Tolgay Arslan’ın Beşiktaş’a transferinde kendisinden çok babası rol oynadı desek abartmış olmayız. Bu ne Türkiye ne de dünya futbolunda, babaların başrolü oynama isteğinin son örneği.

Ya Ya Ya Şa Şa Şa filminde Münir Özkul oğlu İlyas’ı her futbol oynamaya gittiğinde eşek sudan gelene kadar döverdi hatırlarsınız. Hatta spor malzemelerini de en sonunda sobaya atıp yakmış, ardında İlyas Salman’ın “babaaaaa” haykırışı kalmıştı. İlyas’ın futbol yeteneğini bir türlü anlamayan babasının, ona kapıcılıkta yardım etmemesine içerliyordu. Ta ki bir spor kulübünün yöneticileri eve gelip aileye o güne kadar bir arada görmedikleri bir parayı teklif edene kadar. Futbol düşmanı baba bir anda Sir Alex kesilmişti.

Futbolcunun eşini ikna etmek ayrı bir yöneticilik marifeti, hatta bu iş babayı ikna etmekten daha kolay diyebiliriz. Bu tavır sadece transfer görüşmeleri için değil futbolcuların aldıkları tüm kararlar için geçerli. Mesut Özil ve Hakan Çalhanoğlu’nun babası, ulusal takımın Fatih Terim’e emanet olduğu iki farklı dönemde gündeme gelerek uzun süre kamuoyunu meşgul ettiler. Her ikisi de (haklı ya da haksız nedenlerle) hocayı kızdırmış ve bu kızgınlık oyunculara olan aksi tavır olarak geri dönmüştü.

Futbolcu babalarının bir başka ortak noktası da çocuklarının futbol geleceği, yetenekleri, onu isteyen takımın tarihi, imajı, taraftarların beklentisi, kulüp yapısı, ülkedeki hayat şartlarıyla ilgilenmeyip ceplerini daha çok doldurmak istemeleri. Ortada milyonların dolaştığı bir pazarda kişisel menfaatlerin ön plana çıkmaması mümkün değil. Dünya futbolunda bir dolu talihsiz İlyas var ve babaları cüzdanları kalınlaştığı zaman mutlu oluyorlar. Dolayısıyla bu akraba ilişkilerinin futbol ve transfer piyasasından bir an önce izole edilmesi lazım. Eğer baba-oğul yeşil sahalardan geliyorsa ve birbirlerinin derdini anlıyorlarsa bunun olumlu yansımalarını görüyoruz. Zidane, Maldini, Blind ve Schmeichel örneklerinde olduğu gibi.

Futbolcu babası deyince akla ilk gelen isim Sermet Şükür’dür benim için. Hakan Şükür’ün kontratı ne zaman bitmeye yüz tutsa, ne zaman oğlunun aldığı ücretten şikâyetçi olsa, baba Şükür soluğu Ali Şen’in evinde alır ve yanında ülke basınının bütün asparagas habercilerini de götürürdü. Hakan Şükür’ün Galatasaray’dan Torino’ya gitmeden önceki 1990’lı yılların başlarındaki dönemleriydi.Babasının Fenerbahçe yönetimi ile görüştüğü, başkan Ali Şen’le yan yana geldiği hatta onun evine sık ziyaretler yaptığı konuşuldu. Ortalıkta ünlü golcünün aldığı paradan memnun olmadığı, kontrat yenilemek istemediği konuşuluyordu. Sonra dedikodular bir anda farklılaştı. Aslında Hakan’ın Galatasaray’dan memnun olduğu, babası Sermet Şükür’ün oğlunu Fenerbahçe’ye transfer ettirmek ve daha fazla ücret almasını istediği ortaya çıktı. Ardından baba Şükür, Ali Şen’in evinin kapısından çıkarken görüldü. Hakan Şükür futbolu bırakana dek ne zaman basından kaçsa piyasaya çıktı Sermet Şükür. En son oğlu futbolu bıraktığında milletvekili olma maratonundayken, “Adnan Polat çocuğun hakkını vermedi, oğlum milli takıma alınmadı ve birden Galatasaray’dan da uzaklaştırıldı” şeklinde konuşmuştu.

Bu iş sadece bize özgü değil. Jürgen Klinsmann futbola başladığında babası Siegfried’a kariyerinde hiçbir zaman Bayern Münih’te oynamayacağı yönünde söz vermiş, 1995’te Tottenham’dan Alman devine transfer olurken babasından özel bir izin almıştı. Hatta bu iş futbolla da sınırlı kalmıyor. 2000’li yılların başında geleceğin en büyük tenis yıldızlarından birisi olacağı düşünülen Jelena Dokic, babası Damir ile yaşadığı çalkantılı ilişki ve sakatlıklar yüzünden hiçbir zaman istediği yere gelemedi. Kısacası, bu evrensel bir mesele.