Türk Tabipleri Birliği (TTB), reklam yapmak amacıyla para ödeyerek görsel ve yazılı medyaya çıkan hekimler olduğunu belirterek, "Bu uygulamalarla hekimlik ve basın meslek ilkeleri birlikte çiğnenmektedir" dedi.

TTB'den hekimlerin para karşılığında televizyona çıkmasına ilişkin RTÜK ve Bakanlığa çağrı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'nin televizyonlarda doktorlara uygulanan ücret tarifesini açıklamasının ardından Türk Tabipleri Birliği bir açıklama yayımlayarak; "hekimlerin görsel ve yazılı medyaya para ödeyerek çıkmaları ve buna aracılık edilmesi etikolegal ihlaldir." dedi. TTB, konuya ilişkin başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Reklam Kurulu ve diğer ilgili kurumları göreve çağırdı.

Türk Tabipleri Merkez Konseyi, yaptığı yazılı açıklamada, "Sağlığın ticarileşmesi, sağlık hizmetinin kamusal niteliğini ve toplumsallığını yok sayıp, Anayasa’da düzenlenen “devletin temel amaç ve görevleri” ne de açıkça aykırı düşmesi anlamına gelmektedir. " ifadelerini kullandı.

"Para ödeyerek bu programlara katılmaya tevessül eden hastaneleri, doktorları ve bu programları yapanları/aracıları, etik ve hukukî olarak yasak bu uygulamadan vazgeçmeleri konusunda ivedilikle uyarıyoruz." diyen TTB'nin açıklamasının tamamı şöyle:

"Sağlıkla ilgili konuların da paylaşıldığı çeşitli magazin veya sağlık programlarına hekimlerin para ödeyerek çıkmaları için tekliflerin iletildiği, medyaya yansıdığı gibi üyelerimiz tarafından da tarafımıza iletilmektedir. Gelen tekliflerin programın izlenirliğine göre değişen fiyatları içerdiğini görmekteyiz. Maalesef etik ve bilimsel kaygılardan uzak bu şekilde yapılan TV programları için para ödeyen özel hastaneler ile tıp merkezleri olduğu ve bazı doktorların da ödeme yaparak bu programlara katıldığı bilgileri tarafımıza iletilmektedir.

Reklam, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmeye veya ikna etmeye, bir ürünün ya da hizmetin tüketimini artırmaya yönelik olarak yapılan bir pazarlama faaliyetidir. İlgili tüm hukuksal düzenlemeler ve meslek etiği ilkeleri gereğince sağlık alanında reklam yapmak kesinlikle yasaktır. Verilebilecek ilanlar ve yapılabilecek bilgilendirmeler için de sınırlılıklar getirilmiştir."

TTB açıklamasına şöyle devam etti:

Örtülü veya gizli reklamların, açık reklamlara göre bireyler üzerindeki etkisinin daha fazla olmasından hareket eden; reklam yasağı olan mal ve hizmet arzı yapan kurum veya kuruluşların, son zamanlarda açık reklamlar yerine örtülü/gizli reklamları tercih ettiği de görülmektedir. Yasal düzenlemelerle açıkça belirtilmiş olan sağlık alanında reklam yasağı nedeniyle, özellikle örtülü reklamlara yönelimin çok yoğun olduğu anlaşılmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, sağlık hizmetlerinde açık ya da örtülü/gizli her türlü reklam yasaklanmıştır.

"RTÜK mevzuatına göre;

Gizli ticari iletişim, reklam yapmak maksadıyla veya kamuyu yönlendirebilecek şekilde; mal veya hizmet üreticisinin faaliyetinin, ticarî markasının, adının, hizmetinin ve ürününün reklam kuşakları dışında ve reklam yapıldığına ilişkin açıklayıcı bir ses veya görüntü bulunmaksızın programlarda sözcükler veya resimler ile tanıtılmasına izin verilmediği,
Reçeteye tabi ilaçlar ve tedaviler hakkında ticarî iletişim yapılamayacağı,
Ticari iletişimi yasaklanmış olan mal ve hizmetlerin üretimi veya satışıyla iştigal eden gerçek ve tüzel kişilerce program desteklenmesi yapamazlar.

Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliğine göre;

Açık reklamlarda bile hekimler ve sağlık kuruluşlarının bir mal veya hizmete yönelik sağlık beyanında bulunduğuna ilişkin ya da bu izlenimi uyandıran herhangi bir görüntü, beyan veya atfa yer verilemez.
Mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticaret unvanı veya işletme adları ile bunları temsil eden kurum ve kişiye ilişkin bilgi ve görüntülerin yer aldığı yazı, haber, yayın ve programları örtülü reklam olarak değerlendirilmeye alınmakta olup, her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması yasaktır.
Sağlık alanında her türlü reklam, sağlık hizmetini ticari bir meta haline dönüştürerek, hizmetin gereği gibi ifasını engellemektedir.

Sağlığın ticarileşmesi, sağlık hizmetinin kamusal niteliğini ve toplumsallığını yok sayıp, Anayasa’da düzenlenen “devletin temel amaç ve görevleri” ne de açıkça aykırı düşmesi anlamına gelmektedir. Anayasa’da kamusal bir hak olarak tanınan sağlık hizmetleri, sosyal adalete uygun bir şekilde ifa edilmelidir. Sağlık hakkı, klasik ve bilinen anlamıyla sınırlı bir tüketici hakkı olarak görülemez. Bu hak, insan haklarının bir parçasıdır. Kişinin diğer hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi, yaşama hakkının varlığına, dolayısıyla sağlığının korunmasına bağlıdır.

Sağlığın korunması için ihtiyacın saptanması konusunda tek be­lirleyici kişi hasta değildir. Sağlık hizmetine gereksinim duyanlar, hastalık olgusunun kişide yarattığı etkiler sebebiyle uyaranlara büyük öl­çüde açıktır. Bir başka anlatımla hastaların sağlık hizmetleri ile ilgili reklam­lardan etkilenme olasılıkları çok yüksektir. Bu nedenle, sağlık alanında ya­pılacak olan reklamlar, hasta ve hasta yakınlarının sağlıklı karar verebilme­lerini engelleyici, çelişkilere yol açan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır."