Bazı maçlar kaliteli hücumlar ve yüksek tempolu oyunlarla değil, mücadeleci ruhla ve kazanma hırsıyla alınıyor. Fenerbahçe de tam olarak böyle yaptı. Sahaya net bir takım iradesinin koyulduğu karşılaşma, Kanarya’nın kendi sahasında taraftarının itici gücüyle kazandığı eski maçları hatırlattı.

Tribünler doluymuş gibi

BERKANT GÜLTEKİN

Maç, Başakşehir’in erken golüyle başladı. Duran toptan gelen gol, Fenerbahçe’nin savunma zaaflarını da net şekilde gösterdi. Deniz Türüç’ün sol kenardan kullandığı serbest vuruşta, sarı-lacivertli oyuncular rakibin art arda 3 kez topa dokunmasına engel olamadı. Mahmut Tekdemir’in direkten dönen topu tamamlamasıyla skor 6’ncı dakikada 1-0 oldu.

Kalesinde golü gördükten sonra Fenerbahçe ileride baskıyı artırmaya çalıştı. Başakşehir karşısında Thiam ve Ademi’den oluşan çift forveti tercih eden Erol Bulut, rakip stoperler Skrtel ve Epureanu’nun rahat top kullanmasını engellemek istedi. Ancak Kanarya, rakibinden çıkarken hiç top kapıp tehlike yaratamadığı gibi, Mahmut ve İrfan Can’ın oyun kurmasının önüne de set çekemedi.

Orta sahada bariz bir Başakşehir üstünlüğü söz konusuydu. Merkezi Mahmut-İrfan Can-Aleksic üçlüsüne emanet eden Okan Buruk, aynı bölgede Gustavo ve Mert Hakan’la varlık gösteren ev sahibine şans tanımadı. Orta sahadaki Başakşehir dominasyonu nedeniyle Fenerbahçe, ilk 15 dakika pasla ileriye çıkmakta hayli zorlandı. Okan Buruk, Fenerbahçe geride topla oynarken Gustavo’ya çoğunlukla Aleksic’le bire bir markaj uyguladı. Biraz da bu nedenle sarı-lacivertliler geriden planlı çıkış vizesi alamazken, iş yine Thiam’a atılan uzun toplara ve Caner’in ortalarına kaldı.

tribunler-doluymus-gibi-820454-1.

Zaten en uçta boy ortalaması 1.90 cm olan iki forveti sahaya süren Erol Bulut, Caner’i de bek yerine önde konumlandırarak kenar ortalarıyla gol arama niyetinde olduğunun sinyallerini vermişti. İlk yarıda Fenerbahçe bütün tehlikeleri Caner’in yaptığı ortalarla yarattı. 28’de Caner’in kornerin devamı olan pozisyonda sağdan yaptığı ortada Thiam, yakın mesafeden topu ağlara gönderemedi. 45+1’de Caner bu kez kendi bölgesinden kesti, seken topta Gustavo dokundu ancak yine gol olmadı. Aynı atakta, Caner bir kez daha topu ceza sahasına yolladı ve kaleci Volkan’ın büyük hatasını affetmeyen Nazım, ilk yarının 1-1 eşitlikle sona ermesini sağladı.

İkinci yarıdaki denge oyunu, kornerden doğan bir tehlikede Fener’in stoperi Tisserand’ın zor vuruşuyla son buldu. 60’ncı dakikada Başakşehir filelerine 2’nci yan top golünü de gönderen Fenerbahçe, böylece rakibinin oyun disipline büyük darbe vurdu ve maçtaki mental üstünlüğü ele geçirdi. İlk yarıdaki güçlü oyununu sarı-lacivertli takımın direnci nedeniyle sürdüremeyen Okan Buruk’un öğrencileri, 70’ten sonra maçın yükselen tansiyonuyla birlikte 2 kırmızı kart (Rafael-İrfan Can) görerek teslim bayrağını çekti. Aynı dakikalarda Buruk’un da tribüne gönderilmesi, konuk ekibin psikolojisini tamamen alt üst etti.

Maçın kalan dakikalarında sahanın içinde ev sahibine sorun çıkabilecek herhangi bir parametre yoktu. 2 kişi eksilen rakibine karşı oyunu kontrolü altında tutmakta zorlanmayan Erol Bulut’un takımı, bitiş düdüğüne kadar galibiyetin moral düzeyini arttıracak 2 gol daha buldu. Maçın oyuncusu Caner, 84’te Gustavo’ya verdiği nefis pasla takımının farkı 2’ye çıkarmasını sağlarken, 89’da Mert Hakan düzgün bir vuruşla skoru ilan etti: 4-1.

tribunler-doluymus-gibi-820455-1.

Kadıköy’deki mücadele, Başakşehir’in oyun ve skor üstünlüğüyle başlamasına rağmen, Fenerbahçe’nin farklı zaferiyle sona erdi. Bunda ilk yarının son saniyelerinde gelen Nazım’ın golünün etkisi büyük elbette. Bu gol, Erol Bulut’un öğrencilerinin ikinci yarıya oldukça iştahlı bir şekilde başlamasına olanak tanıdı. Fenerbahçe geriye düşmesine ve rakibinin yüksek taktik disiplinine rağmen, maçı bu iştahla çevirmeyi bildi.

Başta orta sahanın rakibe kaptırılması olmak üzere sarı-lacivertli takımın oyununda birçok defonun bulunduğu söylenebilir. Ancak bazı maçlar kaliteli hücumlar ve yüksek tempolu oyunlarla değil, mücadeleci ruhla ve kazanma hırsıyla alınıyor. Fenerbahçe de tam olarak böyle yaptı; iyi takım savunmasının ve direncin yeteri kadar sergilendiği maçlarda, kolay kolay kaybetmeyeceğini gösterdi. Sahaya net bir takım iradesinin koyulduğu karşılaşma, Kanarya’nın kendi sahasında taraftarının itici gücüyle kazandığı eski maçları hatırlattı. Belki bu, tek başına şampiyonluk için yeterli değil; fakat bu ruh olmadan da şampiyonluk için mücadele verilemez.