Trompet sanatçısı Barış Demirel, albümünün habercisi olan yeni single çalışması “Sal Beni” ile dinleyiciyle buluştu. Tüm enstrümanları kendisi çalan Demirel, “Günün sonunda trompetim yine asıl sözü söyler” diyor.

Trompetim yine son sözü söyler

Işıl ÇALIŞKAN

“Uçurtmanın ipini salar gibi/ Ben de kendimi salsam/ Yükselir de bulur muyum kendime bi yol…” Bu sözler trompet sanatçısı Barış Demirel’in 7 Haziran’da yayımlanacak “Mutluluklar” albümünün ilk şarkısı “Sal Beni”den. Bu kez vokalistliğiyle de dinleyici karşısına çıkan Demirel şarkıda, trompet soloları ile adeta yarış içinde. Bir kazanan yok elbette ama ortaya bir şölenin çıktığı kesin. Şarkının bir de başka versiyon sürprizi var. O da İsviçreli müzik grubu Kadebostany imzası taşıyor.

Prodüktörlüğünü Da Poet’le Barış Demirel’in üstlendiği şarkı, buruk trompet soloları ve modern zamanların ruhuna uygun aşk hikâyesi ile oldukça iddialı. Demirel ile müzik serüvenini konuştuk. Trompeti ile adeta aşk yaşadığını üflediği her notada dışa vuran Demirel, tromperiyle hukukunun üniversite yıllarına dayandığını anlatıyor. Vücudunun bir uzvu gibi tanımladığı trompetiyle olan hikâyesini şöyle özetliyor Demirel: “Üniversite dönemlerine kadar amatör gruplarda gitar, bas gitar çalıyordum veya şarkı söylüyordum. Bir grubumda trompet olmasını çok istiyordum. Hem çalan arkadaşım yoktu hem de kimseyi çalması için ikna edemiyordum. Trompet öğrenmeye karar verdim. 2008’de yolumuz kesişti, o günden beri bir uzvum gibi.”

HER PROJEDE YENİ BİR YOLCULUK İMKÂNI

Trompet etrafında kurduğu caz, ambient, hiphop, rock türlerini de içinde barındıran soundunun oluşum sürecini sorduğumuz Demirel, birbirinden çok alakasız şeyler dinlediğini ve dolayısıyla ilham alabilecek birçok malzeme olduğunu ifade ediyor. Demirel sözlerini şöyle sürdürüyor: Birlikte müzik yaptığım insanlardan ve projelerden de öğrendiğim, bu yolda kendimi geliştirmemi sağlayan bir dolu şey var. Gayet içime sinen, inandığım basit bir fikrin üzerine onu büyüten hizmet eden, tamamlayan unsurları da katabilince parça şekilleniyor. Telefonumun ses kaydedicisine hemen hemen her gün yeni fikirler kaydediyorum. Çoğu zaman fikirleri kolaj gibi kullanıp yeni bir parçaya evriltiyorum. Yeni albümde trompet yine ön planda olsa da neredeyse her parçasında vokalime, şarkı söylemeye de yer verdim. Asıl karakterimi, ifademi bozmadan yaptığım her proje, albüm birbirinden farklı tınılara sahip olabiliyor.” Bir orkestranın içinde trompetin rolünü ise, “Benim içinde bulunduğum ya da üreticisi olduğum müziklerde genelde hikâyeyi anlatan rolündedir trompet” sözleriyle anlatıyor.

Albümünün habercisi olan Sal Beni’ye getiriyoruz sözü. Demirel şarkının hikâyesini, “Sal Beni tamamen ne istediğimi bilmediğim ve maymun iştahlı olduğum bir zamanın hemen arkasından yazılmıştı. Asıl mevzu kişinin beni salması da değil, ben kendimi salamıyorum zaten” diye anlatıyor. Yeni albüm tüyolarını sorduğumuz Demirel, synth ve beat’lerin dışında bütün enstrümanları kendisinin çaldığını belirtiyor. Müzisyen, “Tabii günün sonunda trompetim yine asıl sözü söyleyen olabilir” diyor. Albümde bir Deniz Tekin düeti olduğunu müjdeleyen Demirel, bunun için çok heyecanlı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Sonrası video performanslar, farklı konseptler, kısmetse konserler!”

POLİTİKALARDA SOSYAL ADALET ESAS OLMALI

Pandemi dönemi için, “Herkesin çok zorlandığı bir dönem, müzisyenler için de çok zor. Konser yok, gelir yok” diyor. Bu süreçte trompet dersleri vermeye devam ettiğini anlatan Demirel, süreci şöyle anlatıyor: “Kendimce üretime geçtim ya da üretebileceğim alanlar oldu. Müzikle ilgili farklı alanlarda ufak tefek fırsatlar çıktı. Bazı duygu durumlarıyla beraber gelen fikirler şekillendi, planlanmaya başladı ve sonra albüm kaydettim. En azından ekonomik ve psikolojik olarak biraz idare ettim diyeyim. Konserleri çok özlüyorum.”

Söz pandemi sürecinde yaşamına son veren müzisyenlere geldiğinde Demirel, sorunun çözümünün gerçekçi, dişe dokunur politikalarla mümkün olabileceğini ifade ediyor. Sosyal adaletin esas olması gerektiğini vurgulayan Demirel sözlerini şu sözlerle noktalandırıyor: “İşin kötüsü hayatını kaybedenler sadece müzisyenlerle de sınırlı değil. Dolayısıyla bütünleyici, insanları umutsuzluktan uzaklaştıracak ve güçlendirecek politikalara ihtiyaç var, onları umutsuzluğa sürükleyen değil yaşamalarına vesile olacak politikalara. Umut vermek, yaşatmak, sosyal adalet esas niyet olmalı.”