Google Play Store
App Store

Siyaset bilimci Özel, Harris’in stratejik hamleler ile seçim zaferi getirebileceğini söyledi. Özel’e göre Trump, ülkeyi otoriterleştirecek. Ancak seçimde 1948’deki gibi bir sonuç da ortaya çıkabilir.

Trump ülkeyi otoriterleştirecek
Fotoğraf: İHA

Dış Haberler

Siyaset Bilimci Soli Özel, ABD’deki başkanlık tartışmalarını BirGün TV’ye değerlendirdi:

“Trump ile yaptığı münazaradan sonra Biden yarışta kalmakta ısrar etseydi bütün para kesilecekti ve bu şekilde kampanyasını sürdürmesi mümkün değildi. Bunun ötesinde Demokratlar ve ABD toplumu geçen seneden beri Biden’ın fiziki olarak hızla çökmekte olduğunu görüyordu ve bir dönem daha başkanlık yapamayacağına kanaat getirmişti. Biden kendi inadı ve parti oligarklarının ona destek vermeyi tercih etmesiyle kendisini empoze etmiş oldu.

Ayrıca 2020 yılında seçilirken bir ‘geçiş başkanı’ olacağını ve ‘Trump’ın pisliklerini temizleyeceğini’ söylemişti. Yani açıkça söylemese de tek dönem görev yapacağını söylemiş oluyordu, dolayısıyla sözünü de tutmamış oldu. Tüm bunların ardından kendi danışmanlarının ‘çok akıllıca’ diye gördükleri haziran ayındaki münazaraya ‘Burada Trump’ı tepelerim, tekrar yelkenime rüzgâr dolar ve tartışmalar biter’ diye girdi. Ancak bu fena halde geri tepti ve o geceki performansı onu bitirdi.

Soli Özel
Siyaset Bilimci

DEMOKRATLAR İÇİN ŞANS

Biden’ın kararı, kaybedilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan bir seçimi yeniden rekabete açtı. Demokratların 19 Ağustos’ta kurultayı başlayacak. Herkesin aday olabileceği bir kurultay mı olacak yoksa önceden partinin adayı belirlenmiş mi olacak bilemiyoruz. Partinin Barack Obama gibi önde gelen isimleri Kamala Harris’e destek vermedi şimdilik. 1968’de Chicago’daki kurultayın akıbetine benzememesi için daha dar kapsamlı bir çekişme olmasını tercih ediyorlar. Harris, Biden’dan daha popüler değil birisi değildi, başarısız bir başkan yardımcısı olduğu düşünülüyordu. Fakat Demokratlar açısından bu seçimde önemli bir mesele olan kürtaj konusunda Biden yönetiminin bayraktarlığını yaptı. Öte yandan Demokratların eleştirildiği suça karşı zayıf olmakla suçlanabilecek birisi değil. California’da başsavcıyken suça karşı sert bir tutumu vardı. En ilginci başsavcılık seçimlerinde Trump kendisine bağış yapmış, bunu tepe tepe kullanacaklar.

1948 yılındaki seçimde herkes Demokratların Harry Truman’ın kaybetmesini bekliyordu, ancak yine de  seçimi kazandı. Hiçbir şeyin kesinliği yok. Ancak yine de Trump parti kurultayından zafer havasıyla çıktı. Suikast girişimi ona yönelik sempatiyi artırdı. Saldırı sonrası yumruğunu kaldırarak ‘Savaşın’ diye demesi liderlik kişiliğine şüphesiz katkı yaptı. Şimdi Demokrat aday kim olacak bilmiyoruz ancak seçmeni heyecanlandıracak, onları sokağa döküp kampanyada çalışmaya itecek başkan ve başkan yardımcısı adayı ortaya çıkarsa Trump’ın işi daha sallantıda olur.

Çünkü Amerikan seçimi genel oy açısından yaklaşık yüzde 7 kararsız seçmen üzerinden belirleniyor ve 8 ila 10 arasındaki eyaletlerde oy kaymaları yaşanabilir. ABD’deki seçim sisteminden kaynaklı North Carolina, Michigan, Penysylvania, Wisconsin gibi eyaletler bunlar arasında. Bu yüzden Harris aday olacaksa büyük ihtimalle yardımcısı olarak coğrafi dengeyi kurmak için Orta Batı eyaletlerinden ya da güney eyaletlerinden birini seçmesi gerekecek. Bu yüzden cumhuriyetçilerin güçlü olduğu eyaleti yöneten Demokrat bir valiyi yanına alması akıllıca olur.

Trump’ın her ne kadar ‘Ben bunları tanımam ama iyi insanlarmış’ dediği ‘Heritage Vakfı’nın’ hazırladığı ‘2025 Projesi’ adlı bir rapor var. Vakıf, iki yıldır olası bir Trump yönetiminde kimlerin iş başına getirileceği ile ilgili listeler hazırlıyor. Kitaplaştırılan bu rapor, Amerika’yı çok daha otoriter bir yönetim anlayışına götürecek ve kadınlara karşı özellikle son derece tarihin gidişini tersine çevirecek bir içeriğe sahip. Amerikan bürokrasisini yeniden yapılandırarak politize edecek bir anlayışla hazırlanmış olan bir rapor bu. Trump’ın seçimi kazanmasıyla muhtemelen Yüksek Mahkeme, Kongre ve Başkanlık Trumpçıların eline geçecek ve bu programın uygulamaya konması kolaylaşacak.

Nitekim iki hafta önce Yüksek Mahkeme, ABD başkanına ‘sultanınkilere benzer’ bir hak tanıyarak ‘görev nedeniyle vermiş olduğu kararlardan dolayı kanunen sorumlu tutulamayacağı’ kararı verdi. Bu durumda 6 Ocak 2021’deki Kongre Baskını’nda olduğu gibi Trump’ın satır aralarında verdiği ‘Kongre’ye saldırın’ mesajından suçlanamayacağı bir durum ortaya çıkarabilir. Ve bu durum başka birçok konuya da genişletilebilir. Örneğin 1970’lerden bu yana yarı özerk bir kurum olan Adalet Bakanlığı da iyice merkeze bağlanabilir.

BATI İTTİFAKI ZAYIFLAR

Dış politikada ise Trump’ın başkan olması halinde Çin’e karşı duruş sertleşirken Rusya’ya karşı tutum hemen yumuşar. Yardımcı olarak seçtiği J.D. Vance, Ukrayna’ya yardımlara karşı çıkan birisi. Ukrayna’ya yardımın kesilmesi, Rusların isteği ya da çıkarı doğrultusunda bir ateşkesin sağlanması olası. Avrupalıların bunu ikame edebilmeleri mümkün değil. Dolayısıyla Ukrayna’nın kendisine dayatılan koşullarla bir ateşkesi kabul etmekten başka çaresi kalmayacak.

Ayrıca Batı ittifakını zayıflatacak adımlar atması ihtimali de çok yüksek. Ancak zaten iktidara kim gelirse gelsin ABD bundan sonra stratejik olarak Avrupa’dan yavaş yavaş uzaklaşarak bütün enerjisini Asya’ya yönlendirecek. Yani Trump ya da başkası, farklı derecede de olsa benzer politikalar sürdürür. Ancak yine de giderek daha otoriterleşen, hatta beyaz Hristiyan milliyetçisi görünümlü bir ABD’de özgürlüklerin kısıtlanması, yargı bağımsızlığına gölge düşmesi, dünyada demokrasi derdi olan ülkeler ve toplumlar açısından sorun yaratacak bir örnek oluşturacak.

Ortadoğu’da ise İran’a karşı daha sert davranacaktır. Unutmayın, Trump Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’yi öldürttü. Öte yandan İsrail Başbakanı Netanyahu’dan da pek hazzetmiyor. Onu düşürmek için bir hamle yaptığını da görebiliriz, çünkü pek çok şey Trump için kurumsal olmaktan çok kişisel. Birçok bilinmezlik var. Tayvan konusunda kim başkan olursa olsun Çin ile kafa kafaya gelme olasılığı fazla. Yine de Trump’ın geçmiş kişiliği de, kendisinin ve Vance’in bugüne kadar söyledikleri de savaş yanlısı bir tutuma sahip olmadıklarını gösteriyor.