ABD’de işsizlik oranı son derece düşük olsa da büyüme döngüsü yavaşladı ve ekonomi gitgide kırılganlaşıyor. Trump ve danışmanların bu değişkenleri yakından izleyip izlemediği meçhul.

Trump Ekonomisi

JIM O'NEILL

Bu günlerde insanlar ‘Nasılsın?’ diye sorduklarında şakayla karışık şu cevabı veriyorum: “Trump yönetimini, Brexit sürecini, İngiltere’de siyasi partilerin yaşadığı krizi ve Mancherster United’ın halini saymazsak harikayım!”

Gelin görün ki bir süredir ‘olumsuzluklar listesi’ öyle bir uzadı ki, bu espriyi yapmak giderek zorlaşıyor. Artık Hong Kong’daki siyasi krizi, Japonya ve Güney Kore arasındaki ekonomik-diplomatik anlaşmazlığı, Hindistan yönetiminin Keşmir ve Jammu’nun özerkliğini iptal etmesini (ve genel olarak Hindistan-Pakistan gerilimlerini) ve de Güney Afrika’da Afrika Ulusal Kongre Partisi’nin içine düştüğü karmaşayı da saymalıyız.

Daha da kötüsü, hava da iyi gitmiyor: sıcak hava dalgaları Avrupa ve ABD’yi kasıp kavurdu ve iklim değişikliğinin etkilerinin artarak gündelik hayatlarımızı etkilediğini bize bir kez daha gösterdi. Tüm bunlara küresel belirsizliği besleyen diğer unsurları da ekleyelim; Orda Doğu’dan tutun Putin yönetimindeki Rusya’ya, sosyal medya krizlerinden, antibiyotik direnci kazanan mikroplara... Elimizde tam bir felaket senaryosu var.

Normal zamanlarda yaşıyor olsak bu gelişmeler ekonomide ‘risk primlerine’ derhal yansırdı; hele ki küresel büyümenin 2019 boyunca epey yavaşladığını hesaba katacak olursak... Fakat normal zamanlarda yaşamıyoruz ve bunun başlıca sebebi para politikası karar alma süreçlerinin aldığı hal. Bu noktada insan şunu merak ediyor: Acaba Trump, Çin’e yönelik ek vergiler koyacağını söylerken, aslında ABD Merkez Bankası’na faizleri düşürmesi için baskı yapmaya mı çalışıyordu? Nihayetinde Çin’i hedef alan son ‘Twitter çılgınlığı’ FED’in 25 baz puanlık faiz indirimi açıklamasından sonra geldi ve bu faiz indirimi Trump için yeterli değildi.

KÖTÜ ADAM TRUMP

Bazen Trump’ı James Bond filmlerinden fırlamış bir kötü adama benzetiyorum; dünyayı ele geçirmek için gizli, gereksiz derecede karmaşık bir planı var. Yaptığı şeyleri herhangi bir mantıksal çerçeveye oturtmamız kesinlikle mümkün değil. Şüphesiz, dış politikada giriştiği ‘popülist kasılmaların’ amacı, dünyadaki diğer liderleri kışkırtmak ve benzer davranışlara sürüklemek olabilir. Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Keşmir’de yaptıkları, Japon ve Güney Kore hükümetlerinin birbirine çektikleri numaralar adeta Trump’ın kitabından çıkmış gibi. Şüphesiz, dünyada birçok lider ‘bu davranışlar ABD başkanına yaraşıyorsa, bana da yaraşır’ diye düşünüyor.

Diğer yandan Trump’ın içişleri stratejisini açıklamak daha güç. Başlıca hedef, 2020 seçimlerine giden yolda seçmen desteğini güçlendirmek. Fakat Trump ikinci defa seçilmek istiyorsa marjlarda kalan seçmenleri ikna etmesi gerek ve içişlerinde benimsediği mevcut yaklaşımın ona oy getireceğini söylemek güç.

Tabii ekonomi bu noktada büyük önem taşıyor. ABD’de işsizlik oranı son derece düşük olsa da büyüme döngüsü yavaşladı ve ekonomi gitgide kırılganlaşıyor. İşin kötüsü, ABD ekonomisinin finansal koşullarla ilişkisi ‘tek taraflı’ bir hale geldi; burada kast ettiğim kısa dönem faiz oranları, bono getirileri, hisse senedi fiyatları, doların değeri ve konut fiyatları. Bu değişkenler kötüleşirse ABD ekonomisi kötü etkilenir, fakat iyileşirse ekonomiye pek bir getirisi olmaz.

ÖNGÖRÜLEMEYEN BAŞKAN

Trump ve danışmanların bu değişkenleri yakından izleyip izlemediği meçhul. Parasal gevşeme için yanıp tutuşuyor gibiler, fakat Trump’ın Çin’e yönelik tehditleri küresel piyasaları bir kez daha salladı, ABD’li çokuluslu şirketlerin hisseleri de değer kaybetti ve bunun sonucunda doların değerlenmesiyle ABD’de finansal koşullar sıkılaştı.

Piyasaların günlük hareketlerini bir kenara bırakacak olursak Trump, FED’in ‘finansal koşulların esiri olması’ için çalışıyor olabilir. Özellikle bono getirileri düşer ve getiri eğrisi tersine dönerse. Böyle bir durumda daha esaslı faiz indirimleri kaçınılmaz hale gelebilir. Fakat böyle bir durumda parasal gevşemenin ekonomideki risklere bir faydası olmayacaktır çünkü risklerin kaynağı parasal olmayacaktır.

Dahası, Trump’ın öngörülemezliği ihracatçılar ve uzun vadeli yatırımlar yapmayı düşünen tüm diğer kesimler için riskleri artırdı. O hale para politikasındaki gevşemenin işe yaramasının tek bir yolu var, o da büyümenin tüketici güdümünde hız kazanması. Fakat tüketim halihazırda ABD milli hasılasının yüzde 70’ini oluşturuyor ve ticaret savaşı tüketici fiyatlarını yükseltiyor. Bu da işsizliği arttırabilir.

Bu da beni daha önce defalarca telaffuz ettiğim noktaya getiriyor: Önümüzdeki on yılki ekonomik büyümede belirleyici olan Amerikalı değil, Çinli tüketiciler olacak. ABD bir noktada, Trump ya da bir başkasının yönetiminde, bunu kabullenmeli ve belki de fırsat olarak algılamalı. Çinli tüketicilerin yükselişi Amerika’nın ekonomik sıkıntılarının birçoğuna çözüm olabilir, yeter ki Amerika gölge etmesin.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: Project Syndicate