Bu dâhiyane fikir Hua’ya ait, ne de olsa adam hem eski diplomat hem de hukukçu. Duyunca tabii ki çok sevindim. Çünkü Trump’ın o malum tweeti yüzünden burada insanların “Böyle bir şey nasıl olabilir” şaşkınlığı içinde sordukları sorular ve (bazen kıs kıs gülerek) yaptıkları yorumlar öyle bir hal aldı ki, artık kanıma dokunmaya başladı. O kadar […]

Bu dâhiyane fikir Hua’ya ait, ne de olsa adam hem eski diplomat hem de hukukçu. Duyunca tabii ki çok sevindim. Çünkü Trump’ın o malum tweeti yüzünden burada insanların “Böyle bir şey nasıl olabilir” şaşkınlığı içinde sordukları sorular ve (bazen kıs kıs gülerek) yaptıkları yorumlar öyle bir hal aldı ki, artık kanıma dokunmaya başladı. O kadar ki, bazen kendimi sanki herkesin önünde madara edilmiş gibi hissediyorum. Yetkim olsa, telefonu kaldırıp bağımsız Yeni Türkiye yargısına “Şu Trump denen adama önce 500 milyar dolar tazminat cezası kesin, ardından basın 20 yıl hapis cezasını ve tıkın içeri ki görsün Yeni Türkiye’nin adaletini” diye talimat verirdim (yüksek tazminattan muradım memleketin dış borcunu kapatmak. Yani krizi fırsata çevirmeye çalışıyorum). Lakin Yeni Türkiye’de yargı böyle çalışmıyor, malum. Zaten ben söylesem de onlar yapmazdı. Çünkü günün birinde kimsenin onları korumayacağını/koruyamayacağını, eninde sonunda okkanın altına kendilerinin gideceğini gayet iyi bilirler.

Trump’ın o tweeti memleketi yönetenleri dünyanın gözü önünde küçük düşürüyor (işin bu kısmı beni hiç ilgilendirmiyor. Kendi aralarında halletsinler), ülkeyi ekonomik sabotajlar için hedef yapan ve tehdit eden bir emperyalist küstahlık içeriyor. Ben o tweetten ancak bu üç suçu çıkarabildim ama varlık nedeni “olmayan suçu icat etmek, suç uydurmak” olan bazı yanaşma savcı-hâkimler en az on suç daha çıkarabilirler. Böylece, Trump da AKP devleti yargısının adaletiyle tanışabilir.

Yine de, bence, bu işe kalkışmadan önce iki kere düşünmek lazım. Çünkü Yeni Türkiye yargısının “ifade özgürlüğü” kapsamına aldığı öyle laflar var ki, kahvede söylense cinayet sebebi olur. Uygar dünyada bu kadar “mezhebi geniş” ifade özgürlüğü örnekleri yok. Olan yerlerin adının ise yazıda bile geçmesini istemem. Trump’ın nasıl biri olduğu düşünüldüğünde endişelenmekte haklı olduğum anlaşılabilir. Donatella Versace’nin “Trump, aslında bizlerin içine korku salarak kendini güçlü hissetmeye çalışan çok zayıf biri, bir ödlek” değerlendirmesine katılıyorum; ama eksik buluyorum. Şöyle ki; Trump, tekin biri olmadığı gibi, her şey ve herkes üstünde tartışmasız hak ve söz sahibi olduğuna inanan bir varoş bitirimi ve ağzı bozuk bir lümpen. Bütün entelektüel sermayesi küfür-hakaretten ibaret. Bu yolla, edepsizlik yaparak, rakip gördüklerine üstünlük kurduğunu sanıyor. Bu yüzden, savunmasını tamamıyla yargının ifade özgürlüğü kapsamına aldığı o yüz kızartıcı lafları kullanarak yapacağından eminim. Savcı-hâkimlerin ve taraf olanların yüzüne karşı ve bütün dünyanın gözü önünde ağız dolusu “ifade özgürlüğü”… Kanaatimce pek fena olur. Daha da beteri, muhalefete de kötü örnek olur. Maazallah, ya onlar da “ifade özgürlüklerini” dolu dolu kullanmaya başlarlarsa…