam. Tarımda da tablo karanlık.”

***

Çocuklarımız köle mi olacak?

trakya-da-halkin-sorunlari-cig-gibi-bir-bolge-adeta-talan-edilmis-393490-1.
Süloğlu ilçesinde yol üstünde rastladığımız bir kahvehaneye giriyoruz. Son derece misafirperver karşılandığımız bu kahvehanede de, bir soruyor, bin ah işitiyoruz. Tanışma faslının ardından çaylarımızı yudumlarken, köylü öncelikle onları dinleyen hiç kimsenin olmamasından yakınıyor. Medyanın, içi boş siyasetle insanları uyuşturduğunu söyleyen köylü, gerçek sorunların örtbas edildiğine dikkat çekiyor.

Bir yurttaş, söze şöyle başlıyor:
“Geçen gün televizyonda gördüm, kırsal kesimde yaşayan insan sayısı 20 milyondan 6 milyona düşmüş. Yani köyden kente müthiş bir göç var ama kente giden arkadaşlarımıza bakıyoruz, hayat standartlarında pek bir düzelme olmuyor. Yerlerine yurtlarını değiştirdikleri, topraklarından koptuklarına değmiyor. Ama buralarda da yaşanmıyor. İnanır mısınız, şu an cebimde 5 lira bile yok. Çocuklarımızın hali ne olacak? Çitçinin 100 milyar lira borcu var, çocuklarımız bu borçları ödeyebilmek için köle mi olacak?”

Bir başka yurttaş, eskiden bir hanede iki inekle geçinen insanların olduğuna, bugün ise ne idüğü belirsiz et ithalatına kaldıklarını belirterek, şöyle devam ediyor:

“İşte o inekler ellerimizden alındı ve borç batağına sürüklendik. Şimdi et ithalatı deniyor, ben kesinlikle karşıyım, ne idüğü belirsiz et yiyeceğime hiç et yemem daha iyi. Hem taşıma su ile değirmen nereye kadar dönecek? Eskiden kasapta bir iki kilo et alırdık, kimi zaman kasapların önünde kuyruk olurdu, peki bugün? 15 yıl önce günde 7 ton süt üretiyorduk şimdi ancak 3 ton. 30 yıl önce koyun mandırasını İstanbul’a satıyorduk bugün ise bütün bir ay parasız geziyoruz.”

Ölüm kalım savaşı
Bir diğer yurttaş da, gübreden, yemden ve veteriner ücretlerinden yaşadığı zararın sonucunda hayvanlarını satmak zorunda kaldığını belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “Çocuklarımızı mecburen şehre gönderiyoruz çünkü ilerde bizim yaşadığımız sefaleti yaşamalarını istemiyoruz. Süt ve hayvancılığın en yaygın olarak yapıldığı bu köyde, kendi çiftliklerimizde çalışan olduk. Her şeyi siyasete bağlıyorlar, oysa biz burda ölüm kalım savaşı veriyoruz.”

***

Süloğlu Belediye Başkanı: Çiftçiler işçiliğe başladı

Edirne’nin Süloğlu ilçesi de, yoksulluk ve göç gerçeğiyle iç içe. Bu ilçenin en hayati sorunları da, elbette geri kalanından bağımsız olmadığı için tarım ve hayvancılık. Ancak Edirne’nin ve ilçelerinin CHP’li belediye ile yönetiliyor olmasından kaynaklanan, hükümetin yol açtığı ekstra sorunlar da var. Süloğlu Belediye Başkanı Mehmet Ormankıran, Akp’ye oy vermeyen her yerin cezalandırıldığı gibi Süloğlu’nun da cezalandırıldığını söylüyor. Ormankıran, yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
“Buranın çok önemli bir ihtiyacı olan Sülaoğlu deresi taşkın ve ıslah projesi hâlâ hayata geçmedi örneğin. Diğer yandan, 35 bin dekarlı alanı sulayacak bir kapalı sistem projesi vardı, o da hayata geçmedi. Tarım ve hayvancılık konusunda da ilçemizde rakamlar hiç iç açıcı değil.”

İlçede, 1990’larda, Ziraat Bankası’na borcu olan çiftçi oranı yüzde 10 iken şu an yüzde 90 olduğunu kaydeden Ormankıran, “Faiz düşse de bizden alınan para düşmüyor. Yüzde 5 faiz deniyor ama o reelde yüzde 15’ten aşağı olmuyor. Çiftçi aldığını yerine koyamıyor, borcu katlanarak devam ediyor” ifadelerini kullanıyor.

Süloğlu’ndaki çiftçilerin büyük bir çoğunluğu tarımı bırakmış durumda. Ormankıran, halihazırda 1000 kadar çiftçinin Domurcalı Organize Sanayii Bölgesi’ndeki fabrikalarda çalıştığını, birçok insanın da göç ettiğini belirterek, 1998-99 yıllarında Süloğlu nüfusu 8 bin 700 iken bugünkü nüfusu 4000’e düştüğünü söylüyor.