TTB, koronavirüs salgını ile ilgili yeni kararları değerlendirdiği açıklamasında, "Bilimsel dayanaktan yoksun, salgının ülkemizde verili gerçekliği ile bağdaşmayan düzenlemeler; algı yönetimini merkeze alan tutumunun yeni bir adımıdır" denildi. Açıklamada, yurttaşlara "maske, mesafe, havalandırma önlemlerinin kritik önemini koruduğu konusunda duyarlı, özenli ve dikkatli olma" çağrısında bulunuldu.

TTB: Alınan kararlar daha fazla hastalık ve ölüm habercisidir

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanan salgın kararlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yapılan açıklamada, "Bu adım, siyasi iradenin salgının başından bu yana halk sağlığını göz ardı eden, fakat ekonomik kaygıları önceleyen politikaların devamıdır" denildi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Pandemi Çalışma Grubu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanan yeni pandemi kararlarına ilişkin 3 Mart 2022 günü çevrimiçi bir basın toplantısı ile değerlendirdi.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan açıklamada, "Semptomu olmayana test yapılmayacağı kararı ve kamusal alanların, toplu yaşam/kullanım alanlarının HES kodu dahil hiçbir ön tedbire gerek kalmaksızın kısıtlamalardan azade tutulması, hastalık dolaşımının sürmesi ve artması anlamı taşımaktadır" denildi.

Açıklamada, "Tüm yurttaşlarımızı salgının yeterli kontrolünün sağlanmamış olduğu bilgisiyle uyararak gerek kendileri ve sevdikleri gerek toplumsal bakımdan aşılarını tamamlamaya; maske, mesafe, havalandırma önlemlerinin kritik önemini koruduğu konusunda duyarlı, özenli ve dikkatli olmaya; bilime uygun adımlar atılması için taleplerini yükseltmeye davet ediyoruz" çağrısında bulunuldu.

"Sağlık Bakanlığı’nın aldığı kararlar ile yaşam hakkını ihlal ettiğini bir kere daha vurguluyoruz" denilen açıklamada, "Bilim Kurulu'nda yer alan üyeleri de mesleki ve kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz" ifadelerine yer verildi.

Yapılan açıklamanın yamamı şöyle:

"Dün Sağlık Bakanı tarafından açıklanan kararları halk sağlığı bakımından kaygıyla karşılıyoruz. Bilimsel dayanaktan yoksun, salgının ülkemizde verili gerçekliği ile bağdaşmayan düzenlemeler; algı yönetimini merkeze alan tutumunun yeni bir adımıdır. Bu adım, siyasi iradenin salgının başından bu yana halk sağlığını göz ardı eden, fakat ekonomik kaygıları önceleyen politikaların devamıdır.

Geçtiğimiz ay içinde sadece resmî açıklamalara göre dahi COVID-19’dan 7029 kişi (günlük 251 kişi) hayatını kaybetti. Şubat ayı, ölüm sayısı açısından 24 aydır süren pandeminin en kötü beşinci ayı olurken, 2022 yılının ilk iki ayındaki ölümler 24 aylık pandemi ölümlerinin %13’üne; son altı aydaki ölümler ise %40’ına karşılık gelmektedir. Aynı şekilde, günlük aşılama sayılarında sürecin en düşük günlük aşılama sayılarını görüyoruz, aşılamayı teşvik için gerekli çabalardan ve kararlılıktan yoksun bir salgın yönetimi görev başındadır. Tamamlanmış aşı oranımız halen toplumsal bağışıklık için gereken düzeyden çok uzakta; bilimsel veriler ise maske, mesafe ve havalandırmanın hâlâ kritik önem taşıdığını göstermektedir. Yapılmakta olan PCR testlerinin pozitiflik oranları, âdeta kaçınılmaz olarak yapılması gerekenler dışında belli sayılara takılıp kalmış olunmasına ve tanısal/tarama amaçlı hızlı antijen testi gibi yöntemlerle desteklenmemesine rağmen oldukça yüksektir.

Semptomu olmayana test yapılmayacağı kararı ve kamusal alanların, toplu yaşam/kullanım alanlarının HES kodu dahil hiçbir ön tedbire gerek kalmaksızın kısıtlamalardan azade tutulması, hastalık dolaşımının sürmesi ve artması anlamı taşımaktadır. Yeterli aşı korumasına dahil olmayan ülkemizde kaç yurttaşımızın önlenebilir nitelikte ölümünün göze alınabildiği yanıtlanmalıdır. Bu koşullarda maskenin bireysel sorumluluğa terk edilmiş olması ve gerçek dışı bir rehavet yaratılmasını haklı kılabilir bir salgın kontrolüne sahip değiliz. Havalandırma konusunda yapılan açıklamada ise “iyi havalandırılan ortamlar”ın hangi yolla denetlenebileceği açık değildir. Daha önce yapılmamış denetimlerin nasıl sağlanabileceğine, belirlenebileceğine dair düzenleme; kontrol ve farkındalık konusunda somut herhangi bir adım atılmamışken sadece yurttaşın bunu nasıl belirleyebileceği de yanıtlanması gereken sorulardır.

Pandeminin ikinci yılında yorgunluğunu, yıkımını zorlu hayat koşullarıyla yaşayan yurttaşlarımız; tükenme eşiğinde özveri ile çalışan hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimiz yeni bir evreye adım atmış oldu. Bu evre; göstermelik söylemlerden dahi vazgeçilerek kamusal sorumluluğun alınmadığı ve halk sağlığının geri plana itildiği, salgın yönetiminin salt siyasi öncelikler ve tercihlerle belirlendiği bir aşamadır. Tüm yurttaşlarımızı salgının yeterli kontrolünün sağlanmamış olduğu bilgisiyle uyararak gerek kendileri ve sevdikleri gerek toplumsal bakımdan aşılarını tamamlamaya; maske, mesafe, havalandırma önlemlerinin kritik önemini koruduğu konusunda duyarlı, özenli ve dikkatli olmaya; bilime uygun adımlar atılması için taleplerini yükseltmeye davet ediyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın aldığı kararlar ile yaşam hakkını ihlal ettiğini bir kere daha vurguluyor, bilim kurulunda yer alan üyeleri de mesleki ve kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz."